Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Selim Aydın, sendika merkezinde düzenlediği basın açıklamasında, kurum yöneticilerinin eğitim çalışanlarına psikolojik şiddet uyguladığını ve birçok öğretmenin mobbing mağduru olduğunu söyledi.

‘MAKAM ODALARI İKNA ODALARINA DÖNÜŞMÜŞ’

Türk Eğitim Sen Yönetim Kurulu üyelerinin de bulunduğu basın açıklamasında; eğitim yöneticilerinin Türkiye genelinde iktidar yanlısı sendika üyelerinden seçildiğini iddia eden Şube Başkanı Aydın, “Bütün eğitim çalışanlarının malumu olduğu üzere eğitim yöneticileri ülkemiz genelinde malum sendikanın üyelerinden seçilmiştir. Bu durum görevlendirmeleri yapılan yöneticilerin diyet ödeme arzusuyla sendikal rekabeti bozmuş, eğitim çalışanlarının baskı altına alınmasına neden olmuştur. İçerisinde bulunduğumuz yetki döneminde bunu net bir şekilde görmekteyiz. Bu sadece okul yöneticileri ile sınırlı olmamış il veya ilçe milli eğitim müdürlüğüne giden bir eğitim çalışanının önce sendikası sorgulanmaya başlanmıştır. Yöneticiler makamlarını kullanarak eğitim çalışanları üzerinde üyelik baskısı oluşturarak suç işlemektedirler. Makam odaları ikna odalarına dönüşmüş, ikna edilemeyen eğitimciler psikolojik şiddete uğratılmaya başlanmıştır. Bu ahlaksız uygulama münferit olmayıp yaygın bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu eylemler yasalarla (4688) Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, (5237) Türk Ceza Kanunu, (657) Devlet Memurları Kanunu, (87/151) ILO Sözleşmesinin 4. Ve 5. Maddeleri ile sair uluslararası hukuk normları) suç kabul edilmiştir. Bu eylemin karşılığı 6 aydan başlayan hapis cezalarıdır. Yöneticiler resmen görevlerini kötüye kullanmaktadırlar. İlçe Milli Eğitim Müdürleri, Şube müdürleri, okul müdür ve müdür yardımcıları resmen tetikçilik yapmaya başlamışlardır.” dedi.

Açıklamasında yöneticilere seslenen Aydın, şöyle konuştu; “İşinizi yapın. Koltuklarınızdan almış olduğunuz güçle yapmış olduğunuz bu tutumlar tam bir ahlaksızlıktır. Sizlerin birinci önceliği eğitim ve öğretim ile ilgilenmek iken siz haddinizi aşarak bir yerlere mesaj vermeye çalışıyorsunuz. Tabi amacınız koltuğunuzu sağlamlaştırmak. Şayet bu davranışlarınızdan vazgeçmez iseniz sizleri koltuklarınızda rahat oturtmayız. Şunu bilin ki makam odasından gelen ÜYE OL çağrısı rica değil, emirdir. Tehdittir.  Baskıdır. Makama çağırılarak çeşitli sendikalardan istifa ettirilen eğitim çalışanı olduğu gibi, doldurulmuş formları imzalattırılanlara da şahit olmuyor değiliz.

Bir ilçe milli eğitim müdürü, malum sendikadan istifalar çoğalınca, ilgililere “siz beni koltuğumdan mı etmek istiyorsunuz? “ diye konuşması iddialarımızın en somut örneğidir. Adam koltukta oturmasının sendikamsı örgütün  üye sayısına bağlı olduğunu itiraf etmiştir.

Bunun için de kurumlar geziliyor, özellikle aday öğretmenler “ Mülakat var, adaylığınız kalkmaz “  gibi tehditlerle korkutularak cebren malum sene üye yapılıyor. 

Adaylığı kalkmış olanlar ise yönetici olmak isteyenlerin zaten kurtuluşu yok da, kimisi norm kadro yüzünden kimisi görevlendirme rüşvetiyle baskı altına alınmaktadır.

‘KURDUĞUNUZ TEGÂHLARIN FARKINDAYIZ’

Kendilerine biat etmeyenleri, sendikamızın kararı gereği nöbet tutmayanları, kendileri gibi düşünmeyenleri ezmeye kalkıp, mobbing uygulamak isteyen koltuk sevdalıları aklınızı başınıza alın, çalışma ortamını bozacak davranışlardan sakının. Aksi takdirde o koltuklarınızda sizi rahat bırakmayız.  Siyasi atmosferden istifade edilerek birilerinin fırsatçılık yapmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Kurmuş olduğunuz tezgâhların hepsinin farkındayız, yaptıklarınız kayıt altında. Bütün bunların hesabını sormayan namerttir.

Böylesine suç içeren eylemlerin başlarına ne getireceğinin farkında olmalarını kendilerine hatırlatıyorum. Yetkilerinizden doğan görev ve sorumluluklarınızı uygulamakla mobbing yapmak arasında ince bir çizgi var, bunu siz göremiyorsunuz ama mahkemeler görüyor.

İlimizde birçok okulda özellikle sendikal baskıların yanı sıra okul yöneticilerinin baskılarına maruz kalan öğretmen sayısı azımsanmayacak rakamlara ulaşmış durumda. Birçok öğretmen mobbing mağdurudur. Sendikamıza ulaşan şikâyetler ve bununla ilgili girişimlerimiz neticesinde devleti temsil edenlerin ne gibi tedbir aldığı da merak konusu.

Hasta olduğu için rapor alan ve bunu da kuruma öğretmen arkadaşı ile gönderen öğretmenin raporunu kabul etmeyen ve kendisinin getirmesini söyleyen, öğretmenin telefonlarına çıkmayan, hasta hasta öğretmenini okula getirtmeye çalışan yöneticinin bu davranışı psikolojik, şiddet değil de nedir? Bu davranış ne kadar etik? Öğretmen rapor bitiminde bunu size bildirebilecekken;  tedbirinizi alın diye, iyi niyetiyle bunu yapıyorken senin bu tavrın zorbalıktır. 

Bir okul müdürü, yardımcı hizmetlilerin odasındaki sandalyeleri kaldırıp , “siz sürekli koridorlarda dolaşacaksınız, oturmak yok”  diyerek, psikolojik şiddetin en güzel örneğini sergilemektedir.

Öğrencilerine fotokopi çekeceği için 5 dakikalık bir gecikme endişesini okul müdür yardımcısına bildiren öğretmene öğretmenler odasında laf söylemen, öğretmenin çalışma azmini kırman edepsizliktir. İş bilmezliktir. Sarı zarflar ile kurum yönetilmez. Başarı sağlanmaz. Huzur gelmez. Görev hatırlatmasında -sözlü ve yazılı olarak- tehditkâr ve haddini aşan ifadeler kullanmakla öğretmenlerin performansını arttıramazsın.

Bilinmelidir ki öğretmenlerin kendini güven ortamında hissetmeleri, okulun amaç/amaçlarının gerçekleştirilmesinde önemli bir etkendir. Bu nedenle, okulun etkin, etkili ve verimli olması bekleniyorsa mobbinge başvurulmayan ve önlemler alınması doğrultusunda bir örgütsel iklimin sağlanması gerekir. Burada da en büyük görev yöneticilere düşmektedir.”