Çin zulmü tekbirlerle protesto edildi

İnsani Değerler Platformu, Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı zulmü kınadı.

04 Temmuz 2015 Cumartesi 19:24
 Çin zulmü tekbirlerle protesto edildi


İnsani Değerler Platformu, Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı zulmü kınadı.


Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun bir raya gelerek oluşturduğu platform Çorum Valiliği önünde toplandı. Slogan atarak Saat Kulesi'ne kadar yürüyen platform üyeleri burada basın açıklaması yaptı.


Kınama eylemine AK Parti Çorum Milletvekilleri Salim Uslu, Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Yabacıoğlu, Ortaköy Belediye Başkanı Taner İsbir, Düvenci Belediye Başkanı Necmettin Yalçın, AK Parti İl Başkanı Rumi Bekiroğlu ve Merkez İlçe Başkanı Yaşar Anaç, STK temsilcileri, bazı daire müdürleri ve vatandaşlar katıldı.


PTT Merkez Şubesi önünde toplanan sivil toplum kuruluşları adına basın açıklaması yapan Alperen Ocakları Başkanı Fatih Yücel, Çin’in Müslüman Uygur Türklerine uyguladığı asimilasyon politikalarını dün olduğu gibi bugün de sürdürdüğünü belirterek, Komünist devrimi sonrasında baskıcı  politikaların daha şiddetli şekilde devam ettiğini  hatırlattı.


Fatih Yücel, yaptığı konuşmada şöyle dedi:


“18. yüzyıldan bu yana işgal altındaki Doğu Türkistan'da, Müslüman Uygur Türklerine karşı sürdürülen sistematik katliam ve asimilasyon politikaları, bu gün de görüldüğü gibi şiddetle devam etmektedir. Özellikle 1949'ta Çin Komünist devrimi sonrasında bu politikalar daha şiddetli şekilde sürdürülmektedir. Dinleri, dilleri, kimlikleri ortadan kaldırılmaya çalışılan bu halkın ülkelerinin adı bile Çin dilinde "işgal edilmiş toprak" anlamına gelen Sincan diye anılmaktadır. Ve ne yazık ki bizler dahi bütün Dünyayla beraber bu adı kullanmaktayız. Bütün işgalci güçler gibi; etnik temizlik ve katliama tabi tutulan Uygurların yaşadıkları bölgelere sistematik olarak yerleştirilmiş Çinliler, başta başşehir Urumçi olmak üzere birçok şehirde nüfus çoğunluğunu sağlamış durumdalar. Devletin ve Çinlilerin baskısı altında kalan Uygurların her ne kadar -güya Özerkliklerinden dolayı- serbest denilse de dilleri İlkokuldan Üniversiteye kadar bütün okullarda yasaklanmış durumdadır. Camiler açık gözükse de gençlerin, memurların, öğretmenlerin camiye gitmeleri yasaktır. Kuran okuyan ve kendi şartlarında İslam’ı yaşamaya çalışanlar da takip altındadır. En ufak talepleri bile Terörizm diye nitelendirilip, baskı altına alınmaktadır. Özerk bölgenin işbirlikçi yöneticileri bir lütuf olarak Müslümanların evde dua etmelerine izin vermiştir! Özellikle Ramazan ayında daha da azgınlaşan bu köpek yiyiciler Doğu Türkistan’da oruç tutanlara zulüm uygulamaya ,  işkence etmeye ve katletmeye başlamıştır.


Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, Çin Komünist Devrimi ile başlayan bu asimilasyon politikası sonucunda yüz bine yakın Müslüman Uygur’un cezaevlerinde olduğu ifade edilmektedir. Yine bu politikaların devamı olmak kaydıyla Müslüman kadınlara taciz ve tecavüz hareketlerinden yola çıkarak başlayan bu günkü protestolar, gerek Devlet güçleri gerek Çinli çetelerce gerçekleştirilen katliamlarla asimilasyon politikalarını açıkça ortaya koymaktadır. Devlet kaynaklarının açıkladığı 150, bağımsız Uygur kaynaklarının belirttiği üzere binlere varan ölüden bahsedilmektedir. Birçok örnekle uzatabileceğimiz uygulamaların işgal sürdükçe devam edeceği, Devlet destekli ırkçı çetelerin haberlere düşen fotoğraflarıyla izlenebilmektedir. Etnik ayrımcılığın sürdüğü, dilinden, inancından, kültüründen kaynaklanan haklarının ayaklar altına alındığı, yok sayıldığı bütün coğrafyalarda olduğu gibi. Komünist ideolojiyle yönetilen Çin'de de, Çin Milliyetçiliğinin Devlet'ten destek alarak aynı metodu sürdürmesi de dikkat çekicidir. Anti parantez, Çin Komünist Partisinin uzantısı olduğu bilinen Doğu Perinçek'in ulusalcı çetelerle iş tutarak, Çin'deki çete ve Devlet ilişkisini burada da uygulamaya koyma çabası şimdi daha anlaşılır hale gelmektedir.


Yüzyıllardır süren, milyonlarca Müslüman Uygur'un katledilmesine, sürülmesine neden olan bu uygulamalara başta Türkiye olmak üzere, dünya gerekli tepkiyi vermemektedir. Uluslararası dengeler açısından bakılan bu meselenin yok sayılması oldukça düşündürücüdür. 2000'li yılların başında Mesut Yılmaz'ın başbakanlığındaki koalisyon, bu günkü gibi baskıların olduğu bir dönemde, Çin'den gelecek turist sayısı gerekçe gösterilerek ses çıkarılmaması dün olduğu gibi bu gün de devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gün küresel güç haline gelmiş Çin'e yaklaşımlardaki tedirginlik dediğimizi haklı çıkaracak boyuttadır. Hele bu işgalci devletin BM'deki güvenlik konseyinde 5 daimi üyeden biri olması, özellikle tepkileri iyice zayıflatmaktadır. Diğer işgalci ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere'nin İslam coğrafyasındaki işgalleriyle beraber düşünüldüğünde acı bir manzarayla karşı karşıya olduğumuz da ortadadır. Yeni Dünya Düzeni denilen manzara da bu olsa gerektir.


Yine ne acıdır ki, işgal ve katliama tabi tutulan Müslüman Uygur Halkının kurtarıcısı, bir başka işgalci ABD ve diğer batılı güç odakları olarak ortaya konulmaktadır. Demokrasi ve İnsan Hakları söylemleriyle kuzu postuna bürünmüş kurtluklarıyla arz-ı endam etmektedirler. Yardım beklenen bu güçlerin Filistin, Irak ve Afganistan'daki işgalci konumları, olayı bütün çıplaklığıyla gözler önün esermektedir.


Devlet destekli Ulusalcı politikalara yön verenler Uygurlara karşı yürütülen asimilasyon ve katliama tepki gösterirken, bu güne kadar coğrafyamızda yapılan benzer asimilasyon politikalarına son vermek gerektiğini de umarız kavramışlardır.


Doğu Türkistan'da da, bütün işgale uğrayan Müslüman halklar gibi, direniş ve direnişin öncülüğü Doğu Türkistan İslam Partisi mücahitleri tarafından sürdürülmektedir. En tabi hakları olan işgale karşı direniş, Filistin'de Irakta Afganistan ve Çeçenistan'da olduğu gibi Terörizmle suçlanmaktadır. Direnişin ve Direnişçilerin Terörist değil, bu coğrafyalarda İşgali Sürdürenlerin TERÖRİST olduğu açık bir gerçek değil midir? Hak ve Özgürlük talebi için, ABD ve işbirlikçilerinin Demokrasi ve İnsan Hakları yalanlarına mı yaslanmak gerekmektedir? Uygur Müslümanlarının mücadelesine, Demokrasi ve İnsan Hakları palavraları değil, 1860'ta kurulan Türkistan İslam Cumhuriyeti'ne temel oluşturan değerler yön vermektedir.


Ve son olarak  bizler, Dünya'nın neresinde olursa olsun, inancından, dilinden, kültüründen, düşüncesinden, kavmi özelliğinden dolayı asimilasyona ve katliama tabi tutulanların, yani mazlum ve mustazafların yanında,  kim olursa olsun bu zulmü işleyen zalimlerin de karşısında, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin bu yoldaki mücadelelerinin yanında olacağımızı vurguluyor ve bunun bizim en temel ibadetlerimizden olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.


Yaşasın Müslüman Uygur halkının şanlı direnişi. Yaşasın tevhid ve adalet mücadelesi, kahrolsun zalimler ve işbirlikçileri.”


‘Geçmişteki acılar unutulmadı’


Çorum’un bir barış diyarı olarak geçmişte yaşadığı acıları da unutmadığını ifade eden AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu, “Çorum’da 35 yıl önce 53 canı, Sivas Madımak’ta 35 canı, Başbağlar’da 33 canı kaybeden bir millet olarak bizim zulüm karşısında sessiz kalmamız hiçbir şekilde mümkün değildir. Karanlıklarla mücadele etmek bizim görevimizdir ve bu tevhid mücadelesi bizim davamızı basit bir siyaset davası değil, bir hakikat davası olarak anlamamıza vesile olmaktadır. Bedrin aslanlarını, rahmetli Osman Batur’u, İsa Yusuf Alptekin’i ve bu hakikat davasında şehit düşenleri rahmetle ve minnetle anıyorum . Küresel güçler dünyayı cehenneme çevirdiler . Biz 5 asır boyunca adete barış yurdu kurmuştuk dünyada ve barışı hakim kılmak için devletimiz, devletlerimiz bütün çabaları sarf ediyordu. Oysa şimdi karanlıklar arttı, küresel güçler dünyayı cehenneme çevirdiler. Sadece Türkiye’ye değil, bütün İslam coğrafyasına savaş açtı. İnanıyorum ki Cemil Meriç’in şu sözü bugün bizim için daha anlamlı ve daha değerli. Zulüm karşısında tarafsızlık namussuzluktur. Bizler onurlu ve namuslu insanlar olarak Çin’deki zulüm karşısında tarafsız kalamayız. İslam coğrafyasında olan hiçbir devlet oradaki zulme, asimilasyona, soykırıma, inançların ve ibadetlerin engellenmesine karşı tarafsız kalmamalıdır. Türkiye ve Türkler olarak bizde diyoruz ki dünyanın neresinde zulüm varsa karşı çıkmaya devam edeceğiz. Bu nedenle Uluslararası bir Doğu Türkistan konferansı tekrar toplanmalı. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanmalı ve karar almalı. Bu mesele insanlık meselesidir. BM uyumak yerine oradaki zulme dur demek üzere harekete geçmelidir. TBMM’deki bütün siyasi partiler işbirliği yapmak zorunda ve sorunluluğundadır.’’ dedi.


‘Bu yolda yalnız değilsiniz’


AK Parti Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt ise, “Bir anne bir kadın ve bir vekil olarak bu hizmette bu yolda sizinle olacağız. İnşallah dünyada tüm Müslümanların hayırla, sevgiyle ulaşacağı bir ramazan bayramına erişelim. Şimdiden Kadir Gecenizi de tebrik ediyorum.” diye konuştu.


1 TIR YARDIM


Konuşmaların ardından Diyanet Sen Şube Başkanı Ali Yıldız’ın yaptığı duanın ardından İnsani Değerler Platformu tarafından Kayseri’ye yerleştirilen Uygur Türkleri’ne un ve pirinçten oluşan 1 tır yardım gönderildi.








Son Güncelleme: 05.07.2015 14:06
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165