Ahmet Ünal İl Başkanı

Genel Başkanlığını Prof. Dr. Abdurrahim Karslı’nın yaptığı Merkez Parti’nin Çorum İl Başkanlığı görevine...

18 Ocak 2015 Pazar 15:37
 Ahmet Ünal İl Başkanı


Genel Başkanlığını Prof. Dr. Abdurrahim Karslı’nın yaptığı Merkez Parti’nin Çorum İl Başkanlığı görevine Avukat Ahmet Ünal getirildi. Ünal yaptığı basın toplantısında, Türkiye’nin gidişatından endişe duyan insanların  ne yapabiliriz kaygısıyla  bir araya gelerek Merkez Partisi’ni kurduklarını ve Türkiye’nin tüm renklerini kucaklayacaklarını söyledi.


Gazi Caddesi Hayribey İş Merkezi 4. katta yer alan parti merkezinde yönetim kurulu üyeleri ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Ahmet Ünal, Merkez  Parti’nin kuruluş gerekçeleri ve meselelere bakış açısını aktardı.


Merkez Parti İl Başkanı Ahmet Ünal, açıklamalarında şunları söyledi; “Merkez Partisi 4-5 yıldır devam eden bir çalışmanın, sürecin sonucunda kurulmuştur. Başlangıcında milletin sesi hareketi olarak çalışmalarını sürdürmüş ve 7 Temmuz 2014 tarihinde Merkez Parti'si olarak siyasi hayata katılmıştır.


Türkiye'nin bütün renklerini kucaklamak amacıyla, hukuksuzluğa, adaletsizliğe liyakatsızlığa, basiretsizliğe karşı olanların ve bir şeyler yapılmalı diyerek sorumluluk alan insanların bir araya gelerek kurduğu bir partidir.


Merkez Parti içinde her görüşten ve her kesimden insan bulunmaktadır. MHP'li, DSP'li , CHP'li, ANAP'lı, doğru yolcu, milli görüşlü ve diğer her görüşten insan katılmış olup; Alevi, Sünni, Kürt ,Çerkez her kesimden insan bulunmaktadır. Zaten amaç, her görüşten, her kesimden insanı, uzlaşma içinde ve saygı çerçevesinde bir araya getirmek ve toplumsal barışı sağlamaktır. Bu yüzden adımız Merkez Partisi'dir.

Türkiye içinde ve Türkiye üzerinde bir takım oyunlar oynanmaktadır. Ne yazık ki Ak Parti bu oyunların bir parçası haline gelmiştir. Bazı egemen güçler orta doğuya şekil vermek, parçalamak ve İsrail karşısında güçlü bir devlet kalmamasını sağlamak için projeler üretmişlerdir. Bu proje kapsamında Irak parçalanmış, Libya dağıtılmış, Suriye parçalanma yolunda mücadele etmektedir. Türkiye hükümeti de bu politikaya sözde eş başkan olarak, aslında taşeron olarak destek vermektedir. Bu politika Türkiye'nin politikası olamaz, milli bir politika olamaz. Bu politikanın devamında Türkiye'nin bölünmesi de hedeflenmektedir ve bu yolda adım adım ilerliyoruz.


Egemen güçlerle kurulan işbirliği sayesinde TSK tasfiye edildi, Merkez sağ partiler tasfiye edildi. Amâç: hükümet için iktidarda olmak ve bu projenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Egemen güçler tek başına istediği kararı alıp uygulayamazlar. Amaçlarına uygun ortamı kollayarak alternatif yollarla projelerini hayata geçirirler.


TSK neden tasfiye edildi? Birinci neden, tezkereye hayır demesi, BOP (projeye) destek vermemesidir. İkinci neden inanç konusunda yaşanılan tartışmalar ve biriken tepkidir. Dış güçler bu biriken tepki enerjisini, öfkeyi de kullanarak TSK yi tasfiye ettiler. Hukukun, adaletin çiğnendiği bir süreç yaşandı. Bugün ki iktidar bu durumu itiraf etmekte, ancak suç ortağı olduğu halde, suçu başkalarına yüklemeye çalışmaktadır.


Geldiğimiz noktada hukuka, adalete güven kalmamıştır. Keyfi mahkemeler kurulmuş, keyfi, hukuka aykırı hakim atamaları yapılmıştır. Ne yazık ki, Adalet bugünün Türkiye'sinde bir partinin tabelasında asılı kalmıştır. Adalete sadece adliyede değil, her ortamda, toplumun idaresinin her aşamasında ihtiyaç vardır. Bu yüzden devletin temeli adalettir. Ancak tayinlerde, idareci tercihlerinde, idarecilerin tasarruflarında adalet duygusu yerine Biat etme zihniyetiyle hareket edilmektedir. Tv yayınları, gazeteler ve haberlerde adalet duygusu, tarafsızlık ilkesi yok edilmiştir. Yandaşlık duygusu hakim kılınmıştır. Ne yazık ki bu konularda din kullanılmaya başlanmıştır. Kayırmacılık ve haksızlık için ayetler kullanılmaya başlanmış, adeta insanımızla alay edilmektedir.


Ülkede insanlar ötekileştirilmiş, kendilerinden olmayan, adeta düşman kabul edilmiştir. Halbuki her balkona çıkışta, birlik beraberlik mesajı verilmiş ve herkesin başkanı olacağı söylenmiştir. Balkondan iner İnmez unutulmuş kendilerinden olan sahiplenilmiş olmayan düşman kabul edilmiştir.


Adalete güven duygusu kalmadığı gibi eğitim konusu da içler acısıdır. Ne mili eğitim memnun bu durumdan, ne öğretmenler ne de öğrenciler memnun. Kargaşa dolu bir eğitim sistemi, her an değişen bir eğitim düzeni, daha doğrusu düzensizliği yaşanmaktadır. Okula başlayan öğretmen ve öğrenci sistem değişmeden yılın sonunun tamamlayamamaktadır.


Bugünün Türkiye'sinde hakimler rahatsız, diken üstünde, polis teşkilatı rahatsız, bölünmüş, birbirine selam vermeye çekiniyor. Birinin koluna girse o cemaate yakın ne yapıyorsun derler diye korkuyor. Halbuki daha dün, en yetkilisinden başlayarak, referanslar gönderip methiyeler düzüyordu, Simdi bir sapanın iki ucu birbirini karalıyor. Taşı sen attın, ben atmadım diye. Halbuki ikisinden biri olmadan bu yanlışlar olamazdı.


Cemaatle ilgili olarak; cemaatin çatısı ve amaçları ayrı yorumlanmalı. Cemaate sempati duyan, inançları gereği bu ortamda bulunan insanlar ayrı değerlendirilmeli. Çoğunluk inancı gereği, İslam'a hizmet amacı ile bu ortamın içinde olmuştur. Bir kısım insanlar, buradaki gücün kendisini bir yerlere taşıyacağını düşünerek yakınında olmuştur. Bu ülkenin en tepesindeki yöneticilerde, bu doğrultuda hareket etmiştir. Ama bu gücün çekirdeği - çatısı, amaçları doğrultusunda bazı güçlerden yararlandığını düşünürken; Egemen güçler tarafından kullanılmıştır.


İslam yorumlanmasında olduğu kadar, Türkiye' de taşların yerinden oynatılması, örneğin TSK. gibi bazı kurumların tasfiyesi gibi olaylarda kullanılmıştır. Şimdi ise görevi tamamlamış ve kenara bırakılmıştır. Bu durumdan hem Türkiye cumhuriyeti hem de gerçek inanan insanlar mağdur olmuştur. Artık gerçek İslam'a, gerçek adalete, Türkiye'nin bütünlüğüne, Bayrağına inanan ve saygı duyan insanlar yeniden oturup düşünmeli ve doğru olanı seçmelidir.


İnsanların inancına (hangi dinden ve inançtan olursa olsun) saygı duyan, ülkenin bütünlüğüne, bayrağına saygı duyan, Cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkan insanlarımız bir yerde buluşmalıdır. Merkez Parti bu amaçla kurulmuş ve samimiyetle, özveriyle çalışmalarını sürdürmektedir. Bu gün iktidarda olan Ak Parti yöneticileri devletin partisi olmak için mücadele etse de, devletin bütün imkanlarını kullanarak diğerlerini ve değerlerimizi yok etmeye çalışsa da biz buna karşı koyacağız.


Bu ülkenin milli servetleri yok pahasına satıldı. Rant elde etmek için yöntemler geliştirildi, arsa üretimi, gökdelen yapmak bir rant kapısı olarak kullanıldı gibi bunu bize gelişme olarak yutturmaya kalktılar. Yolsuzluk konusunda inanılması güç olaylar yaşandı. Yasalarla ve çoğunluk kararı ile hukuk bertaraf edilerek koruma altına alındı. Öyle ki yolsuzluk konusunda haber yapmak mahkeme kararı ile yasaklandı. Yasalarla amaca ve menfaate uygun oynandı. İhale yasası bile onlarca defa değiştirildi. AK Parti'nin amacı adaletin tecellisi değildir.


Dış borcumuz, cari açığımız arttı. Üretim değil tüketim ekonomisi ile ekonomi canlandırılmaya çalışıldı. Üretenin değil, satıcının, aracının, rantçının karlı olduğu bir toplum haline geldik Bu nedenle halkımız fakirleşti. Çok otomobil satılması yanıltmasın, nüfus hızla artıyor, dünyada hızlı bir gelişme var, bu gelişmenin sonucunda üretilen mal daha çok kişiye satılmak zorunda. Evet, daha çok şeye sahip oluyor; ama daha mutlu olamıyoruz, daha huzurlu değiliz.


Türkiye'nin Güneydoğulu kan ağlıyor. Burada PKK İle Kürt halkını birbirinden ayırmak gerekirdi. Ak parti sayesinde özdeşleşti. PKK Kürtleri temsilci gibi hareket edildi. Her konuda olduğu gibi bu konuda da söylediği yaptıkları ile zıt oldu. Oysa Güneydoğu da PKK yi kabul etmeyen Türkiye'nin bütünlüğüne sahip çıkmak isteyen insan sayısı çok daha fazla. Ancak devlet otoritesinin zafiyeti o insanların pasif konumda tutmaktadır. Doğuda PKK yol kesip, kimlik kontrolü yapıyordu. Şimdi makbuzla vergi topluyor, mahkeme kurup yargılama yapıyor. Nedense bu olaylar, bu durumlar devlet televizyonlarında gösterilmiyor. Nedense bu olaylara hükümet sesiz kalıyor. Nedense PKK'nın yaptığı her eylem hükümet tarafından çözüm sürecini baltalamak olarak yorumlanıyor. Ama aynı olayı PKK sahipleniyor ve tehditlerine devam ediyor. Halbuki bu eylem PKK tarafından eleştirilmen idi.


Hükümetin bu davranış şekli Güneydoğu çözüm sürecinde (aslında bu çözülme sürecidir) acizliğinin ve teslimiyetinin göstergesidir. Nasıl bir liderimiz ve hükümetimiz vardır ki bu olaylar yaşanırken gözünü, kulağını kapatmakta ve sessiz kalmaktadır.


Eskiden PKK bayrağı saklanırken, Türk bayrağı saklanır oldu. PKK’lı saklanırken, Türk polisi, Türk askeri saklanır oldu. Çünkü emir böyle; kendilerine saldırı olsa da asla müdahale edilmiyor. Çünkü böyle emir veriliyor. Güneydoğumuz elden gidiyor. Bu gidişe dur demeliyiz. Türkiye'nin bayrağına bütünlüğüne sahip çıkarak, kültürlerine, yaşam biçimlerine, inançlarına saygı duyarak ama teröre meydan vermeyerek engel olabiliriz.


Dış ilişkilerde politikamız bağımlı. İsrail için, bazı güçler için, ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Bu amaçla Irak'ın parçalanmasına, Libya'nın parçalanmasına katkıda bulunduk. Bu bizim Milli politikamız olamaz. Sürekli gömlek değiştiren, halkına kul ya da düşman gözü ile bakan anlayışa karşıyız. Tek tip insan oluşturulması fikrine karşıyız. Farklı görüşlerde olacağız, ama birbirimize saygı duyacağız. Türkiye bütün renkleri ile zengindir, güzeldir ve bu sayede gelişebiliriz.


Türkiye'nin bütün renklerini kucaklamak için, -Adaletin yeniden tesisi ve bağımsızlığı için, yasama Yürütme ve Yargı arasında dengenin korunarak kuvvetler ayrılığı ilkesinin tesisi için, eğitim sisteminin düzelmesi ve öğretim yerine eğitim anlayışının yerleştirilmesi için, insan hakları ihlalleri ile, basma sansür ile, yolsuzluklar ile anılan bir ülke olmamak için, Atatürk'ün dediği gibi yurtta ve dünyada barış için Herkesi Merkez Partisi'nde buluşmaya katkıda bulunmaya davet ediyorum."




Son Güncelleme: 18.01.2015 15:51
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165