Kim ne derse desin Cumhuriyetin toplumu modernleştirme projesi -ki bunu islamsızlaştırma projesi olarak okumak da mümkündür- bir hayli başarılı olmuştur. Daha da eskilere dayanan bu proje ile bin yıldan fazla İslami geçmişi olan bir toplumdan, kısa süre içinde İslam’dan da müslümandan da nefret eden, azımsanmayacak bir topluluk vücuda getirilmiştir.



Gezi parkı eylemleri ile iyice açığa çıkan Tayyip Erdoğan düşmanlığının temelinde ne hak ve özgürlüklerin kısıtlanması vardır, ne de ülkenin iyi yönetilememesi gibi bir durum. Tam aksine hükümet, Türkiye için iki tehlikeli fay hattından birisi olan Kürt sorununu çözmek için çok büyük adımlar atarken, diğerinde ise alevi vatandaşlara yönelik cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir iktidarın atmadığı kadar iyi niyetli adımlar atmıştır.


Ekonomik olarak ise tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar iyi durumdayken başlatılan olaylar, komplo teorisi olarak görülemeyecek kadar açık olduğu için haklı olarak birilerinin düğmeye bastığı şeklinde anlaşılmıştır.


İşin aslı şudur: Başsağlığı için gittiği cenaze evinde oturup Kur’an okuyan bir başbakan, hem İslam düşmanı batıyı, hem de en az onlar kadar İslam’dan nefret eden içerideki uzantılarını aynı noktada buluşturmaktadır. Zira batılı egemenlere göre böyle bir başbakan profili, Lozan’da kurulmasına izin verilen Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı profiline yüz en derece zıt düşmektedir.


Boşuna değil BBC, CNN gibi ajansların, İngiliz, Alman, Amerikan gazetelerinin Tayyip Erdoğan aleyhinde hiçbir sınır tanımayan düşmanca yayınları. Ne diye bu kadar ilgilendiriyor bizi kimin yönettiği? Onlara ne kimi Cumhurbaşkanı olarak seçeceğimiz? Bizde herhangi bir yerel basın organının, mesela Hürriyet’in veya başka bir gazetenin  Merkel’in seçim çalışmaları sırasında aleyhine böyle yayınlar yaptığını düşünebiliyor musunuz? Demez miyiz, bize ne Merkel’den, bize başbakan olacak hali yokya diye.


Ama iş öyle değil. Batılı egemenler, Türkiye’yi hiçbir zaman bağımsız bir ülke gibi görmediler, zaten değildi de. Bakmayın siz Kılıçdaroğlu’nun CHP’den iki de bir devlet kuran parti diye bahsetmesine. CHP devlet kuran parti filan değildir. 1. Dünya Savaşı galiplerinin, Lozan’da dayattıkları şartları millete kabul ettirmesi karşılığında Anadolu’yu yönetmesine izin verilen partidir, hepsi o kadar.


CHP kendisine verilen bu görevi tek parti yıllarında doğrudan, sonrasında ise bürokrasideki kadroları vasıtasıyla bihakkın yerine getirmiştir. Bütün sorun, Batılı egemenler adına asker ve sivil bürokratlar eliyle yarı sömürge olarak yönetilen Türkiye’nin, birkaç yıldır artık onları dinlememesi ve her geçen gün kontrolden çıkıyor olmasıdır.


Bu durum Osmanlı’dan sonra yüzü bir türlü gülmeyen tüm mazlum halklara ümit ışığı olurken, içerideki endişeli modernler kadar küresel sömürü düzeninin baronlarını da derin kaygılara sürüklemektedir. Amerikasından İngilizine, Fransızından Almanına kadar batılı liderlerin dilllerinden düşürmedikleri “Türkiye’nin gidişatından kaygılıyız” sözlerinin tercümesi budur.


Mısır’da seçimle gelen cumhurbaşkanını askeri darbe ile devirerek bir haftada sekizbin kişiyi öldüren Sisi’ye, Suriye’de yüz altmış bin kişiyi katleden Esed’e yakıştıramadıkları diktatörlüğü ısrarla Tayyip Erdoğan’a giydirmeye çalışan Batının derdinin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler olduğunu zannetmek ahmaklıktır.


Bir süre öncesine kadar bu örtülü sömürge rejimini koruma görevini eksiksiz yerine getiren asker, asıl yeri olan kışlasına çekilmek zorunda kaldığı için küresel düzenin ağababaları şimdi başka yöntemler deniyorlar. İslam düşmanı solcu, sosyalist, ulusalcı, kemalist unsurlar, dış dünyadan gördükleri inanılmaz destekle Gezi parkı eylemlerinde  hükümet üzerinde umduklarından daha büyük bir sarsıntıya neden olunca iştahları kabardı da o gün bugündür bir türlü dinmek bilmiyor.


Bu işbirlikçilerin yalanları 30 Mart seçimleri ile bir kez daha ortaya çıksa da Türkiye’de baskıcı bir rejim olduğu yönündeki yayınlara hiç yüzleri kızarmadan devam ediyorlar. Bugüne kadar devlet (asker) iktidarına sırtını dayayarak, rejimin tabiatı icabı her zaman zayıf olan siyasi iktidara kafa tutan bu kahramanlar, şimdi de sırtlarını küresel iktidara dayayarak hükümete, başbakana karşı öyle efeleniyorlar ki işin iç yüzünü bilmeyen de bunları gerçekten cesur insanlar zanneder.


Güçlü olduğunda zalimlikte sınır tanımayan, zayıf düştüğünde kuyruğunu bacakları arasına dürüp sırnaşmaktan utanmayan bu yahudi tyniyetliler, dünyanın bu kadar açık desteği olmayacak da böyle yazıp çizebilecekler öyle mi? O destek bir gün kaybolsa diz çökmemekten bahseden yılmazözdiller sürünerek girecek delik ararlar.


Ama çok iyi biliyorlar ki en küçük bir baskıya maruz kalsalar bütün batılı kuruluşlar, ABD ve kendini Avrupa’nın patronu gibi gören Almanya’nın tüm Gauck guckları kınama yarışına girer de CNN, BBC gibi ajans görünümlü ajanlar, Tayyip Erdoğan’ın dünya için ne büyük tehdit oluşturduğundan dem vurmaya başlarlar.


Gezi parkında, Berkin Elvan’ın cenazesinde, Soma’da, Okmeydanında ortalığı ateşe verenler istedikleri kadar tam bağımsızlık nutukları atıp, hak özgürlük diye yırtınsınlar, arkalarındaki bu gücü görmedikleri sürece küresel sömürü düzeninin maşası olmaktan kurtulamazlar.





Omerkilic91@Hotmail.com
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hasan yılmaz 2014-05-30 12:01:41

harika ve muhteşem bir yazı.