Yaklaşık otuz yıllık bir tanışıklığımız olsa da kendisini yakından tanımam daha çok Çorum Adliyesine yeniden atandığı 2011 yılından sonradır. 28 Şubat döneminde darbecilere karşı direnmek için Çorum’da bir çok STK tarafından oluşturulan ve basın açıklaması, panel konferans gibi etkinlikler düzenlemiş Sivil Toplum Platformunun aktif üyesi olarak platformun sekreteryasını da üstlenmiş olması nedeniyle dönemin iktidarı kendisini Tekirdağ iline sürgün etmişti.

Çorum’a 2011 yılı sonlarında ancak dönebilen Aydın Koçak, memleketinden epeyce uzak bir yerde ailesinin de desteği olmadığı için maddi ve manevi büyük sıkıntılar yaşamış, tek maaşla dört çocuk büyütmüş, okutmuştur ama bu sürgün hayatından dolayı bir gün olsun “keşke” dememiş bir insandır. Milli Görüş ve devamında da Ak Parti, (daha çok da Cumhurbaşkanı Erdoğan) tarafgirliğinin fanatizm düzeyinde olması hasebiyle kendisini tanıyanlar onun yanında siyasi konulara girmemeye çalışırlar. Çünkü dava diye bildiği partisi söz konusu olduğunda karşısındaki kişinin kırılacağını, darılacağını hesaba katmadan çift topuk daldığını kendisini az çok tanıyan herkes iyi bilir. Bu nedenle çok kişiye sevimli gelmese de dobralığı ve açık sözlülüğünden dolayı o keskin diline herkes tahammül eder.

Çorum’a döndükten sonra dışarıdan üniversiteyi de okuduğu ve yaşını başını almış birisi olarak memuriyet tecrübesinin de yeterli olduğu için, en çok da hakettiğini düşündüğü için, artık zabıt katipliğinden kurtulup müdür olabilmek amacıyla bir kaç kez sınavlara girmiştir. İlgili mercilerden  destek sözü de almıştır ama o sözler hiç tutulmadığı için hep mülakat aşamasında elenmiştir. Şimdi meslek hayatının sonlarına dayandığı halde çocuğu yaşındaki gençlerle düz memur olarak işini yapmaya devam etmektedir.

Dört çocuğunun da orta okul ve lise yılları Tekirdağ’da görev yaptığı yıllara denk gelen Aydın Koçak, Milli Görüş partilerinin hiçbir varlık gösteremediği, kırk yıldır bir milletvekili bile çıkartamadığı Tekirdağ’da çevre edinme noktasında büyük zorluklar yaşadığını anlatmıştı. O yüzden diğer dershanelere göre hem bütçesine daha uygun olduğu, hem de namaz, başörtüsü gibi konularda sıkıntı yaşamayacaklarını düşünerek çocuklarını o yıllardaki adıyla cemaatin dershanelerine göndermişti.

Aydın Koçak, işte bu nedenle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ şüphelisi olarak göz altına alınmış, bir gece nezarette kaldıktan sonra ifadesi alınarak bırakılmıştı. Ancak açılan dosyalar kolay kapanmadığı için hakkında yürütülen adli ve idari soruşturma aylarca devam etmiş, neticede takipsizlikle sonuçlanmış olsa da bu uzun süre zarfında epeyce “oh olsun” bakışlarına maruz kalmıştı. Hiçbir şekilde hak etmediğini düşündüğü için bu olay çok ağırına gitmiş ama en zoruna giden şey ise, sadece Türkiye'nin değil bütün İslam dünyasının lideri olduğuna yürekten inandığı rahmetli Erbakan Hoca hakkında bir gün olsun hayırhah bir söz söylememiş bir meczubun cemaatine mensubiyet iddiası olmuştu. Fetöcülükle yaftalanmayı kendisine yapılabilecek en ağır hakaret saydığı halde yine de “ne yapalım memleket uçurumun kenarından döndü, bana yapılanın ne önemi var ki” dediğine tanık olmuşumdur.

Bundan bir süre önce çalıştığı mahkemedeki bir dosyam nedeniyle kendisine de uğradığımda “benim küçük oğlan polislik mülakatına girdi, bugünlerde açıklanacak, inşaallah onun yükünden de kurtulursam rahatlayacağım” gibi laflar etti. Bir hayli ümitli olduğunu görünce ben çocuklarının Tekirdağ’daki dershane geçmişini bildiğim için, “sen yine de garanti görme, kötü bir sürpriz yaşayabilirsin” deme ihtiyacı duydum. “Abi çocuk zaten sportmen, sorulan bütün sorulara doğru cevap vermiş, hatta sınav komisyon başkanı aferin delikanlı gibi bir laf da etmiş" cevabını verdi. Ben yine de bir ihtiyat payı bırak diyerek kendisine daha önce dinlediğim bir iki hikayeyi anlatarak ayrıldım.

Birkaç gün önce saat akşam 5 gibi beni aradı, müsaitsen bir uğramak istiyorum diyerek. Ses tonunda bir gariplik olduğu belliydi. Aradan çok süre geçmeden geldi, henüz hayırdır dememe fırsat bırakmadan ağlamaklı bir sesle oğlunun elendiğini söyledi. Mülakat sonuçları internetten açıklanmış ve orada oğlunun başarısız olduğu yazıyormuş. Anlattığına göre spordan, 49 saniye süre verilen hareketleri 46 saniyede tamamlamış, mülakatta iki soru sormuşlar, ilkinde terör örgütlerinden üçünü say demişler, oğlu da "FETÖ, PKK ve DEAŞ" cevabını vermiş, ikinci olarak ise Türkiye’nin petrol ve doğal gazdan sonra üçüncü sırada ithal ettiği enerji maddesi nedir demişler, oğlu buna da "kömür" cevabını verince, on ikiden vurdun delikanlı demiş komisyon başkanı ve mülakat bu şekilde sona ermiş. Artık garanti kazandım diye beklemeye başlamış ve sonuçların açıklandığını duyunca heyecanla açmış interneti ama isminin karşısında “başarısız” ibaresini görünce çocuk yıkılmış.

Aydın Koçak, bir milletvekilini arayıp durumu anlattığında, üzüntüsünü belirtmiş, ardından da “senin gibi on binler var sabredeceksin” demiş, Aydın da, “on binlerce mağdur olduğunu biliyorsunuz niye bu zulme seyirci kalıyorsunuz” diye cevap vermiş.  “Çıldıracak gibiyim arkadaş, benim oğlum nasıl olur da FETÖ’den elenir, bu nasıl bir iştir, bu nasıl bir adalettir” deyip durdu uzun süre. Cumhurbaşkanına mektup yazacağım deyince, her gün yazılan haklı haksız on binlerce mektubun bir kişi tarafından okunabileceğini hiç aklın kesiyor mu dedim. Ulaşmaz mı diye sordu, ben ulaşacağını sanmadığımı söyledim. Bu kez de “o zaman ben de gidip külliyenin önünde eylem yapacağım, beni ya reisle görüştürün ya da buracıkta vurun diye çıngar çıkartıp bir şekilde sesimi duyuracağım” dedi.

Doğrusu ne diyeceğimi bilemedim, sadece birşeyler söylemiş olmak için “bir çok kişi yaşıyor benzer durumları yalnız değilsin” gibi laflar ettim.  Ben böyle zamanlarda kimseye sabırlı ol filan gibi tavsiyelerde  bulunamam nedense, söyleyeceğim hiçbir sözün karşımdaki insanın üzüntüsünü gidermeyeceğine inanırım.

Aydın Koçak, 15 Temmuz sonrasında yapılan Yenikapı mitingine giderken beni aramıştı, abi gidiyor musun diye. Ben gidemeyeceğimi söylediğimde benim gibiler için “bunlar ne biçim dava adamı ya” diye içinden geçirdiğini adım gibi bilirim. Nedense birden aklıma o konuşma geldi ve şimdi ne düşünüyorsun diye sormak istedim ama soramadım. Omerkilic91@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
davut ahmetoğlu 2018-10-19 16:59:32

‘Sizin gibi on binler var, sabredeceksiniz” diyen vekil ve o zihniyete sözüm şudur. Bütün vekiller bürokratlar devlet siteminin bütünü bu millete hizmet içindir. Varlık sebebiniz ortadan kaldırmayın vekil hazretleri.

Avatar
eylem 2018-10-19 18:22:55

ömer bey, sizin inancınız " zalimin karşısında mazlumun yanında olunmasını" emretmiyor mu? İnancınızın kuralı kesinlikle tereddütsüz doğru. inancınızı neden hayata tatbik etmiyorlar.

Avatar
Murat 2018-10-18 15:04:47

Buna benzer olaylara çok sık şahit oluyoruz, ancak; yazılı ve görsel medyada yeterince yer bulmadığı için gündemleşmiyor.
İslami hassasiyeti yüksek olan bir iktidar dönemindeyiz, bu tür maduriyetler ve hukuksuz uygulamalara kesinlikle müsaade edilmemeli...
İtiraz eden ve ses veren yeterince olmayınca yapılanlar meşru sanılıyor.
Bu anlamda Ömer Kılıç bu yazısıyla sadece Aydın Koçak'ın değil, bir çok kişinin duygularına tercüman oldu...

Avatar
saim 2018-10-22 00:45:42

mağduriyeti mağdur olmayanların da anlaması idrak etmesi gerekir.

Avatar
hayrettin 2018-10-25 22:24:41

aydın koçak'ı tanımam haksızlık yapılmış yazık.

Avatar
kürşat 2018-10-28 17:14:57

ömer kılıç ve benzerleri de bu tür yazı yazması her şey süt liman gibi imaj veriyorlar...

Avatar
adil 2018-10-21 23:15:48

adalet ve merhamet her zaman ve herkese gösterilmelidir. adalet arayana akıl verilmesi yanlıştır. yardımcı olunmalıdır.

Avatar
selami 2018-10-28 13:52:55

sabrın süresini kim belirleyecek? Sorunu kim ne zaman çözecek?

banner165