şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden… (friedrich nietzsche) 

gece… günün çekilmesiyle ortaya çıkan karartı. zamanın b/ölümlü tarafının öteki yüzü. belki iç yüzü. iç yüzlerin yavaş yavaş okunaksız hale geldiği vakit. anlatının kararmasına rağmen, anlamın açıldığı garip bir ayet. bütün bir dünün ve günün asr-ı saadeti. veya kişinin kötücüllüğüne göre cahiliyesi. sözün, insana ve arza verdiği ağırlığın azaldığı, d/okuma esnaları. bu yüzden okunan ve dokunan bir çağdır gece. bilincin ve istencin d/okunduğu bir gün-çağıdır gece. kiminin gelmesinden ürperdiği, kiminin gitmesinden korktuğu ara. düşünceye ve düşe çöken karabulut ya da bütün siyahlığına rağmen “elem neşrahleke sadrak” hakikatinin koyuluğunu imleyen, gideğen vakit… 


bir günün başlangıcı değildir gece. sonu da değil. başlangıç ve son olmaktan ziyade sonu ve başlangıcı olandır. nasıl bir gündüzün sabahı, öğlesi, ikindisi, akşama doğrusu varsa gecenin de vardır; öğlesi, ikindisi, akşama doğrusu. yarısı, çeyreği. çünkü göğü ve yeri farklıdır gecenin. gündüz kendini gizleyen her şey o vakit gösterir varlığını. geceye güvenip çıkar birçok şey. geceden korkup gizlenir. kaderdir, biraz. yere inenlerin büyüklüğü hesaba katıldığında, ordusuz ve silahsız savaşların en büyüklerinin yapıldığı ışıkyitimidir gece. 


dualar savaşının sırları ve surları gecededir. 


ikindi kendi tesiriyle akşama hazır hale getirir insanı. akşam da geceye hazırlar mevcudatı bir yandan. alel-usül. geçti geçecek çabuklukla.karanlık belli belirsiz bir hat şeklinde çökünce beyazdan griye, griden siyaha geçişin son noktasıyla tekil bir yoğunluk başlar. tümelden tikele, tikelden tekile evrilir varlık. tekilde asılı kalır belli süre. ta ki yok olunana kadar (uyku ve ölüm ve dirim). gece eşyayı örttükten sonra insanı örtmeye başlar. insanın yaptıkları ve yapamadıkları da bütünüyle örtülür 


bu örtünme tutkularını değil tutunduklarını ‘hakikati’ yapanlar içindir. ancak hakikati tutkularının esaretinden uzak tutanlar ve tutkularını hakikati haline getirmeyenler için s/açılma başlar. örtmez gece onları. tam tersine açtıkça açar. el, ayak kendiliğinden, üstündeki örtüleri bıraktığı gibi gece de tutkunların üzerindekileri alır ve atar. başka ağırlıklar bırakarak. geceleyenlerdir bunlar. geceyi eleyenler. örtüsüne bürünmeyenler. 


geceleyenler derilerinin üstünde gün boyu (eğreti) duran; yaşamın, hayatın, yaşamhayatın sözlerini, gözlerini, fırlatırlar bir kenara çar çabuk. seslerin yetesi kadar kısıldığına inandıkları anda. kendilerine dönmüşlerdir. kendi senliklerine ve benliklerine. tan’ın ağarmasıyla yanlarından ayrıldıkları arkadaşları geri döner geceleyenlerin. kaygılar, yalnızlıklar, endişeler, korkular, telaşlar, düşler, düşünceler, n/isyanlar, acılar, methiyeler, reddiyeler, ağlamalar, masumiyetler, takvalar, delirmeler, akıl yürütmeler, kesinlikler, keskinlikler, şüpheler, vehimler, vahimler, yılgılar, sancılar, inançlar, nefretler, seviler – sevgiler, özlemler, özlenenler, özenler, tarihler, coğrafyalar… 


geceleyenlerin gündüz gözüyle görmedikleri ne varsa zahir olur, karartıdan istifade. sözsüz mütalaalar, cümlesiz konuşmalar başlar. alınganlık sokulmaz araya. vehimlerine kırılmaz insan, yalnızlığına kızmaz, korkularından korkmaz. aşklarından çekinmez, yılgılarından usanmaz. gece inkara teslim olmayanların isyanını cehenneme iletmez. isyanlar suretlerdeki hinliğedir bir de düşüncelerinden akan salyaları tutamayan yüzlere. kudurganlara… 
y/aratana hürmeten kalbin neredeyse alnımızdan önce secdeye kapandığı vakittir, gece. 

her şeyde ve her yerde denge arayanların istila ettiği hayatın gölgesinin yok oluşuna şükür başlar ayinler eşliğinde. geceleyenler; hani gölgeleriniz, gölgeledikleriniz nerede sorusuna cevap bile istemezler. insanın bedeninde dönen bütün fizyolojik etkinliklerin nedenlerine nasıl ki ancak hastalık zamanlarında vakıf olunuyorsa ruhun etkinliklerinin de ancak dengebozumlarında kavranabileceğini bilir onlar. nizamın, dengenin insana özgü değil; insanın, denge ve nizama boyun eğmesi gerektiğine şahit olurlar karartı boyunca. umutlarından, mutlarından kutlarından arınıp, safinsan yahut örtüsü üstünden atılan kişi haline dönebilmenin gönenci sabaha hazırlar onları. 


dahası her uyku bir savaştır geceleyene. uyku onunla o da uykuyla harbe girer. görünürde ve her zaman uykunundur galibiyet. ancak kâbuslarını uykuya gönderir geceleyenler. hafakanlarını karabasanlarını gözlerin kapaklarını taşıyamadığını anladığı an nöbete koyar. uyku bir süre sonra rahat etmez ve kaçar geceleyenin gözlerinden. 


minareyi yerden biten bir şey zannetmekle ömrünü geçirenlerin alnında sadece rüzgarın izi olur. yapıldığını bilenlerin alnında ise alınyaz(g)ısının bin bir çeşit izi…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.