Eleştirilere cevap verdi

Özgür Eğitim-Sen İl Basın-Yayın Sekreteri Oğuz Ayan, eğitim sistemimize ilişkin öneri...

23 Kasım 2014 Pazar 16:02
 Eleştirilere cevap verdi


Özgür Eğitim-Sen İl Basın-Yayın Sekreteri Oğuz Ayan, eğitim sistemimize ilişkin öneri  ve çözüm önerilerine yönelik açıklamalarına gösterilen eleştirilere cevap verdi.


İşte Ayan’ın o açıklaması; “En son yaptığımız basın açıklamasında eğitim sistemimize ilişkin eleştirilerimizi ve çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmıştık. Özetle hatırlatmak gerekirse; eğitim sistemimizin ezbere dayalı, sınav odaklı olduğundan bahsetmiş,bunun yerine deneyime (uygulamaya) yönelik ve öğrenme merkezli bir eğitim modelinin benimsenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Ayrıca okullarda uygulanan müfredatın çok ağır olduğunu belirterek hafifletilmesi gerektiğini vurgulamıştık.


 Basın açıklamamamızın ardından kamuoyundan genellikle olumlu tepkiler aldık. Konuya ilişkin yapılan eleştirilerin bir kısmında ise eğitim sistemimize ilişkin fikirlerimizin ütopik olduğu, verdiğimiz örneklerin ülkemiz şartlarında uygulanmasının imkansız olduğu ifade edildi.


Söz konusu eleştirilere cevap vermek ve kamuoyunu aydınlatmak amacıyla konuya ilişkin ikinci bir açıklama yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Özgür Eğitim-Sen  “eğitime ilişkin sorunları teknik ve bilimsel boyutta ele alarak tespit etmek, değerlendirmek  ve çözüm üretilmesine katkı sağlamak” şeklinde bir misyonu kendisine şiar edinerek mevcut  ideolojik kutuplaşmanın dışında kalmayı başarmış ve sorumlu sendikacılığın nasıl olması gerektiğini başta kitlesel sendikalar olmak üzere tüm kamuoyuna bir kez daha göstermiştir.


Eğitim sistemimizin niteliğinin ve verimliliğinin artırılmasına ilişkin önerilerimize yapılan eleştirilerde ülkemiz şartlarının buna uygun olmadığı söylenmektedir. Acaba bu gerçekten doğrumudur? Sözünü ettiğimiz daha az ders saati, daha hafif müfredat, deneyime dayalı ve öğrenme merkezli  bir eğitim-öğretim sistemi gerçekten bir ütopyamıdır?


Öncelikle müfredat konusundan başlayalım. Halen ilk ve orta dereceli okullarda uygulanan müfredat yatay olarak çok geniş olmasına karşın derinliği olmayan sığ bir müfredattır. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse müfredatta çok fazla konu olduğu için konular yüzeysel olarak işlenmekte derinlemesine öğrenme gerçekleştirilememektedir. Öğretmenlerin üzerindeki müfredatı zamanında bitirme baskısı öğretmenlerin konuları hızlı geçmelerine, öğrencilerin ise konuları tam olarak öğrenememelerine neden olmaktadır.


İlköğretimde İzlanda’dan sonra çocukların okulda en az vakit geçirdikleri  ülke Türkiye. Peki  günlük ders saati en fazla olan ülkelerin başında gelen Türkiye nasıl oluyor da dünyada çocukların okulda geçirdikleri süre açısından son sıralarda yer alıyor? Çünkü okul günleri az. Bizde yılda 36 hafta okul var. Dünya ortalaması 39 hafta civarında. Bizde yılda 180 gün ders yapılırken eğitimde çok başarılı olan Güney Kore’de  220 gün,Japonya’da 243 gün ders var. ABD’de ise okullar bizde olduğu gibi genellikle 180 gün eğitim yapmakta  ancak orada 240 gün eğitim yapan çok başarılı okullar da var. Ayrıca ABD’de bir tek resmi ulusal müfredat yok. Eyaletler eğitimle ilgili genel bir müfredat çerçevesi oluşturuyorlar. Ancak müfredatın içeriği okul yöneticileri,öğretmenler,sendikalar,öğretim görevlileri ve işveren örgütleri  vb. yerel unsurlar tarafından doldurulmaktadır. Bunun sonucunda  ihtiyaca göre bir müfredat ortaya çıkmakta,öğrencilere bizde olduğu gibi gereksiz ve aşırı bilgi yüklemesi yapılmamaktadır.


Gelelim sınav konusuna. Acaba sınavlar konusunda ne tür düzenlemeler yapılabilir? Çocuklarına ve gençlerine kaliteli eğitim hizmeti sunan gelişmiş ülkelerde sınavlara ilişkin uygulamalar ne şekilde? Bu ülkelerin ortak özelliği katı bir sınav sisteminin olmaması. Yani o ülkelerdeki öğrenciler orta öğretime ve yüksek öğretime girişte bizdeki gibi ezbere dayalı bilgiyi ölçen katı bir sınav sistemine göre değerlendirilmiyorlar. Sınavlar ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte söz konusu ülkelerin tamamında sınavlar mantık yürütebilen, problem çözebilen öğrencileri seçmek amacıyla uygulanıyor.  Örneğin ABD’de bizdeki üniversite sınavının muadili bir sınav var. Bu sınavın adı SAT (Scholastic Aptitude Test). SAT’da ABD tarihi ile ilgili bir şey ya da bir yazarla ilgili soru sorulmuyor. Hepsi verilen parçadan çıkarılıyor. Sınavlarda amaç öğrencilere tarih,isim ve formül ezberletmek değil.Verilen formülü yada bilgiyi nasıl kullanacaksın? Problemi nasıl çözeceksin? vb. kriterler geçerli. Amaç bilgiyi yorumlama ve kullanma becerisini ölçmek. Ayrıca öğrenciler sadece bir sınava göre değerlendirilmiyor. Öğrencilerin değerlendirilmesinde referans mektubu, katıldığı etkinlikler, mülakatlar gibi birçok etken var. Yani çok yönlü bir sistem uygulanmakta.


Sonuç: Eğitim sistemimiz kırmızı alarm veriyor. İçine düştüğümüz bu durumdan çıkabilmemiz için köklü bir zihniyet değişikliğinin benimsenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Uygulama aşamasında atılması gereken ilk ve en önemli adım ise sınav sistemini değiştirmektir. Eğitim sistemimiz tamamen mevcut sınav sistemine göre yapılanmıştır ve bu sürdürülebilir bir durum değildir. Çünkü mevcut sistem çok büyük maddi kaynakların heba edilmesine yol açtığı gibi,insan kaynaklarımız da yeterince değerlendirilememektedir. Resime, müziğe, tiyatroya, dansa, edebiyata ilgisi ve yeteneği olan binlerce çocuk ve genç bu sistemde başarısız damgası yemekte ve hak ettikleri yerlere gelememektedirler. Akademik başarısı yüksek öğrencilerin de duygusal,sosyal ve psikolojik açıdan ne kadar başarılı ve uyumlu oldukları tartışılır. Bütün bu ve benzeri olumsuzlukları önlemek,sağlıklı,uyumlu,başarılı,verimli,üretken ve mutlu insanlar yetiştirmek için eğitim sistemini sınav odaklı olmaktan çıkarmalıyız. Sınav sistemini eleştirel düşünmeyi  ve deneyime dayalı öğrenmeyi gerçekleştirecek şekilde dizayn etmeliyiz. Aksi taktirde refah,özgürlük,demokrasi ve barış gibi kavramların günlük hayatımızda bir karşılığı olmayacak ve ülkemiz sosyo-ekonomik açıdan kaotik bir sürece doğru sürüklenecektir.

Son olarak şahsım ve sendikam adına tüm öğretmen arkadaşlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlarken,özverili çalışmalarından dolayı kendilerine teşekkür ediyor,sevgi,saygı ve minnet duygularımızı iletmeyi bir borç biliyoruz.”



Son Güncelleme: 23.11.2014 16:06
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hazan yılmaz 2014-11-24 04:34:17

meb sisteminde eksiklik ve zaafların olduğu muhakkak ancak son yıllarda önemli iyileşmelerin olduğunu görmezden gelen,mevsimlik sendikacılık açıklamalarınızın eğitim camiasında maalesef karşılığı yok!siz tatillerde uyku modunda iken bir çok konuya ilgisiz kaldınız.eğitimbirseni küçümser açıklamalarınız ise gerçekten sendikal mücadeleden ne kadar kopuk olduğunuzu gösteriyor.ama iyi bir arkadaş kulübü olabilirsiniz...

Avatar
fenaçokfena 2014-11-24 14:37:45

hazan yılmaz enteresan bir spikoloji ortaya koymuş. psikoloji değil spikoloji koymuş. "ancak iyi arkadaş kulübü olabilirsiniz" ifade aynen bu... hazan yıldır efendiye göre, iyi arkadaş olmak o kadar işe yarar bir şey değil. ne enteresan bir hal. bu. tam türkiyenin özeti. iyi olmak, halis insan olmak, aşağılık bir şey. kayda değer bir yanı yok. allah aşkına kurduğun cümleyi okur musun.