Kılıçdaroğlu haklı (!) vesayet değişiyor

Habercim19 Yazarı Av. Ömer Kılıç, Anayasa değişikliğine karşı çıkanların küresel güçler ve içerideki işbirlikçileri olduğunu belirtti.

09 Ocak 2017 Pazartesi 14:21
Kılıçdaroğlu haklı (!) vesayet değişiyor

Habercim19 Yazarı Av. Ömer Kılıç, Anayasa değişikliğine karşı çıkanların küresel güçler ve içerideki işbirlikçileri olduğunu belirtti.

Haçlı seferlerinden kısa anekdotlar aktararak bugün yaşanan gelişmelere dikkat çeken Kılıç, 
CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vesayet rejiminin değişecek olmasından derin endişe duyduğunu ifade etti.

İşte Kılıç’ın o yazısı;


YÜZ YIL ÖNCE YÜZ YIL SONRA


İngiliz General Edmund Allenby 1917 yılında Kudüs’e girdiğinde, yaklaşık sekiz asır 
önce Selahaddin-i Eyyubi’ye teslim etmek zorunda kaldıkları şehri yeniden ele geçirmenin sevincini “Bugün Haçlı Savaşları sona erdi” diyerek ifade etmişti. Bu olaydan bir yıl sonra da Osmanlı Devletinin ateşkes isteyerek teslim olmasıyla yüzyıllarca Batının İslam’a karşı büyük bir hınçla devam ettirdiği haçlı seferlerinin sona erdiği zannedilmişti.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra henüz savaş devam ederken yapılan Sykes-Picot 
antlaşmasına uygun olarak pay edilen Osmanlı toprakları üzerinde onlarca devletçik kurulmuş, bu devletçiklerin büyük çoğunluğu bir süre devam eden manda yönetimleri sonunda bağımsızlıklarına (!) kavuşurken, savaş sonrası kurulan bu düzen uzun yıllar batılı sömürgeciler açısından pek de sorun çıkmadan böyle devam etmişti.

Bizde ise durum biraz daha farklı seyretmiştir. Batılı işgalcilere karşı verilen Milli 
Mücadele sonrasında kurulan yeni düzende, işgale son verildikten sonra işgalcilere benzemek için yapılan devrimlerle, yıllarca batı emperyalizmine karşı verilen mücadele adeta anlamsız kalmıştır. Bu yeni dönemde devşirilen batıcı sınıf, bundan dolayı aradan geçen bir asırlık zamana rağmen Lozan Antlaşması’nın en küçük bir eleştiriye dahi konu edilmesinden rahatsız olur ve bunu yapan herkesi ne söylediğine bakmaksızın Sevr yanlısı olmakla suçlar.

Aynı suçlamaya maruz kalma kaygısından çok, konuyu dağıtmamak adına yumuşak bir 
ifade ile söyleyecek olursak, “o günün şartlarında kabul edilmek zorunda kalınan” bu antlaşma ile kazanılan bağımsızlık, batılı galiplerin vesayeti altındaki bir bağımsızlıktır.

Bugün anayasaya değişikliği ile ilgili olarak yapılan tartışmalarda “devlet kuran parti” 
olduğu iddiasındaki CHP liderinin bu kadar feveranı boşuna değildir. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi CHP devlet kuran parti filan değil, o günün şartlarında galiplerin dayatmaları doğrultusunda ülkeyi yönetmesine izin verilen vesayetçi bir partidir.

Soğukkanlılığı ve sakin duruşu ile bilinen Başbakan Binali Yıldırım bile ”evet 
Kılıçdaroğlu haklı, vesayet rejimini değiştiriyoruz” demek zorunda kalırken kast ettiği vesayet de, sadece içimizdeki devşirme sınıfın vesayeti değil, içeridekilerle adeta iç içe geçmiş olan küresel sistemin vesayetidir.

Bunun için içerideki sözcüleri diktatörlük rejimine gidildiği algısını oluşturmak için yoğun bir mesai yaparken, dışarıdan da terör örgütlerini üzerimize salıyorlar. Ortak hedefleri, iktidara geri adım attırmak, statükonun eskisi gibi devamına razı etmek. Bu olmayacağına göre saldırıların referanduma kadar artarak devam edeceğini söylemek hiç de kehanet olmayacaktır. Zira başkanlık (veya cumhurbaşkanlığı) sistemine geçilmesiyle on dört yıldır devam eden sessiz devrim taçlanacak ve küresel vesayet tümüyle sona erecektir.

Ne şehirlerimizde ardı ardına patlayan bombalar, ne PYD (PKK)’yi silahlandırma 
konusundaki ABD’nin akla ziyan tutumu, ne de başkanlık sistemi konusunda gösterilen direnç; hiçbirisi diğerinden bağımsız konular değil. Hepsinin nedeni, Türkiye’nin yüz yıl önce batılı emperyalistler tarafından çizilen sınırlara artık razı olmayacağını yüksek sesle haykırmasıdır.

Konuya böyle dış güç, dış saldırı, üst akıl gibi izah getirenler, kimileri tarafından 
komplo teorisi üretmekle, abartı veya hamasete yaslanmakla itham edilerek küçümseniyor, gerçekle yüzleşme korkusuyla bu tür bahanelere sığındığımız iddia ediliyor.

Bunlara göre 15 Temmuz öncesinde de paralel yapı diye bir şey yoktu. Hepsi hükümetin 
uydurması, hedef saptırması idi. Bu çok bilmişlerden, DAİŞ’i yok etmek üzere kurulduğu iddia edilen ve altmış üç ülkeden oluşan koalisyon güçlerinin, Türkiye’nin El Bab’ı kuşatmasıyla birlikte neden bir anda suskunluğa büründüklerine mantıklı bir açıklama getirmelerini bekliyoruz.

Yıllardır Türkiye’yi DAİŞ’a karşı yeterince mücadele etmediği, hatta bu kanlı örgüte 
yardım ettiği tezviratını yayanların hiç değilse birazcık tutarlı olmak adına Fırat Kalkanı Harekâtında Türkiye’ye destek olmaları gerekmiyor mu? Musul’da altmış üç ülke dahil Irak ordusuna karşı nasıl oluyor da bir terör örgütü bu kadar direnç gösterebiliyor?

Bugün ülkemize karşı topyekun saldırıya geçen güçler, esasen birinci dünya savaşıyla 
kapandığını düşündükleri defteri yeniden açtığımızı çok iyi biliyorlar. Tehlike, bu defa yerli işbirlikçilerin göğüsleyemeyeceği kadar büyük göründüğü için doğrudan işin içindeler.

Yıllardır PKK’ya doğrudan yaptıkları yardımı şimdi de dolaylı yollardan DAİŞ’e yapıyorlar. 
Batı ne kadar ikiyüzlülük yaparsa yapsın, bize bakışında hiçbir değişiklik olmadığını anlamak için 1917’de sona erdiği belirtilen Haçlı Savaşlarının G. Bush tarafından 2001 yılında yeniden başlatıldığını hatırlamak yeterli. Omerkilic91@hotmail.com.


Son Güncelleme: 10.01.2017 20:37
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
DAVUT AHMETOĞLU 2017-01-09 23:48:01

muhteşem kere muhteşem bi̇r yazi. muhteşem kere muhteşem özet, muhteşem keremuhteşem yaşananlarin özet. allah razi olsun ömer bey.

Avatar
öMER YILMAZ 2017-01-09 23:48:46

muhterem i̇nsandan, muhteşem yazi eli̇ni̇ze sağlik ömer bey

Avatar
DAVUT AHMETOĞLU 2017-01-10 00:00:56

mi̇llet 1950'd en bu yana chp yi̇ tek başina i̇kti̇dara getirmedi. vesayetçilerin kumpası ve tezgahı ile koalisyonlara ortak edildi/oldu. yeni sistemle chp sadece tbmm temsil edilecek etkinliği sıfır olacak. 10-15 yıl sonra yıllardır anayasa mahkemesinin yapamadığını bu millet yapacak ve chp millet tarafından temelli kapatılacak ve tarihin tozlu raflarında yerini alacaktır. bunu chp genel merkezi kesinkes anladı, çırpınışlarının sebebi de budur. 10-15 yıl sonra tbmm iki parti olacak ak parti ve mhp ama kesinkes chp olmayacak olamayacak olmamalı. mhp niçin olacak ırkçı olmayan milliyetçilik insan fıtratına uygun var olan bir gerçek. chp zihniyeti fıtrata tamamen ters ve toplumsal gerçekliği yok. sadece belirli bir grup insanın kandırılması ve istismarı öz konusudur.

Avatar
mustafa ak 2017-01-10 00:02:21

çok güzel bir özet olmuş elinize sağlık tanışmak isterim ömer bey

Avatar
abdulkerim demir 2017-01-10 00:04:10

son günlerde okuduğum ve günümüzü özeteyen ciddi köşe yazısı değil tam anlamıyla bilimsel makale

Avatar
hüseyin çalışkan 2017-01-10 00:06:22

uluslararası vesayetçilerle yerli demiyorum yerel işbirlikçilerin deşifre edildiği bir yazı olarak tarihte yerine almıştır. tarihe not düşülmüştür.

Avatar
Okur yazar 2017-01-10 00:51:58

CHP ve zihniyetinin ya darbelerle yada koalisyonlarla iktidar olma haricinde bir şansı olmayacağını kendileride biliyor. Ve bu yüzden en iyi yaptıkları işi yapıyorlar, yani kaostan medet umuyorlar... Oysa yapacakları tek şey halkla barışmak ve değerlerine saygı duymak, ama nafile... Yüreğinize ve kaleminize sağlık...

Avatar
My 2017-01-11 04:53:12

Yazılarınızı severek okuyorum bilimsel öğretici bazen tarih vesikası bazen siyasi analizleriniz eğitici tek kusur bu bilgeliğinizin çok ara vermeden yazılarınızı yazmanız Allah zihin açıklığı versin ve razi olsun sizlerden