Reyhanlı saldırısının ve Suriye konusunun gölgesinde kalmış gibi görünse de ülkenin en önemli gündem maddesi hala çözüm sürecidir. Dört ayı aşkın bir zamandır hiçbir ölüm vakasının yaşanmadığı bu barış ortamını sabote etmenin sorumluluğunu kimse göze alamadığı için karşı çıkanlar da sessiz kalmaya çalışıyorlar ama akamete uğramasını ne çok istediklerini tahmin etmek güç değil.

Barışa karşı değiliz, barışa kim karşı olabilir ki? Karşı olduğumuz bunun ne karşılığında sağlandığının açıklanmaması. Ne verildi, neyin pazarlığı yapıldı da PKK silah bırakmaya razı oldu? diyenlere; 

“90’lı yılların ortalarında Marmara İlahiyat Fakültesinde okuyan ve İlim Yayma Cemiyeti’nin Fatih’teki yurdunda kalan iki arkadaş, akşamın çok da geç olmayan saatlerinde yurda doğru giderlerken iki sivil polis önlerini çevirip kimlik kontrolü yapmak ister. 

İki arkadaş, kimlik soran şahısların polis olup olmadıklarını anlamaya çalışırlarken içlerinden birisi cebinden çıkarttığı ve ne olduğunu pek de anlayamadıkları bir kartı şöyle uzaktan gösterir gibi yapar ve sert bir dille kimliklerini ister tekrar.

Gençler çaresiz boyun eğer ve öğrenci kimliklerini uzatırlar polislere. Öğrencilerden birisi Trabzonlu, diğeri Diyarbakırlıdır. Polis, Trabzonlu olanın kimliğini bir süre inceledikten sonra isteksizce iade eder. Diğerinin kimliğine bakar bakmaz, tam da aradığını bulmuş olmanın keyfiyle Trabzonluya dönerek, ”senin ne işin var lan bu anasını …… ğimin çocuğuyla” diyerek iğrenç bir küfür savurur.

Trabzonlu genç, büyük bir şaşkınlık içinde bocalayarak, arkadaşının da kendisi gibi İlahiyat öğrencisi olduğunu, bunun kimliğinden de anlaşıldığını, dinine diyanetine bağlı vatanını milletini seven bir kişi olduğunu, örgütle, PKK ile bir ilişkisinin olmadığını anlatmaya çalışsa da polis, küfür ve hakaretlerine devamla bunların hepsinin aynı olduğunu, köklerinin kazınması gerektiğini filan söyleyerek Diyarbakırlı öğrencinin kimliği yere fırlatır ve “al, bir daha da gözüme gözükmeyin” diyerek gençleri bırakır.

İki arkadaş korku ve öfke ile karışık duygular içinde hiç konuşmadan yurda kadar gelirler. Diyarbakırlı genç, o gece sabaha kadar ağlar yatağında. Trabzonlu olanın üzüntüsü ise arkadaşından hiç aşağı değildir. Suçluluk duyar bu durumdan, sanki kendisinin Trabzonlu olmasının arkadaşını bu aşağılanmaya maruz bıraktığını düşünür ve adeta kahrolur.”

Bugünlerde bize inanılması zor gelen bu ve benzeri binlerce olayın o yıllarda yaşandığını çok kişi bilir. Şimdi, Allah rızası için elimizi vicdanımıza koyup birazcık düşünelim. Solcu, sağcı, dinli, dinsiz, şeriatçı veya sosyalist, ateist her kim olursa olsun Kürt kökenli olup da buna benzer bir olay yaşayan birinin PKK’ya, Öcalan’a minnet duymaması, en azından bir sempati beslememesi mümkün mü?

Bu soruyu kendi vicdanımıza soralım lütfen. Hangi ırktan, hangi milletten yaratıldığımız konusunda en küçük bir dahlimiz yokken, sırf takdiri ilahi gereği Diyarbakır’da, Hakkâri’de, Batman’da dünyaya geldi diye yıllarca aşağılanmaya, hakarete maruz kalmış bu insanlarla empati yapmak, bırakın Müslüman olmayı, insan olmanın asgari şartı değil mi?

Ne verildi de PKK’ya silah bırakmaya razı oldu sorusunun cevabı işte burada. Artık Türkiye’nin hiçbir köşesinde hiçbir polis, hiçbir vatandaşına yukarıdaki gibi bir muamele yapmıyor, yapamıyor. Birisi böyle bir şey yapmaya kalkışsa, artık buna ne vatandaş sessiz kalır, ne de devlet. İlla bir şeyler verildi diyorsanız eğer, verilen budur. Vaktiyle bu insanlardan çalınan anadilleridir verilen, eğer kalmışsa kültürleridir, şerefleri, onurlarıdır başka değil. Sadece doksan yıldır gidilen yanlış yoldan dönüldü hepsi o kadar.

Bütün bunlara rağmen “hayır, bu da verilmemeliydi” diyorsanız benim size söyleyecek sözüm yok. Ama bu defa karşı tarafın, “siz vermediniz ki biz aldık, hem de söke söke” sözlerini işitmeye hazır olun.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
mehmet tilci 2013-05-31 21:54:26

eline yüreğine sağlık .işte bu.olayın özü..fakat onlara göre sende oldun pkk lı. o ne verdin diyenler anlıyamazlar. anlamaya çalışsalar türklük gururları anlamalarına müsaade etmez.anlayanlarla beraber kervan yol aldı gidiyor ve gidecekte. kervana katılan katılır katılmayan gereğini yapar.

Avatar
Mehmet Kaya 2013-06-15 16:37:53

bu yazıya pek ekleyebileceğim söz bulamıyorum. ben bu yazıyı yazan arkadaşın dünya görüşünün az çok biliyorum kendi ırk ve mensubiyetinden olmayan insanlara yapılan yanlışlardan bahsetmiş zaten biz başka halklara milletlere başkaları dillendirdiği zaman daha güzel oluyor saygılarımla

banner165