Mısır’ın binlerce yılık tarihinde belki de ilk defa kendi seçtikleri Cumhurbaşkanlarına sahip çıkan halk, önceki gece tam da sahur hazırlıkları yaparken asker, polis ve baltacı adı verilen çetelerin saldırısına uğradı. Gelen haber ve görüntülere göre ölenlerin tamamına yakını kafalarından ve göğüslerinden vurulmuş.

Küresel ölçekteki Firavun düzeninin büyücüleri şimdi yapılan bu katliamı taraflar arasındaki bir çatışma gibi göstermek, örtmek, önemsizleştirip unutturmak için bütün maharetlerini gösteriyorlar. Taksim’de başlayarak bir anda Türkiye’yi yangın yerine çeviren, yakıp yıkan, çapul yapan şehir eşkıyalarını dünyaya özgürlük savaşçısı masum gençler gibi gösteren CNN, BBC, Reuters gibi çağdaş büyücüler, kameralar karşısında gözümüzün önünde işlenen bu katliamı tarafların karşılıklı çatışması, en fazla baltacıların işi gibi göstermeye çalışıyorlar. 

Esasında büyücülerin işi o kadar da zor değil. Zira Türkiye haricinde hiçbir İslam ülkesi cinayeti görmek istemiyor. İsrail ve Suriye’nin Baasçı katilleri zevkten dört köşe. ABD timsah gözyaşları içinde üzüntülerini ifade ederken, AB sanki silahlı iki gurubun çatışmasından söz eder gibi tarafları şiddetten uzak durmaya çağırıyor. Kısaca dünya bu cinayete kör, sağır ve dilsiz. Peki neden?

Biliyorlar ki günlerdir meydanları dolduran milyonların hedefi sadece Mısır’daki kukla yöneticiler değil. Tunus’la başlayıp devam eden kıyam, eğer geçiş dönemini tamamlar da hedefine ulaşırsa yüz yıllık küresel soygun düzeni öyle bir darbe alacak ki, belini bir daha doğrultması mümkün değil. Onun için batı bugün tüm kutsallarını çiğnemiş, üçüncü dünya halklarına karşı bir tahakküm aracı olarak kullandığı demokrasi putunu yemekte tereddüt etmemiştir. 

Zira Mısır öylesine önemli bir ülkedir. Biliyorlar ki cunta başarısız olur da Mursi tekrar koltuğuna oturursa artık eskisi gibi yumuşak bir geçiş dönemi olmayacaktır. Bundan dolayı halkın cunta yönetimine destek vermesi için Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE oluk oluk para akıtıyorlar. Hainliği atadan babadan miras Ürdün’ün küçük kralı, ilk günden Mısır’ı ziyaret ederek darbecilere desteğini sundu. Korkmakta haklılar tabi, çünkü içlerinde bir tane bile seçimle iktidara gelen yok. Tamamı İngiliz ve Fransızların seçip halkların başlarına diktiği bu kral, sultan ve emirler için Mısır’da Müslüman Kardeşlerin iktidarı tam bir kabus.

Bir aydır meydanlarda oldukları halde bir kişinin bile burnunu kanatmayan, bir ağaca bile zarar vermeyen milyonlar, ne istiyorlar kendi seçimlerine saygı gösterilmesinden başka. Şimdi batı ve onun yerli işbirlikçileri yeni demokrasi tanımları yapmanın derdinde. Çünkü Müslümanlar oyunu bozdu. Tunus’la başlayan süreçte seçimse seçim, sandıksa sandık dediler ve batılıların yüz yıllık kuklalarını devirdiler.

Mısır’ın aşağılık zalim cuntacıları ise geçmişten hiç ders almışa benzemiyorlar. Ülkesinden kaçmak zorunda kaldıktan sonra elli yıl hizmet ettiği efendileri kapılarını kapattığı için sığınacak bir delik bulamayan İran Şahı’nı hiç hatırlamıyorlar. Saddam’ı, lağım faresi gibi sığındığı kanalizasyon borusundan çıkartılırken ki Kaddafi’nin yalvarışlarını unuttular. Doksan yaşından sonra yargılanan Kenan Evren’i de görmüyorlar. Hangisini saymalı ki, son yüz yılın İslam dünyası kendi halklarına zulmeden diktatörler çöplüğü adeta.

Öyle anlaşılıyor ki dünya tarihi yepyeni bir evreye giriyor. Geçen yüzyılda kurulan düzen çöküyor. Bütün bu uluslararası vurdumduymazlığın nedeni statükoyu devam ettirebilmek. İstiyorlar ki dünyayı şimdi olduğu gibi beşli BM çetesi yönetmeye devam etsin. Bir buçuk milyarlık İslam dünyası petrol ve doğalgaz başta olmak üzere sahip olduğu onca zenginliğe, belirleyici coğrafi üstünlüğüne rağmen dünya düzeninde hiçbir şekilde etkin olamasın. Myanmar’da Müslümanlar canlı canlı yakılıp, Afrika açlıktan kırılırken, dün Bosna’da iki yüz bin Müslüman katledilirken çaresizlik içinde izlediği gibi bugün de Suriye’de yüz bin masumun katlini aynı şekilde izlesin ve batılıların o kahrolası vicdanlarının uyanmasını beklesin.

Ama bu artık mümkün değildir. Cinayetlerine ne kadar arka çıkarlarsa çıksınlar Esed’i Suriye’nin başında tutmaya güçleri yetmeyecek. Mısır’da bir süre başarılı olsalar ve silah zoruyla meydanları boşaltsalar da, arkasından Tunus’ta aynı şeyi yapsalar da artık eski düzeni geri getiremeyeceklerdir. İşlenen her cinayet Müslümanları uyandırmakta ve küresel eşkıya düzeninin daha iyi fark edilmesini sağlamaktadır.

Biz Müslümanlar da artık şunu bilmeliyiz ki, Batılı egemenler oyun devam ederken kural değişikliği yaparak demokrasinin tanımını değiştirmişlerdir. Buna göre İslam coğrafyasında artık seçimde çoğunluğu sağlamak, iktidar olmak için yeter şart değildir. Taksim kalkışması ve Mısır’daki darbeyle bu husus açıkça ortaya çıkmıştır ki, sandık sonucuna sahip çıkarak gerektiğinde sokağa inmedikçe demokrasinin gereğidir diye hiç kimseye iktidar teslim edilmeyecektir.

Omerkilic91@Hotmail.com





Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.