Batılı emperyalist güçler geçen yüzyılın başında Osmanlı Devletini yıktıklarında, dünyayı yağmalamak için önlerindeki en büyük engeli de bertaraf etmiş oldular.
Savaş sonrası işgali bir süre daha devam ettiren galip güçler, gelecekte benzer bir tehlike ile karşılaşmamak için imparatorluk bakiyesi coğrafya üzerinde irili ufaklı birçok devletçik kurdurup, başlarına da mutemet adamlarını diktikten sonra fiili işgali sona erdirdiler.
Osmanlının yüzyıllarca yönettiği topraklar üzerinde kur(dur)ulan bu taşeron devletçiklerin başlarına getirilen uşaklar, batıya olan diyet borçlarını kendi halkları üzerinde acımasız bir tahakküm kurarak ödediler. Türkiye’nin de istisna olmadığı bu rejimler; dini, dili, kültürü, tarihi yanı başlarındaki devletçiklerle aynı olduğu halde, sınırlar belirlenirken kasıtlı olarak bırakılan sorunlar nedeniyle her daim birbirlerini düşman olarak görmek zorunda kaldılar.
Akabinde bu devletçiklerin tamamında uygulanan toplum mühendislikleri ile Müslüman halkların ümmet bilinçleri yok edilerek, yerine ekilen ulusçuluk, ırkçılık, mezhepçilik fitne tohumları kısa sürede yeşerip boy verdiğinde, artık bölgenin adı açlık, yokluk, cehalet ve sefalet görüntüleri eşliğinde bitmeyen savaşlarla anılır olmuştur.
Batı, iki büyük dünya savaşından çıkarttığı dersle, kendi kıtasındaki kavgayı başta İslam coğrafyası olmak üzere diğer bölgelere taşıyarak, üstün silah teknolojisi sayesinde bu savaşlardan hem büyük bir refah devşirmiş, hem de Suriye örneğinde görüldüğü gibi batının istemediği bir barışı sağlayabilmenin imkansız olduğunu göstererek, büyük bir prestij sağlamıştır.
Yüz yıldır İslam dünyasındaki bütün savaşlar, istisnasız sömürgecilerin giderken geride bıraktıkları sorunlar nedeniyle başlamış, yine onlar müdahale etmeden de bitirilememiştir. Sekiz yıl süren İran- Irak savaşı başta olmak üzere, Bosna, Afganistan’ın Sovyet işgali ve sonrasında yaşanan iç savaş, birkaç yıl önce Libya iç savaşı böyle olduğu gibi şimdi de yüz yılın en büyük vahşetinin yaşandığı Suriye’de ne acıdır ki, yine onların insafa gelip müdahale etmesini bekliyoruz.
Üç yıldır dünyanın gözünden gizlenmeye çalışılan o cehennem manzaraları basına yansıdığı halde Esed rejimine karşı harekete geçilmemesi bu yüzdendir. Bugüne kadar insanlığın benzerini az gördüğü o insan mezbahası görüntülerine rağmen Rusya, “Esed’le masaya oturun, yoksa bundan daha kötüsünü yaşarsınız” diyerek muhaliflere şantaj yaparken, ABD ve Avrupa ise büyük bir arsızlık içinde içi boş kınama sözleri ile dünyayı oyalamakla meşgul.
Dünyanın egemen güçleri istiyorlar ki bu düzen değişmesin. Bugüne kadar olduğu gibi insanlığın kaderi BM daimi üyesi 5 ülkenin ellerinde olmaya devam etsin. Müslüman halklar onların çıkarlarının bekçiliğini yapan yönetimlere boyun eğsin.
Türkiye, Mısır’daki darbeye, Suriye’deki kanlı rejime açıkça karşı çıkarak, reel politik içinde düşünüldüğünde inanılmaz riskler alırken, esasen dünyanın bu batı merkezli düzenine kafa tutuyor. O yüzden küresel sömürü düzeninin baronları ve yerli acenteleri, bu konuyu dile getiren Türkiye’den ve başbakandan çok rahatsız oluyorlar. “Bu böyle devam edemez, dünya beşten büyüktür” diye haykıran adamdan nefret ediyorlar. O adamın sesini kısmak için tuzak üstüne tuzak kuruyorlar.
Gezi olayları ile çizmeye çalıştıkları diktatör resminden sonra şimdi de bütün etrafı ile birlikte yolsuzluklara batmış adam imajı üzerinde çalışıyorlar. Bir yandan da Suriye’de El Kaide benzeri kontrol dışı unsurları destekliyor gibi gösterip uluslar arası camiada meşruiyetini kaybettiğine inandırmak istiyorlar. Bununla yaklaşan seçimlerde halk desteği azaltılabilir de psikolojik üstünlüğü ele geçirebilirlerse gerisi gelecek. Son tuzak bu.
Bu tuzağı Suriye, Mısır, Libya, Tunus sokakları görüyor, Kosova görüyor, Bosna Hersek görüyor, Erbil görüyor, Öcalan bile görüyor da hizmet ehli görmüyor, öyle mi?
Omerkilic91@Hotmail.com
ömer bey,
çok çok çok güzel bir yazı,
tunus'un, bilge kralın çocukları ve torunlarının gördüklerini hizmet hareketinin kurmay kadrosu da görüyor. bu kesin. ancak tabanın görmesini engelliyorlar. müslüm gündüzleri, fadimeleri sokağa salıp birilerine irtica korkusu salan aynı ekip hizmet hareketinin iyi niyet saf tabanını kullanıyorlar.
son 2 ayda yaşanan olayların özeti;geçmişte askeri vesayetle, pkk terör örgütü ile, hizbullahla ve bürokratik oligarşi ile siyasileri yönlendiren ve devleti perde arkasında yöneten güç, lobi, işbirlikçiler şimdi de cemaat ve paydaşları ile aynı işi yapmak gayretindeler. ancak boşuna uğraşıyorlar. allah (cc) bu millete olan rahmeti ve merhameti karşısında kaybedenlerden olacaklardır.