Güzel Atlar Ülkesi’nde hayaller ve rüyalarla dolu bir gün
İlgili Galeriye Git
Gülesin Ağbal DEMİRER/GEZİ İZLENİM

Çorum Belediyesi’nin geçtiğimiz hafta düzenlediği Kapadokya gezisine katılan Hakimiyet Gazetesi Haber Yönetmeni Gülesin Ağbal Demirer, gezi izlenimlerini yazdı.


İşte o izlenimler:


Yurt dışına hiç çıkmadım; Türkiye’de gidip gördüğüm yerler iki elin parmakları kadardır. Televizyondan gördüklerimizle bile hep şu kanıya varmışızdır; dünyada bizim ülkemizden daha güzeli yok. Biz hadi dünyayı gezip görmedik, gezip görenler de aynı şeyi söylüyor. Her ne ise; Çorum Belediyesi’nin ev sahipliğinde cumartesi günü gerçekleşen Kapadokya gezisi, bu kaanatimizi daha da perçinledi; Türkiye’nin her yeri bir başka güzel, gezilmeye ve görülmeye değer. Hele hele o yöreye  has kültür, sanat, tarih ve doğal güzelliklere de nüfuz edebiliyorsanız, deyim yerindeyse tadından yenmiyor.


Adı bile güzel

Kapadokya gezisi de bizim için öyle oldu. Belediye Başkan Yardımcısı Turhan Candan, Belediye Basından Salih Karslıoğlu, Ahmet Yazıcı, Erol Süer, Uğur Bilan, Mehmet Okumuş ve biz yerel medya mensupları, ajans muhabirleri geçtiğimiz cumartesi günü sabah erken saatte günü birlik olacak Kapadokya yolundaydık. Kafilede yöreye bir kaç kez gidenler vardı; yine de bizim gibi ilk gidenler çoğunluktaydı. Genelde bu tür yolculuklarda ortamı kaynatacaklar otobüsün arkasına oturur, sonra da bol şamata başlar. Bu yolculukta da kural bozulmadı; otobüsün arka tarafı bol kahkaha, zaman zaman ön tarafa esprili sataşmalarla Güzel Atlar Ülkesi’ne (Pers dilinde Kapadokya’nın anlamı) ulaştık.


Hayal dünyasına hoş geldiniz

Rehberimiz Fadime Yaz’la ilk durağımız Paşabağ Vadisi. Bir diğer adı Keşişler Vadisi. Peri bacalarına oyulmuş evlerden oluşan bu vadi inzivaya çekilen rahiplere ev sahipliği yapmış. Fadime Yaz, yere koyduğu 3 taşla peri bacalarının oluşumunu anlatarak başlıyor geziye. İyi de yapıyor, çünkü bölge, insanın hayal dünyasının sınırlarını zorluyor. Çok gerçekçiyseniz, Kapadokya size hayal dünyasının kapılarını aralamak için bire bir. Hasandağ, Erciyes ve Güllüdağ’ı simgeleyen üç taş. Ortada Güllüdağ var. Bu üç dağın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan peri bacaları.


Sessiz vadilerdeki huzur

Şimdi bütün bunları bir kenara bırakın. Ne hissettiğimize bakalım. Güzel bir sonbahar havası. Bölgeye bir önceki gün yağmur yağmış. Bugün güneş bize torpil geçiyor. Hayal dünyanızla kimi zaman bir deve, kimi zaman yunus balığı, kimi zaman yavrusunu doyuran anne kuş, kimi zaman Napolyon Bonapart, Hıristiyanların Meryem Anası ya da bir gelin-damat gibi görebileceğiniz peri bacaları. Arasında rahatlıkla yürüyebileceğiniz, yorulduğunuzda dinleneceğiniz gezinti yolları. Olağanüstü bir doğa. Ve sessizlik. Vadiler boyu sessizlik. Boşuna değil Adana’dan çıkıp Kapadokya’ya yerleşmesi rehberimizin.  “Büyük şehir kargaşasından kurtulmak isteyenler için burası bir nimet”

Peri bacaları içine oyulmuş kiliseleri, şapelleri, güvercinlikleriyle Avanos, Göreme ve Ürgüp’ü kapsayan gezimiz boyunca Kapadokya’da beni neyin bu kadar etkilediği sorusunun cevabını bir halı atölyesinde buluyorum: Bizden binlerce yıl önce yaşamış insanların yaşadıkları mekânlardaki sessizlik ve peri bacalarına, kayaların içindeki yaşam alanlarına sinen ‘huzur.’


Japonlardan sonra Hintliler

Kapadokya ülke turizminin gözde merkezlerinden. İçinde barındırdığı doğal ve tarihi güzelliklerle bunu da hak ediyor. Bugüne kadar her Japon turistin mutlaka uğrak yeri olan bölge, son bir kaç yıldır Hindistan’a açılma uğraşında. Bizden bir gün sonra Hindistan Cumhurbaşkanı’nın Kapadokya ziyareti bu nedenle sevindirici bir gelişme.


Erozyon burada iyi bir şey yapıyor

Sanat tarihi bilgimiz yok maalesef.  Ancak şapel ve kiliselerdeki figürler, bizden önce yaşayan insanların geleceğe bir iz bırakma isteğini anlamamıza yetiyor. Onların ayak izinde yürürken, rehberimiz Fadime Yaz, “Çevrenize bakın, hiç ağaç görüyor musunuz? diye soruyor. “Bölgede kayaları oyup ev yapmaktan başka çaresi yoktu bu insanların” diye açıklıyor. Bir şey daha ekliyor; “Erozyon çok kötü bir olay çünkü toprağın en verimli kısmını alıp götürüyor. Ancak Kapadokya’da durum farklı. Kapadokya’nın bu şeklini almasında erozyonun da payı var.” Erozyonun iyi bir şeye yol açtığına tanık oluyoruz böylece.


Bir gün yetmez

Günü birlik bir gezide herşey çok çabuk olmak zorunda. Biz de öyle yapmaya çalışıyoruz. Yoksa Kapadokya’ya bir gün yetmez.  Başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgeden bahsediyoruz. Biz bölgenin Nevşehir sınırları içindeki belli başlı merkezlerini hızlı bir şekilde turluyoruz.

Acıkıyoruz ve açlığımızı gidermek için bulabileceğimiz en iyi mekânı tespit etmiş, Salih Karslıoğlu. Ne de olsa hemşehrimizin mekânı. Kavi Restoran’da hemşehrimiz Kenan Yüceel’in sıcak ev sahipliğinde meşhur testi kebabını yiyoruz. Yemeden önce testiyi kırıyoruz tabi.


Bakmaya kıyamazsınız

Yemekten sonra ilk durağımız, Sentez Avanos Halı Atölyesi oluyor. Avanos Halk Eğitim Merkezi işbirliği ile açılan kursta kadınlar, bölgeye has halı dokumacılığını öğrenip, bu sanatı devam ettirmeye çalışırken, bir yandan da aile bütçelerine katkıda bulunuyorlar. Sanat diyorum, çünkü göz alıcı el dokuması halılara basmaya değil, bakmaya kıyamıyorsunuz. Kök boyalarla göz nuru dökülerek dokunan halılar, kelimenin tam anlamıyla bizi bizden alıyor. O ne renk cümbüşü, ne ince desenler, emek, alınteri, göznuru. Renk renk, desen desen yün ve ipek halılar. İsimleri bile çok hoş; Zamansız, Yedi Dağın Çiçeği ve daha neler neler. Her güzelliğin bir bedeli var. Saatler, günler, aylar değil, dokuma tezgâhı başında geçen yıllardan bahsediyoruz. “Günümüzde bir genç kızı yıllarca bu tezgâhta bir halının başında nasıl oturtursunuz?” sözleriyle geleneksel sanatın geldiği noktaya dikkat çekiyor Avanos Halı Rehber ve Satış Danışmanı Erkan Bozkurt. Bozkurt, Marco Polo’nun kitabında bahsettiği halının da ‘Zamansız’ isimli halı olduğunu söylüyor. 3 yılda, 7 yılda dokunan halılar, bir ömür değil, bir kaç ömrün üzerinde yaşayacağı halılar. Böyle bir halıya ‘Zamansız’ denmez de ne denir?

Peri bacalarından sonra halı atölyesi bizi bir başka âleme götürüyor anlayacağınız. Hayal âleminden rüya âlemine. Bursalı bir ailenin eliyle ipek böceğinden başlayıp, ipek halıya uzanan serüven ise rüya âleminin ilginçliklerle dolu bir başka boyutu.


Geçmişin masalı

Ve sıra geliyor seramik atölyesine. Çavuşin Seramik’te, usta ellerde toprağın aldığı şekli izliyoruz hayranlıkla. Tecrübesiz ellerdeki halinden hiç bahis açmayalım. Seramik atölyesinde söylenenler kulaklara küpe olacak cinsten: “Burada çanak çömlek yapmasını bilmeyen erkeğe kız vermezler, halı dokumasını bilmeyen kızı da gelin diye almazlar.” Tabi bu da artık eskilerde kalmış. O kızlar ve erkekler çoktan geçmişten bir masal gibi. Ustaların sayısı azalmış.


Son durak Hacı Bektaş Veli

Son durağımız Hacı Bektaş Veli Külliyesi oluyor. Tanıtım kartındaki ismi “Hacı Bektaş Veli Müzeleri”. Müze yerine ‘Külliye’ diyorum, çünkü, büyük zatın ruhaniyetinin yaşadığına inanıyorum. ‘Müze’ gibi soğuk ve donmuşluk hissi veren kelime içime sinmiyor. Dualar ediyoruz. Alevi-Bektaşi geleneğinin izlerini burada sürüyoruz. Koca çınardan bugüne yansıyanlara bakınca içimiz cız ediyor, ama ne çare.


Turizmi kanıksamak

Gece olupta dönüş yolculuğu için otobüse bindiğimizde tamamlanan günü birlik gezimiz; fabrikası, sanayisi, hatta ağacı bile olmayan, ama konuklarını hayallere, rüyaya, huzura ve sessizliğe garkeden Kapadokya’nın, ününü sonuna kadar hakettiğini anlamamıza yetiyor da artıyor bile. Turizm kaderi olan yöre halkının turizmi yaşatma becerisi ve uğraşı da cabası. Hitit’in merkezi Çorum bu aşamaya  ne zaman ulaşacak bakalım?








Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.