Ne koşuyorsun böyle? Bir çoban olarak mı yapıyorsun bunu? Yoksa bir istisna olarak mı? Üçüncü olasılık, bir terk eden… - Bilincin birinci sorusu.- Friedrich Nietzsche (Putların Alacakaranlığı)

Türkiye’de az çok bir şeylerin h/üzün-tüsünü taşıyan insanlar (kesinlikle endişesini ve kasavetini değil)  ‘eleğimsağma’nın altından geçmiş gibi. Malum eskiler eleğimsağmanın altından geçen insanın cinsiyetinin değişeceğini söylerdi. Yani fiziksel bir dönüşüme uğrayacağını… Kadınsa erkek, erkekse kadın olacağını.  Bu esatir hepten batıl bulunabilir ve sanrıdan da öte sayrılık kertesinde olarak görülebilir. Hatta böylesi bir şeye inanmanın aptallık olduğu ileri sürülebilir. Fazlasıyla aptallık bile diyebilir birileri. Ve fakat bugüne dek bunun aptallık olduğunu kanıtlayan bir şey olmadı. Eğer bir şeylere inanıyor olmak safdillilik yahut aptallık olsaydı yeryüzünde birazcık “insan kıvamında” ins(an) kalırdı. Henüz hiç kimse gökkuşağının altından geçmiş değil. Dolayısıyla inanışın doğruluğu konusunda bir delil olmadığı gibi yanlışlığı konusunda da hiçbir veri yok. Türkiye’de insanların mensubu olduğu düşünceleri, mücadele diye addettikleri şeyleri açık etmek için kurdukları cümlelere bakılırsa böylesi bir şeye inanmak güç değil. Eskiden güneş gören tarafa sırtını dayayanlar, sırtının ısınmasından sonra geçtikleri gölgeli bölgede üşüyüp, tekrar bıraktıkları köşeyi isterken, kendisinin yerine geçene karşı lanetli sözlerle istila iftirası atıyor. Üstelik suretlerine yansıttıkları hak’tan bir görüntüyle… 

Türkiye’de olup bitenler yetmiyormuş gibi, dünyanın izbe ve kuytu yerlerinde olanları bile gözlerimizin ve kulaklarımızın önüne “bu böyledir” diye kakanlar bir vebal içinde. Hem de müthiş bir vebal. Oysa Hazreti İsa “Dikenli çalılarda üzüm yetişmez ve deve dikenlerinden (de) incir devşirilmez” demişti. Dikenli çalılar ve deve dikenlerini incitmek adına ettiği bir söz değil bu, mutlak. Sadece üzümün ve incirin dikenlerde olmayacağının haberini vermek kastıyla…

Gûya  herkeste bir endişe var. Ve herkes kendi endişesinin yanında bulunmaya çağırıyor diğerlerini. Artık tedavülden kalkmış ifadeyle kendi “kaydelenme”lerini endişe olarak huzurumuza taşıyanların sözleri karabulut gibi idrakimizin üstüne çörekleniyor. Sureta haktan sanki…

...)“Kendini bil”mek (gönül gözünün açılması); ne bilinçlenmek, ne de bilgi sahibi olmak (her ikisi de verili yaşantı mirasına –onaylayarak ya da yadsıyarak– eklemlenmektir, cemaat jargonu sayesinde iktidarın basamaklarında yükselmektir). “Kendini bil”mek, öncelikle, insanın kendi içine bakışı, kendini seyredişidir, kendisiyle arasına mesafe koyabilmesi, kendi iç dilini –suskunluğunda– tanıması-dır (tanımak; her gün yenilenen, yinelenen muhasebe). (ışık ergüden- sessizliğin anarşisi)

Hazreti Muhammed aleyhisselam’ın, “kendini bilen rabbini bilir” hadisini, sözünü tutmak gayretiyle kendini bir kez seyretmeyen insanın gözlerindeki gülümsemenin ve iyimserliğin bizi bırakacağı yer besmelesiz basılan eşik kadar tehlikelidir. Zira eşiğin kimlerin yuvası olduğunu bilmek lazım gelir. Kendini bilmenin dayanılmaz ağırlığını fark eden insan zaten besmelesiz eşiğe basmaz. Bununla birlikte haritaların yıpranmış köşelerini düzelterek “alemi tanzim ettim” hastalığına tutulmaz.

Türkiye’de suretlerini dünyanın yedi rengiyle boyayıp siretini gizlemelerindeki maksat ise atlaslarda noktayla bile gösterilmeyecek kadar basit bir kuru-su. Dünyanın aklını fikrini çelen hakikatin neşet ettiği toprakların bu denli çoraklaşması suretin hakikatine değil siretin hakikatine bakar.

Tekrar: bize lazım olan suretin değil siretin haktan olmasıdır.
Tekrar: bize lazım olan suretin değil siretin haktan olmasıdır.
Tekrar: bize lazım olan suretin değil siretin haktan olmasıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165