ELVAN YILMAZ

elvanyilmaz_19@hotmail.com

“Fırsat kaplumbağa hızıyla gelir” derler ve “Yıldırım hızıyla kaçar gider” diye eklerler.
Zaman içinde yer alan her şey değişir, var olmak demek ‘değişmek’ demektir

Çorum Belediyespor’un son dört sezonunu bilmeyenler yine yanı hataları tekerrür ettirmeye kararlı gözüküyor. Değişen bir şey yok.

Unutulmasın, eski yöntemlerle yeni sonuçlara ulaşmak yalnızca umutsuz bir beklentidir.

Belediyespor, Büyükçekmece Tepecikspor karşısında, virajı alamayarak son sürat duvara vurduğu arabadan çıkartılmış biri gibi kaldırıma oturup kalakaldı. Ve biz hep birlikte seyrettik. Tepecikspor, Belediyeyi çok temiz yendi, harbiden çok temiz yendi.

Sahada Belediyespor’a cenaze muamelesi yaptılar.

Tabiî ki mevzu bu değil… Mevzu şudur;

Normalde ilk yarı sonunda yapılan transferler takımların güçlenmesi amacıyla gerçekleştirilir. Belediyespor’da normal tersine işlemiş. Sezon ortasında takıma yapılan transferlere rağmen takım ilk yarıdaki gücünden de uzak bir görüntü içerisinde.

Dört transfer yapıldı sadece biri oynuyor ilk on birde. Yakup Yiğit te mecburen oynuyor çünkü yerinde oynayan iki futbolcu gönderildi.

Bu şu demek; takıma yedek futbolcu alınmış, oynayacak yaraları sarıp merhem olacak futbolcu alınmamış.

Oysa maça gelenlerde yeni transferler ve takımla ilgili bir umut vardı, yeni bir başlangıç yapabiliriz düşüncesi vardı. Maç sonrası bu düşüncenin yerini, “ negatif seleksiyon” (olumsuz seçilim) aldı.

En basitinden, eğer Yasin Dülger’in yerini dolduracak adam alınmadıysa, bu takım transfer yapmamıştır kardeşim. Yapılanlar dolgu malzemesi. Takımın futbolcu sayısını korumak için yapılmış.

Belediyespor’un kulübesine baktığımız zaman bunu daha net görebiliyoruz. Abuzer Gaffar Toplu’nun yedeği, alt yapıdan gelen Mücahit Haktan Karabulut.
Abuzer sakatlansa veya cezalı duruma düşse ne olacak diye sormuyorum bile.

Belli ki, kamp iyi geçmemiş, futbolcu ihtiyacı giderilememiş, güçleneceğiz derken kayıplar yaşanmış, bırakın ihtiyacı giderecek futbolcuyu eldeki Doğancan Davas’ı kaybetmişiz.

Davas yokları oynuyor.

Transferi kim yaptıysa çıkıp Katolik rahip ruhiyetinde günah çıkarmalı, açıklama yapmalıdır.

Ama…

Bakın şöyle izah edeyim:

Adamın biri ineğini çok seviyormuş. İneğini kurtların yememesi için nefesi kuvvetli bir hoca arayışına girmiş ve nihayetinde aradığı hocayı bulmuş.
Hocadan ineğini kurtların yememesi için muska yazmasını istemiş. Muska yazılmış ve ineğin boynuna asılmış.

Bu olayın ardından sürüye kurt girmiş ve sadece bu adamın ineğini yemiş. Adam, ineğin muskalı başını kesip hocaya getirmiş.
Biraz da serzenişde bulunup, hocaya:
Hocam hocam ineği kurt yedi, demiş. Hoca:
‘Nasıl olur?’ Dedikten sonra, muskayı almış, açıp okumuş ve açıklama yapmış:
‘Biz bir yanlışlık yapmışız. Kurdun ağzını bağlayacağımıza arkasını bağlamışız. Kurt senin ineği yedi yemesine ama hiç merak etme, kolay kolay çıkaramaz.’

Merak etmeyin, Belediyespor’un içindeki durumu, yanlışları kimse üzerine alınmayacaktır. Şunu yapacağımıza yanlışlıkla bunu yapmışız. Biz bir yanlış yaptık, yaptık ama,  kaç sezondur olduğu gibi yine şurada hata yaptık diye kimse demeyecektir. Kurdun neresini bağladıklarını asla söylemeyecekler. Çünkü kendileri de bilmiyor neresini bağladıklarını.

Şu bir gerçek.

Belediye Başkanı ve Belediyespor Kulübü Onursal Başkanı Muzaffer Külcü ve Başkan Zeki Gül bu transferleri yapmıyor. Teknik Direktör ve takımın yönetim kurulu üyeleri şunları bunları transfer edelim diyor, başkanlar onay veriyor. Güveniyor / güvenmek zorundalar.

Ben her ikisinin de yıllardır emeklerinin karşılığını alamadıkları nedeniyle takımla ilgili tam bir akıl tutulması yaşadıklarına inanıyorum.

Neden? Çünkü:

Takımda yönetici zafiyeti var. Yıllardır teoride iyi, pratikte sıfır olanların, ne gibi bir yararı olabilir bu takıma.

Belediyespor keyf-i hizmete mahsus değil, Çorum’un hizmetine mahsustur.

Biz küçükken plastik toplar vardı, sen nasıl vurursan vur farklı yöne giderdi. Her nasılsa Belediyespor hiç farklı bir yöne gitmiyor, her sezon aynı yöne gidiyor.

Haliyle bir menemen olmuyor. Yumurta kırılmayınca MENEMEN olmaz. Birkaç yumurta mutlaka kırılmalı.

Matematiksel olarak bu takımın hala şampiyonluk şansının olabiliyor olması düşünseline, retoriğine girmeye hiç gerek yok. Bu maskeli balo bitsin artık.

Belediyespor yönetimine iş bilmezliğin yanında, buzdolabı suratlı adamlar değil, güneş gibi insanlar lazım. Kendilerinin dışında halktan kopuk, taraftardan kopuk, kendilerini dahi ifade edemeyecek adamların yerine, ‘piar’ı (halkla ilişkiler) güçlü insanlar yer almalı. Kulübün ‘piar’ı yok.

Kütlesel ağırlığı dışında takımda bir ağırlığı olmayan, sadece boy gösteren yöneticilerle bir yere varılamaz / varamayız.

Neron’un da hocası olan Romalı filozof Seneca’nın lafıdır: Hangi limana gideceğini bilmeyen bir gemi için hiçbir rüzgâr elverişli değildir.

Hiçbir rüzgâr çare olamaz bunlara…

REÇETE…

Çorum Belediyespor, sadece belediyenin sorunu değil Çorum’un sorunudur.

Birlikte ayağa kaldırmalıyız bu takımı.

Herkese görev düşüyor.

Akılsızlığa değil akla, çözümsüzlüğe değil çözüme inanırım.

Gevşek cümleleri, sıradan basit yorumları sevmem…

Ve bu nedenle direk adres veriyorum.

Çorum’da bu soruna çare olabilecek Belediyespor’un yaralarını sarabilecek iki insan var. Mustafa Köse ve Lokman Bulut.

En kalbi duygularımla söylüyorum…

Yönetimde mutlaka görev verilmelidir bu insanlara. İkisini de çok iyi tanırım, onlar göreve talip olmaz. Görev verilirse Çorum için hiçbir şeyden kaçmazlar.

Kendileriyle bu konuyu hiç konuşmadım, bu satırları okuyunca mutlaka bana kızacaklardır, bunu da biliyorum,

Köse ve Bulut, Çorumspor’un yıllarca  çilesini çekmiştir. Onu bir ben bilirim bir de kendileri bilir.

Onlar elmayı değil, elma ağacını sevenlerden…

Çorumspor’u ikinci lige düşmekten kurtardıkları halde, ‘iyi kurtaramadılar’ diye alçakça eleştirilmişlerdi. Böyle de bir kara mizah yaşamışlardı.

Fazla psikanaliz yapmaya hiç gerek yok. Durum ayın on dördü gibi ortadadır. Takım terminal safhaya girmeden bu yapılmalıdır.

Bataklığın bir temel kuralı vardır: Düşersen çırpınmayacaksın. Çünkü: çırpındıkça batarsın.