Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatçi, Türk Sağlık-Sen Çorum Şube yönetiminin Atıl Uzelgün Huzurevi Müdür Yardımcısı Ali İhsan İnceyılmaz hakkında suç duyurusunda bulunmalarını eleştirdi.

Türk Sağlık Sen’in kurulduğu günden bu yana ‘çamur at izi kalsın’ mantığıyla hareket ettiğini iddia eden Saatçi, konuyla ilgili açıklamasında; “Kurulduğu günden bugüne kadar çamur siyasetinin rakipsiz sendikası olan Çorum Türk Sağlık-Sen (TSS) gerek yetkili oldukları dönemlerde gerekse de yetkisiz oldukları dönemlerde denize düşenin yılana sarıldığı gibi çamur siyasetini ilke edinmişler, başka buluşları olmadığı için de her dönem aynı teraneleri ısıtıp ısıtıp gündeme getirmeye devam ediyorlar. Tabiki bu durum bize körlerin hikâyesini hatırlatıyor. Hikâye şöyle; körlerden biri diğerine der ki neden dolmaları çifter çifter yiyorsun. Diğeri; Allah’tan kork sen kör ben kör çifter yediğimi nerden görüyorsun? dediğinde görmüyorum ama ben çifter yiyorum demiş. Olay bu... Biz bu arkadaşların cemaziyel evvellerini çok iyi biliyoruz. Tamamına yakın idarecilerin kendi sendikalarına üye oldukları dönemlerde nasıl hormonlu büyüdüklerini, idarecilerin çalışanların yanına giderek sendikayı anlatarak değil, makamına çağırarak aba altından değil, aba üstünden sopa göstererek hangi tehditlerle çalışanların üye yapıldıklarını çok iyi biliyoruz. Şunu iddia ediyorum ve biliyorum ki sendikamıza üye hiçbir idareci baskı, dayatma, tehdit, şantaj ve montajla çalışanlara baskı uygulamamışlardır ve uygulayamazlar. Baskı, dayatma kimden gelirse gelsin ilk önce karşısında bizi bulur. Asla buna göz yummayız. Tasvip etmeyiz. Çünkü yanlış herkes için yanlıştır. Bu konuda canı en çok yanan, bunun yanlışlığı için en büyük mücadeleyi veren sendikayız. Dün aleyhimize yapılan yanlışı bugün lehimize birileri yapmaya kalktığı zaman bunu asla tasvip etmeyiz. Zaten yöneticiler tarafından sendikamız lehine, eğer ifade edildiği gibi baskı ve tehdit olsaydı o zaman sağlıkta çalışanların tamamına yakınının sendikamız üyesi olması gerekirdi. Ancak denilmek istenen şu ise; ‘Sağlık-Sen’e üye olanlar baskıdan, korkudan, tehditten korkarak üye olmuşlardır. Yani Sağlık-Sen’in üyeleri korkak, baskıya ve tehdide boyun eğen, dik duramayan, kişiliksiz ve şahsiyetsiz kişilerdir. TSS üyeleri ise baskıya, tehdide pabuç bırakmayan kişilerdir’ demek istiyorlarsa buna birileri bir yerleriyle güler.

TSS’nin cemaziyel evveline baktığımızda her yıl sadece yetki dönemlerinin belirlendiği Mart ve Nisan aylarında hummalı bir çalışmaya başlarlar, yetkili oldukları dönemler dâhil hiçbir dönemde hiçbir başarıya ve kazanıma imza atamayanlar, çadır sendikacılığının ötesine geçemeyenler, sendikamızın kazanımlarını kendi kazanımları gibi utanmadan göstermeye çalışanlar, mahalle baskısıyla mobbingi en iyi uygulayanlar, yalvar yakar emaneten iki ay olsun sendikalarına üye yapmak için seviyeyi çukurlaştıranlar, sendikaları ve sendikacıları çalışanlar nezdinde itibarsızlaştıranlar, sendikacılığı ak-kara mantığıyla ifrat ve tefrit noktasında yaptıkları için itibar görmeyenler, sendikamız tarafından yapılanları, kazanımları kafalarını kuma gömmüşçesine görmezden gelenlerin çalışanlara verebilecekleri yalan vaatten başka hiçbir şey olamaz.

Bir grup Sağlık-Sen’li olarak basına arada açıklama gönderenlerin Sağlık-Sen’e üye olmak istiyoruz, üyeliğimiz kabul edilmiyor diyenlerle, yöneticilerin baskı ve mobbing uyguladığını söyleyenlerin aynı kaynaktan beslendikleri aynı merkezden hareket ettikleri tesadüf olmasa gerek.

Tabiki müflis tüccar mantığıyla sürekli alacak defterini karıştıranlarla, her yıl tekrar tekrar tedavülden düşmüş yalan vaatleriyle, en iyi yaptıkları yargıyı güzergâh edinenlerle kaybedecek vaktimiz yok. Kervan yol almaya devam edecek. Onun için sendika olarak her zaman dediğimiz gibi lafa bakarız laf mı diye, söyleyene bakarız adam mı diye!” şeklinde konuştu.