bir baltaya sap olamamış ülkeler kaderin muğlaklığına saplanırlar. 
(emil michel cioran)

türkiye, telaşlı bir ülke. eskilerin ifadesiyle “evecen” bir yapıya sahip. bu evecenlik çoğu zaman başına fena işler de açtı. yakın tarihimiz bunun misalleriyle dolu. türkiye’nin kendisini yoran durum ve hale müptela olma, bu iptilanın da ceremesini çekme gibi kronik bir huyu var. kimi zaman en basit meselede bile dünyaya yeni gelmiş gibi davranıyor(du). hayat bir anlamda reflekslerle yürüyor(du). bir önceki dönemi sağlıklı bir şekilde atlatamadığımız için bir sonraki evreye geçmek çok daha meşakkatli oldu hep. işte yirmi yıla yakın zamandır da gelişim bozukluğunun izleri temizlenmeye çalışılıyor. büyük mesafeler de aldık, bütün (iç – dış) mihraklara rağmen… 


türkiye bir eşiği daha aşmak üzere. epey zamandır cumhurbaşkanlığı/başkanlık sistemine geçişi konuşuyoruz. bir süre sonra da bu işin nihai aşaması olan referanduma gidilecek. bir anlamda sistem değişikliğine doğru gittiğimize dair işaretler var… hep birlikte evet ve hayır kavramları ile bunu belirleyeceğiz. 


evet ya da hayır… aslında cumhurbaşkanlığı sistemine “evet” diyenler de, “hayır” diyenler de bir onay ve reddedişten çok daha ötesini söylemiş olacak!


gücünü başka coğrafyaları, başka insanları istila ede ede, sömüre sömüre kazanan neo-emperyaller; şimdi de sömürgeye dayalı anlayışlarını revize ederek yeni bir “sistemle” dünyanın canına okuma derdindeler. bu sistem de şu; “şehir devletleri”… asrın haramileri (abd, batı vs), adına ilkçağ dedikleri dönemin devlet yapısı olan “şehir devleti” sistemini özellikle önasya’da; yani bizim bulunduğumuz coğrafyada yeniden klonlamak istiyor. kültür birliği, mezhep birliği üzerinde zorunlu olarak ittifak etmiş ama bir evlek kalmış, hiçbir durum ve şartta kendini koruyamayacak bir yapı kurmaya çalışıyorlar. konforun ve narsizmin zirvesinde yaşayan neo-emperyaller, özellikle kendilerine mukavemet gösterecek bütün güçleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. 


diledikleri zaman diledikleri yeri kendi coğrafyalarının rengine boyama hesabıyla kaş – göz işareti yapan bu neo-emperyallerin canını sıkan tek bir devlet var. o da; türkiye… bir eşik olarak gördükleri bu ülke ve bu millet, hırpani güçlere teslim olmadığı gibi; çevresini de, her dediğini yaptırma şımarıklığına alışan perdesiz devletlere teslim etmiyor… 


bu yüzden sürekli ama sürekli zayıf bir yönümüzü arıyorlar. kendi sosyolojilerine göre de zayıf olduğumuzu düşündükleri noktalardan bizi punduna getirme çabası içindeler. böl-parçala- yut stratejisini cilalayıp; yut, parçala, böl tarzı yeni asimetrik stratejiyle türkiye’nin üzerine geliniyor. içimizdeki gönüllü hümanistler de kendilerine yapılacak kıyakların hayaliyle, türkiye aleyhine iş tutan herkesin çantasını taşıyor. 


yapılacak olan referandumdan “hayır” çıkması halinde, -hiç yoksa- üzerimize üşüşmek için her türlü fırsatı kollayan ve kodlayan bütün bileşkeler yeni bir fırsatın doğduğuna inanacak. bu kanaat asla bir kehanet değil. aksine netliğini son on yılda yaşadıklarımızla gördük. her fırsatta, türkiye’ye ayar üstüne ayar vermeye alışan mihraklar, ayara alışmış bir millet olarak bizi, karşısına dikmek istiyor. bu yüzden “hayır” tercihi, uygun zaman ve zeminde türkiye’ye çelme takma düşüncesiyle kapı arkasında bekleyenlerin eşiği haline geldi. hayır tercihiyle geçeceğimiz yollara tuzak kurup, geri bulunduğumuz yere dönen sömürgecilere yol sormuş olacağız.


elbette bu cümle içimizde hayır’ tercihine meyyal olanları kast etmiyor. zira millet kendisine sunulan iki seçenekten herhangi birini tercih edebilir. burada bir mesele yok. 


evet tercihiyle ise; cioran’ın dediği gibi bir baltaya sap olamamış ülkeleri bekleyen muğlak kadere saplanıp kalmak istemediğimizi haykırmış olacağız. kendi dünyalarının konforu için başkalarının çektiği çileye eğlence nazarıyla bakan güçlerin gösterdiği yoldan gitmeyeceğimizi de söylemiş olacağız. 


kestirme bir ifadeyle; “hayır” tercihi, bizi çekiştirerek bir yerlere götürmek isteyenlerin götürmek istediği yere gitmekten başka çaremiz olmadığını, “evet” tercihi ise bizi çekiştirerek bir yerlere götürmek isteyenlere “gelmiyoruz” deyip ellerini üstümüzden atarak, kendi yolumuza devam edecek güç ve kudrete sahip olduğumuzun ifadesi…  bu yüzden “evet”. 


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.