Bülent Gökgöz yorumladı, KİM TERÖRİST?

Habercim19 Yazarı Bülent Gökgöz, ‘Kim Terörist’ başlıklı yazısında IŞID’le birlikte...

21 Eylül 2014 Pazar 16:37
 Bülent Gökgöz yorumladı, KİM TERÖRİST?


Habercim19 Yazarı Bülent Gökgöz, ‘Kim Terörist’ başlıklı yazısında IŞID’le birlikte Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler ve ABD ile Avrupa’nın olaylara bakışını yorumladı.

Orta Dogu’da şiddet, acı ve gözyaşının terörü beslediğini, batının da kasıtlı olarak haksızlıkları desteklediğini aktaran Gökgöz, IŞID’ın sebeb değil, sonuç olduğunu ifade etti. Batı’nın IŞID üzerinden İslam düşmanlığını körüklediğini vurgulayan Gökgöz, Musul Başkonsolosluğu’nda görevli 49 personelin 101 gün sonra kurtarılmasının Türkiye’nin dış politikasındaki tutarlılığını açıkça gösterdiğini savundu.

İşte o yazı;

KİM TERÖRİST?

Haziran ayından bugüne neredeyse tüm dünya IŞİD vakıası ile gündem belirliyor. TV programlarında uzman analistlerin(!) Ortadoğu, İslam dünyası ve bilhassa IŞİD üzerine tutarlı-tutarsız yorumlarından, engin tespitlerinden geçilmiyor. Küreselleşen dünyada değişen dengeler, ülkesel ve bölgesel menfaatler, petrol ve yer altı zenginlikleri, ekonomik dengeler ve Batı merkezli politikalardan hareketle izah edilmeye çalışılan NATO ve BM ile ilişkiler, Siyonizm’in ve emperyalizmin işgal politikaları, Arap Baharı, şiddet ve IŞİD gibi konularda maalesef çoğunlukla sonuçlar ve algılar üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Sorunların Kaynağı Algılardaki IŞİD mi, Yoksa Gerçeklerdeki Ortadoğu mu?

Özellikle Batı medyasının öncülüğünü yaptığı ve Türkiye’deki yeminli muhaliflere ait medya organlarının da propagandaya katıldığı IŞİD paranoyası, aslında Ortadoğu’nun ve İslam dünyasının iradesinin, özgürlük ve hak taleplerinin perdelenmeye çalışıldığı bir araca dönüşmüş durumda. IŞİD konusu, Batı için İslamofobi’nin yükselmesi ve Müslümanlar üzerindeki baskının arttırılması ve kimi hakların sınırlandırılması için mümbit bir imkân sunmakta. Göçmen politikalarından başörtüsü yasağına, minare ve cami yasağından, camilere saldırılara, peçe yasağından sünnet meselesine dek Batı dünyasının Müslümanlara yönelik bakışı gittikçe ‘dışlamaya ve şiddete’ dönüşüyor.

Aynı zamanda Batı için yeni Haçlı Seferlerinin başlatılabilmesi için de bir sebep olarak kamuoyuna lanse ediliyor. Oysa Batı’nın İslam dünyasına müdahalesi 100 yılı aşkın bir zamandır var ve sebebi İslam dünyasını köleleştirme ve sömürme. Batı dünyasının bahse konu sömürü vesayetini sürdürmeye çalıştığı ve yerel diktatörlüklerine başkaldırı anlamına gelen Arap Baharı/Ortadoğu İntifadalarının şiddetle bastırılma çabaları veya çözümde ayak sürümeler, şiddeti besledi.

Ortadoğu Halkları 100 Yıldır Terör Yaşıyorlar

İngilizlerin başında bulunduğu işgal ülkeleri Sykes-Picot ile Türkiye’nin de dâhil olduğu Ortadoğu coğrafyasını cetvelle çizip işbirlikçi yöneticilerini uydurulmuş kahramanlık hikâyeleri ile başlarına kurtarıcı diye vasi kıldıklarından beri kan, gözyaşı, acı, sürgün, işkence, yoksulluk ve yolsuzluk bu coğrafyadan hiç eksik olmadı. Üstelik tüm bunları demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük, yönetime katılabilme, seçme-seçilme hakları maskesiyle icra ettiler. Çok geriye gitmeden 2010 yılının sonlarında başlayan ve artık halkların korku duvarlarını aşarak talep ettikleri özgülüklere karşı Batı dünyasının ve diktatörlerin tavrı ne oldu?

Özgürlük taleplerine karşı halkını kimyasal, scud ve varil bombalı saldırılarla katletmesine ve Batı’nın kırmızıçizgileri defalarca aşılmasına rağmen Esed’e karşı bir koalisyon hiç oluşturulmadı ve hava saldırısı da hiç gerçekleştirilmedi! Bırakın hava operasyonunu insani yardım amaçlı uçuşa yasak bölge bile kabul edilmedi. Muhaliflere sözde yardım ile ayak sürülerek geçirilen Suriye’de 4.yılında 200 binden fazla insan can verdi, milyonlar mülteci oldu, yüz binler kayıp ve işkence de, tecavüz altında can vermeye devam ediyor!

Şiddet, Acı ve Gözyaşı IŞİD’i Besledi. IŞİD Sebep Değil, Sonuçtur!

Peki, şimdi kim terörist? Halkını katleden Esed ve ona destek veren Rusya, İran ve Batı dünyası mı yoksa muhalif direnişçiler mi? Burada IŞİD’in savaş ve İslam hukukunu çiğneyen ölçüsüzlüklerini elbette savunacak değiliz. Ancak varil bombalarıyla insanları ve kentleri paramparça etmek mi daha vahşi yoksa boğaz kesmek mi diye insan sormadan edemiyor!

Mesela Hiroşima’da bir saat içinde 60 bin kişi öldüren ABD mi terörist yoksa yıllarca Rambo filmlerinde ‘vahşi’ algısı oluşturulan, vatanlarını ve haklarını savunan Vietkonglar veya kafa derisi yüzen Kızılderililer mi daha vahşi? Yoksa 4 asır boyunca Kızılderilileri katleden Amerika mı?

Mısır’da darbeciler bir gecede şehit Esma gibi binlerce insani, üstelik meşru ve haklı taleplerinden ötürü katlederken Batı dünyası ve yerel işbirlikçi başta Suud ve Körfez emirlikleri darbeye darbe bile demedi ve aksine Sisi’ye kredi musluklarını sonuna kadar açtılar. ABD’nin askeri yardımları da devam etti. Şimdi Mısır’da İhvan terörist ilan edildi. Sormak gerekmez mi kim terörist? İhvan mı, yoksa insanları katleden Sisi ve destekçileri mi?

İşgalci İsrail geçtiğimiz haftalarda Gazze’de 2 binden fazla insanı katletti, Batı dünyası ve Körfez ülkeleri seyretti ve destekledi. İsrail’in meşru müdafaa hakkı var dediler! Tarihi katliamlarla dolu bir işgalci çete mi terörist yoksa halkını, haklarını ve vatanını savunan Hamas mı? Fosfor bombaları, çivili bombalar, İHA’lar ile çoluk çocuk okul-hastane-gazeteci ayırt etmeden katletmek mi daha vahşi yoksa imkânsızlıklar içinde askeri noktaları hedef alan mücadele mi?

Irak’ı işgal edip bugüne dek 1,5 milyon insanın ölmesine IŞİD mi yol açtı yoksa ABD’nin işgal ve sömürü politikaları mı? İran’ın mezhepçi ve Maliki’yi destekleyen politikaları neden bugün ABD ile İran’ın Irak’ta IŞİD’e karşı operasyonda müttefik olduklarını da izah ediyor olsa gerek!

IŞİD’in Ölçüsüzlüklerini Eleştirmek, Esed-Sisi-Maliki-ABD-İran-Suud-İsrail Zulümlerini Örtmemeli!

IŞİD, İran ve ABD’nin desteklediği Maliki diktatörüne karşı başkaldıran, onurlarını, haklarını, kimliklerini, özgürlükleri, yönetime katılma haklarını talep eden Sünni aşiretlerin küçük ama etkin bir grubudur.

İşte Ortadoğu yukarda kısa örneklerle izah etmeye çalıştığımız acıları yüz yıldır yaşıyor. IŞİD, hem Suriye hem de Irak’ta halklardan, mazlumlardan yana taraf olmayanların, ayak sürüyenlerin ürettiği bir sorundur. Dolayısıyla çözüm de yine bu sorunların üzerine gitmekle gerçekleşebilir ancak.

Türkiye’ye sığınan eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin işaret ettiği nokta önemli ve altı çizilmeli:

“Nuri el-Maliki’nin, Sünni Arapların ayaklanmalarına nesnel olarak yaklaşmayıp kuvvet kullanma yoluna gitmesiyle, 8 ay sonra bugün bunun, maliyeti yüksek, fayda sağlamayan hatta daha fazla Şii ve Sünni’nin ölmesi ve Sünni Arapları barışçıl ve mutedil siyasetten şiddet ve taassuba yönelten bir silah olduğu ortaya çıktı” (Star Gazetesi, Açık Görüş 21 Eylül 2014)

Son olarak Musul’da rehin alınan insanların serbest bırakılması da Türkiye’nin dış politikasının tutarlılığını bir kez daha ispatlamış oldu. ABD ve İngiliz rehineleri öldürülürken Türkiye’nin rehineleri serbest kaldı. Çünkü dış politikamız mazlum halkların taleplerini gözeten ve onlara kucak açan bir eksene oturdu.



Son Güncelleme: 22.09.2014 11:17
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.