‘Çözüm Süreci ‘Yeni Türkiye’ ideali’

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’in çözüm sürecine ilişkin görüşlerini içeren...

21 Ekim 2014 Salı 13:03
 ‘Çözüm Süreci ‘Yeni Türkiye’ ideali’


Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’in çözüm sürecine ilişkin görüşlerini içeren raporu Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sundu.


Rapora ilişkin açıklamalarda bulunan Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatcı, “Türkiye, otuz yıllık terör ve ona bağlı olarak gelişen sorunların kökten ve kalıcı bir şekilde çözümüne yönelik siyasi ve toplumsal iradeyi gecikerek de olsa hayata geçirmiştir. Çözüm Süreci, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile hayata geçirilen çözüm iradesinin ürünüdür.” dedi.


Saatcı,  Memur-Sen’in çözüm sürecine ilişkin görüşlerini içeren rapor hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Çözüm süreci, bu sürecin varlık nedenini oluşturan sorunların etkilediği bütün toplumsal kesimlerin ve nihayetinde bireylerin katkı ve eleştirisine açık bir hazırlık ve planlama aşamalarıyla istenen seviyede toplumsal desteğe sahiptir.


Çözüm sürecinin en önemli ayaklarından biri, farklı ideolojilere, görüşlere ve paradigmalara sahip insanların bir araya gelmesiyle oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti’dir. Akil İnsanlar Heyeti tarafından yürütülen çalışmalar, milletin Çözüm Süreci’ne bakışını, süreçten beklentilerini ve çözüme yönelik farklı kesimlerin kırmızı çizgi algılarını belirlemek ve bütün bunlara dair esnek bir bakış açısı oluşturmak bakımından önemli bir işlev görmüştür. Türkiye’nin bütün illerinde ve büyük ilçelerinde gerçekleştirilen etkinliklerle, toplumda sorunların diyalogla, diyalogla üretilen üst-ortak akılla çözülebileceği algısı kuvvetlendirilmiştir. Heyetin her biri farklı bölgelerle ilişkilendirilen grupların, yürüttükleri çalışmaların sonuç verisi olarak hazırladıkları raporlar; çözümü hayata geçirmenin sorunu devam ettirmekten daha kolay olduğu, çözümün mümkün olduğu anlayışının milletimiz tarafından da büyük oranda benimsendiğini ortaya koymuştur. Bütün bunların yanında, çözüm iradesi ve sürecinin hayata geçirilmesinden sonra, doğrudan terör eylemleri kaynaklı ölümlerin olmaması ve şehit cenazesi gelmemesi gibi psikolojik eşiğin aşılmasını kolaylaştıran ve inancı artıran ara sonuçlar da, Çözüm Süreci’nin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur.


Bütün bu gelişmeler olumlu olmakla birlikte, çok yakın siyasi geçmişte Gezi Parkı, 17-25 Aralık girişimleri, 30 Mart seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve komşu ülkelerde yaşanan kaos ortamı ve sınırımızın çok yakınına kadar ulaşan, buna bağlı olarak gelişen iç savaş ve çatışmaların varlığı, Çözüm Sürecine yönelik somut ve toplumsal ikna oluşturacak adımların istenilen seviyede atılmasını da engellemiştir.


Diğer taraftan, Çözüm Sürecine yönelik olarak kendisini “Kürtlerin tek temsilcisi” olarak konumlandırma çabaları sergileyen kişi, örgüt ve partilerin bu çabalarının karşılık bulduğu algısının oluşması da Sürecin istenilen seviyeye ulaşmasını engellemiştir.


Ayrıca, “Çözüm Süreci’nin sabotaj ve provakasyonlara açık” ve “Sürecin pamuk ipliğine bağlı”  olduğu algısını kuvvetlendirecek eylemlerin varlığı ve son dönemde gerçekleştirilen terör eylemleri, esasen Çözüm iradesi ve sürecinin ne kadar elzem olduğunu gösteren bir tespiti de içinde barındırmaktadır.


Kobani’de devam eden çatışmalar ve çatışmalara dayalı olarak Türkiye’ye yönelik zorunlu göç dalgası, bütün bunlara dayalı olarak Türkiye’nin devleti ve milletiyle ortaya koyduğu yüksek insani yardım hassasiyeti görmezden gelinerek anonslanan “sokağa çıkın” çağrısıyla gerçekleşen olaylar, Çözüm Süreci’nin doğrudan hayata temas edecek en önemli halkasını oluşturan silahsızlan(dır)ma, silahlı ve şiddet içeren eylemlere son verilmesi aşamalarının ne kadar önemli ve vazgeçilmez kararlar olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.


Türkiye’nin iç siyasetindeki yüksek gerginliğin arttırılması planlarının beklentilerinin arkasında temelde veya öncelikle Çözüm Sürecini akamete uğratma hedefinin olduğu artık gün gibi ortadadır. Bu bağlamda, siyasi aktörler arasındaki gerginlik yanında toplum kesimleri arasında gerginlik oluşturma çabaları da Gezi parkı ve 6-7 Ekim olayları da bu kapsamda, birilerinin “altın vuruş” eylemleri olarak değerlendirilebilir.


Kobani’de yaşanan çatışmaları ve buna dayalı insani dramları bahane ederek oluşturulan gergin siyasi zemin ve bununla desteklenen sokakların çatışma alanına çevrilmesi hedefli terörize eylemler, Çözüm sürecine yönelik daha etkin, sürekli ve çok taraflı bir diyalog, katılım ve katkı zemininin oluşturulmasını elzem hale getirmiştir.


Bu kapsamda, Çözüm sürecinin başlangıç noktasında etnik kimlik üzerine inşa edilen sorunlar ile bunun üzerinden oluşturulan terör ikliminin bitirilmesi hedeflerinin olduğunu bir kez daha hatırlamakta ve bir daha unutmamakta özellikle fayda var.  Bu kapsamda, ülkemiz sınırlarının hemen yanı başında devam eden çatışmalar ve Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesine yönelik uluslararası çok ortaklı siyasi kadastro çalışmalarının bütün vahşeti ve hızıyla devam ettiği bir zaman diliminde, Akil İnsanlar Heyeti’nin yeniden bir araya gelmesi, durum değerlendirmesi, Çözüm İradesine ve Çözüm Sürecine yönelik millet desteğine vurgu yapacak pozisyon alması son derece önemlidir.


62. Hükümetin Programının temel paradigması ‘Yeni Türkiye’dir. Yeni Türkiye iddiası ve hedefi; kurucu irade sorumluluğu yüklenmeyi de içeriğinde barındırmaktadır. Bu anlamda, ‘Yeni Türkiye’nin kurucu iradesi’; siyasi, sosyolojik ve kültürel açıdan çok sesliliği, çok taraflılığı, çeşitliliği ve katılımcılığı esas alan bir anlayışın hakim kılınmasını gerektirmektedir. Bu noktada, Çözüm Süreci; “Yeni Türkiye” iddiasının olmazsa olmaz ve son derece önemli halkasını oluşturduğu bilinciyle hareket edilmelidir.  Bu noktada, “kurucu irade nelerden kaçamaz”, “nelerden kaçınmalı”, “neleri öngörmeli ve harekete geçirmeli” sorularına da birlikte cevap aranmalıdır.”




Son Güncelleme: 21.10.2014 13:04
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.