Geçenlerde bir gazetede eski bir politikacının açık-lamaları, aklıma Atinalı Timon’u getirdi. 
Politikacı şöyle diyordu:
“Sekiz sene süren siyasi mücadelemde, cebimden 6 milyon dolar harcadım.”
“Ama binde 3 oy aldık.”
“Halk bizimle alay etti.”
“Ben Türk halkını sefaletten kurtarmak istedim.”
“İnsanlara çok şey verdim.”
“Maddi ve manevi çok ağır bedeller ödedim.”
“Bir süre sonra para bitti; ama kimse bize destek olmadı.”
“Türkiye’de seçmen sürü psikolojisiyle hareket edi-yor.”
“Seçmenin, medeni cesareti yok.”
“Türk milleti kaç kere kafasını duvara vursa da akıl-lanmıyor.”
“Artık sizin için politika yapmaya, kendimi feda et-meye zamanım yok.”
“Güzel aklımı niye ziyan edeyim ki?”
William Shakespeare (Şekspir) Atinalı Timon adlı eserinde erdemin, yardımseverliğin fedakarlığın, vefasız-lığın, kırılganlığın, küskünlüğün, nefrete ulaşan yolculuğu-nu anlatır.
Timon Atina Senatosu’nun zengin yardımsever er-demli ve sevilen bir üyesidir. Bir saray yavrusu evinde neredeyse bütün bir Atina yiyip içmektedir.Timon bu cö-mert yardımsever tavrıyla mutludur. Sevgi doludur.
Ne var ki hazıra dağ dayanmaz. Timon’un serveti de suyunu çeker. Alacaklıları kapısını aşındırmaya başlar. Yıllardır tüm Senato’ya tüm Atinalılar’a hizmet eden Ti-mon’un içi rahattır. Bu kadar insan onu ortada bırakacak değildir ya…
Timon yanılır. Kahyasını kime gönderse eli boş dö-ner. Yüreği acıyla dolar. Etrafında ki dostlarının kendisine görünmemek için uzaktan kaçışları, saklanmaları, görüş-memek için bahane uydurmaları, Timon’daki sevgi duygu-sunu nefrete ve tiksintiye dönüştürür.
Timon yeniden para bulduğunu ve büyük bir şölen vereceğini tüm Atina’ya duyurur. Dün yanına gelmeyenler uzaktan dolaşanlar saklananlar birer birer Timon’un şöle-nine koşar gelirler. Yazarlar onun öven hikayeler anlatır-lar. Şairler onu öven göklere çıkaran şiirler okurlar. Kuru-lan masalara herkes memnuniyetle oturur.
Timon ayağa kalkar ve “Sahanlarınızın kapağını açın” der. Herkes söyleneni yapar. Sahanlar bomboştur. Timon yeniden “ Yalayın köpekler” diye bağırır.
Timon’daki iyi duygular, insana özgü bencilliğe dö-nüşmüştür.
Timon başlangıçta, kötüyü değil iyiyi seçmiştir. İn-sana özgü olan karşılıksız almayı değil, insanüstü olan karşılıksız vermeyi kendine şiar edinmiştir. Bu halinden memnun olsa da Timon tükenmiştir. Etrafında kendinden başka Timon görememesi onu hayal kırıklığına uğratmış-tır. Kırılganlık onu başkalarından nefret etmesine kadar ulaştırır.
Artık denklem tersine dönmüştür. Ak yerini kara, iyilik yerini kötülük, sevgi yerini nefret almıştır.
Eserin sonunda Timon ruhen olgunluğa erişir. Yine de bir yandan şöyle yakarmaktadır: “Tanrım bize güzel şeyler ver . Ama vereceğin büsbütün tükenmesin. Yoksa insanoğlu ilahlığını hor görür. Tanrım sen insanlardan ödünç alacak olsaydın insanlar sana da sırt çevirirdi.”
Atinalı Timon ile bu politikacımızın söyledikleri ne kadar bezerlik arz ediyor değil mi?
Atinalı Timon, kendini topluma adayıp, saflığa varan iyi niyetli insanların bir gün yorulup kenarda acı ve yalnız-lığı en derin haliyle yaşayanların simgesi olmuştur.
Toplumsal hayatta ektiğini biçemeyenler, beklenti-lerine karşılık bulamayanlar dün olduğu gibi bugün de hayata karşı küskün ve kırılgan bir tavır takınıyorlar. Hoş-nutsuzluklar yüzünden demokratik tepki yerini öfkeye ve sert bir üsluba bırakıyor. Eğer rahatsızlık derinlik kazan-mışsa şahıs fildişi kulelere çekiliyor.
Bu tutum ve davranışları en fazla siyasette gözlem-leyebiliyoruz. Bu durum belki de siyasi alanın bencillik, vefasızlık ve kötülük tohumlarının en çabuk filizlenebildiği bir alan olduğu içindir.
Atinalı Timon’un ve söz konusu politikacımızın ba-şarılı olabilmeleri daha baştan; karşısındakinin ruhunu bir bakışta okuyabilen, çelik bir iradeye sahip, dudaklarını sımsıkı kapatabilen soğuk kanlı ve ustaca bir esnek tavır takınabilme yeteneğine sahip olmalarını gerekli kılıyordu.
Yine, başarılı olmak isteyenin kendi içinde tartışma-sız bir lider olarak öne çıkması yeterli değildir. Aynı za-manda seçmenlerde heyecan uyandırabilmelidir.
Yalanın, çelişkinin, tutarsızlığın yakasına yapıştığı bir siyasetçi kısa vadede yıldızı parlamış bile olsa uzun vade de sönüp gider. Adeta zurnanın son deliği olur.
Uzun vadede kazanacak olan realiteye uygun ama dürüst davrananlar olacaktır. Değil arkadaşlarına; rakiple-rine, düşmanlarına bile mert olan bir siyasetçinin her sözü her davranışı hikmeti içermese bile öyle algılanır.
Yeter ki sebat edebilsin, yeter ki siyasette yaşabile-cek kadar bir zemin bulabilsin.
Politikacımızın şansızlığı başkalarının uzun vadesine denk gelmiş olmasıdır.
Bizim siyaset mezarlığımız şu ya da bu sebeple sönmüş yıldızlarla; kuytu köşelerimiz, fildişi kulelerimiz Atinalı Timon’larla doludur. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.