Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amalar için oldukça yetersiz olduğunu kavrayan kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar güçlü de değildir. işte o zaman ikiyüzlülük başlar. friedrich nietzsche (niçe, çağın en haklı filozofudur)

azizim,
yaşar kemal dar-u beka’ya irtihal etti. 
geçenlerde bu konuyla ilgili yazını okudum. sıkı bir yazıydı. gayetle kesin bir yazı…   
biz de ölen adam kahraman olur. nasıl olur bilmiyorum ama teşvikiye camiinden ebede yollanan kim olursa olsun artık her şeyin mücahididir. 
hayatını barışa adamıştır!
hayatını kardeşliğe adamıştır!
hayatını dünyanın en güzel şeylerine adamıştır!
artık uluçınardır, sonra duayendir (ki bu kelime haggat iğrenç)
ve bir sevgi kelebeği olarak uçup gitmiştir, ötelerden de hayatını hasrettiği şeyleri ruhuyla destekler vs…

azizim
imdi şöyle de bir durum var: 
bazen bizim toprakların sırrına aklın ermediği, aklına sırrın ermediği de olur. 
ekseriyetle kimin ne zaman hangi kıyıda yer aldığı belli olmaz. 
daha dün karşı kıyıya birlikte gül attığımız kişi karşı kıyıya geçip bize taş yağdırabilir. 
fikrinin ince güllerine hayran olduğumuz biri gün gelir dikenlerini bileyerek ayak bastığımız her noktaya serper. 
sırf seyir için. kendinden ne kadar geride kaldığımızı görmek için. 
bizde kim ne yol tutturmuşsa o damardan ömrü boyunca beslenmenin yollarını arar.
yaşar kemal, hazret de bunlardan biriydi gibi geliyor bana. 
boğaz manzaralı malikânelerde oturan kültür laiklerimizin, tevazu olsun diye kendileri yerine kapı komşularını tasarladığı insanlardan biriydi. yani bir dizayn harikası…

çukurova’nın alınları çatlatan sıcağında, pamuk toplayan insanların, 
fırat ve dicle arasında ayakları kanatan taşların,
doğunun feodalitesinden bunalan özgürlükçülerin, 
hikayesini yazmak bir tercihtir. yazmaya karar veren insana bu hikayeyi gölgede yazamazsın demek en hafif ifadeyle bir gasptır. 
ben bu gasp suçunu işlemeyeceğim. ancak başkalarının acısını, sıkıntısı, imanının gevremesi kendi konforu için kullanmak da bir o kadar gasptır.
diğer yandan gerçekten kalbe dokunan hayatları hikayeleştirmek biraz batı hinliğidir. 
mesela amerikalılar, kızılderilileri yok etmiş, bununla yetinmeyip, üstünde tepinmişti. kovbov filmleri bu tepinmenin bir biçimidir…  
yaşar kemal edebiyatçılığını sorgulama hakkımız, elbette yok.
edebiyat yapmak, asıl mesele bu. yaptığınız edebiyatı edebi düzlemden çekip, bulunduğunuz kıyıya yönelik manifestolar haline getirmek, harfi- heceyi- kelimeyi hafife almaktır. 
türkiye’deki edebiyatçıların birçoğu acı üstünden beslenmeyi nasıl adet haline getirdilerse, edebiyatçılıklarını da sol düşüncenin onayından geçirmeyi kutlu bir şey sandılar. 
çünkü yaşlanınca her yerde bir oturumluk minder konuluyordu… 

türkiye’de yazar olarak tescillenmenin yolu, halk sosyolojisini aşıp halkların sosyo-psikolojisi üstüne lakırtı etmekten geçiyor. kalemi yontup sivrilten, çıkaracağı romanın, hikayenin hemen öncesinde kendi kızılelmasının değneğini kafamıza çarpıyor. 
yaşar beyefendi de bunu çok yaptı zamanıyla. 
boğaz manzaralı malikanesinde, akıl danelik yaptığı insanlar yerine edebiyatın yalnızlığına tekme attı. 
muhakkak her edebiyatçı kadar yalnız kalmıştır. yalnızlığına dahil ettiği kişiler, düşünceler ezcümle beraber yalnız olduğu kişiveşeyler bir edebiyatçıya yakışan kişiveşeyler olmadı.

buradan şunu çıkarma sakın!
bir yazar hiçbir konuda kelam etmemeli demiyorum
aksine, kelam; etmeli. ama bu kelam, dünyanın bütün nimetlerinden sonra çıkarılan geğirti şeklinde olmamalı…
yani demem o ki; yaşar maşar hikaye.  sen, ben, bizim oğlanların yaşadığıdır asıl edebiyat. 

azizim
ölünün arkasından konuşulmaz diye bir ahlaki kaide var bizde. konuşulmaz derken, olumsuzluğuna dair cümle kurulmaz denilmiyor, konuşulmaz deniliyor. aslında ölen bir adamın kötülüklerinden ne kadar bahsedilmezse iyiliklerinden de en az o kadar bahis açılmamalı demektir bu. sadece hayırla yad etmek vardır. bu da sükuta eş değer bir şey olsa gerek.

teşvikiye enteresan bir yer. oradan kalkan cenazelere değil ama oraya mahkum eden hayatlara bi uzaklık oluyor bende, niyeyse… 

(not: küçük harflerle yazmayı seviyorum, ondan. konuşalım bir ara)
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165