Malumunuz Osmanlı Cihan Devletinin kuruluşunun temellerinde Şeyh Edebali’nin nasihatleri vardır. Bu altın sözler ışığında Osmanlı, küçük bir beylikten devlete, devletten bir Cihan İmparatorluğuna yükselmiştir.
Bu nasihatlerden belki de en önemlisi ise onun Osman Bey’e söylediği: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” sözü olsa gerektir.
Osmanlı bu mefkûreye, yıkıldığı güne kadar sadık kalmayı başarmış dünyanın en nadide devletidir. Ondan da bizlere miras kalan bu öğüt çerçevesinde devletimiz dünyadaki tüm mazlum ve mağdur ülkelerin umut kaynağı olmuştur. Olmaya da devam edecektir.
Bütün dünyayı etkisi altına alan ve adlarına süper denilen devletleri dahi dize getiren Korona Virüs salgını, bir kez daha “gerçek yatırımın insanlığı yaşatmak için olması gerektiği gerçeğini insanlığın yüzüne bir şamar gibi çarpmıştır. Malum virüs adeta dile gelerek insanlığa şunları söyledi:
“Evet siz süper bir güç olabilirsiniz. Teknolojik olarak çok üstün bir seviyeniz olabilir. Bir düğme ile kıtalar arası hedefleri yok edebilirsiniz. Aya, Mars’a hatta diğer galaksilere de gidebilirsiniz. Ama asıl güç bu değildir. Zira elinizdeki tüm teknolojik imkânlar sadece insanlığı yok etmeye yarayan silahlardan ibarettir. Madem siz insanlığı yok etmeyi bir meziyet, bir üstünlük olarak görüyorsunuz, ben onu sizden daha iyi yaparım. O zaman demek ki en büyük güç benimdir. Haydi, şimdi ey nükleer silahlara sahip olan devletler! Mazlum ve aciz insanları değil, beni öldürün de göreyim sizi!”
Aslında virüs, gerçekten bize bunları söylüyor. Hem de gözle görmemizin imkânsız olduğu bir varlık olan virüs tüm dünyaya kafa tutuyor.
Onun morfolojisi üzerine bir araştırma yaptığımda karşıma çıkan verileri de paylaşmak isterim.
“Koronavirüsler yüzeyinde çıkıntılara sahip, büyük, pleomorfik ve küre şeklindeki partiküllerdir. Virüsün en belirgin özelliği etrafındaki değneğe benzeyen çıkıntılarıdır. Bu özelliğiyle mikroskop altında güneşin taç küresine (Latince: corona) benzediği için koronavirüs adını almıştır. İçerisinde barındırdığı genetik materyal (genom) pozitif polariteli, tek iplikçikli RNA'dan oluşur.
Bugüne kadar tespit edilmiş en büyük RNA genomuna sahip virüslerdir, 30 kilobazdan büyük bir uzunluğa sahiptir. Virüs partiküllerinin çapı yaklaşık 120-125 nanometre büyüklüğe sahiptir. Bir nanometre ise metrenin milyarda birine tekabül eder. 120 nanometre çapındaki bu virüslerden 8 bin 333 tanesi yan yana dizilse ancak 1 milimetrelik bir boyuta ulaşabilir.”
Evet, metrenin milyarda biri kadar bir cesamete sahip olan eli değnekli bu mikroorganizma nükleer güçlere sahip, dev uçak filolarına sahip, dev donanmalara sahip ülkeleri dize getirdi.
Biz insanoğlu olarak hep bu yok edici silahları ve teknolojileri bir büyüklük kriteri olarak algıladık. Çağdaşlığın ve ilerlemenin bir ölçüsü olarak gördük. Batı Uygarlığı sadece insanı öldürmeye yönelik dev yatırımları ile başlarımızı döndürdü. Oysa o uygarlık nice medeniyetleri yok etti. Nice ülkeleri sömürdü ve halklarını açlığa, yokluğa mahkûm etti. Kaoslar çıkardı, terör örgütleri kurdu. Savaşlar çıkardı ve milyonlarca insanı öldürdü. Ama hiçbir zaman bir medeniyet olamadı. Zira medeniyet olabilmesi için tek eksikleri “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir mefkûreden, Edebali gibi insanlardan yoksun olmalarıydı.
Onlar ateşe meyletmişti. Onlar ateşi kutsadılar ve ateş uygarlığı ile toprak medeniyetini yok etmeye kalkıştılar. Onlar ateşin efendisi olarak gördükleri şeytanın iğvaları ile Habil ve Kabil’den beri toprağı yani Âdem’in çocuklarını yok etmeyi bir meziyet bildiler.
Eğer insanlık olarak gerçek gelişmenin kriterlerini insanı yaşatmak olarak kabul etmiş olsaydık, insanlığı yok etmeyi marifet zanneden bu yanılgıdan kurtulsaydık bu gün daha farklı bir konumda olacaktık. Şu anda virüsle enfekte olan insan sayısı iki milyonu geçti. Aşı bulunamıyor, tedavi için ilaçlar hâlâ deneme aşamasında. Oysa bu virüs ilk olarak 1960’larda tespit edilmişti. Bugüne kadar neden bir şey yapılamadı? Ya da yapılmadı acaba? Ya da komplo teorisyenlerinin iddialarında olduğu gibi yapıldı da gizleniyor mu? Bir de bu virüsün laboratuvar ortamlarında mutasyona uğratıldığı iddiaları doğruysa geldiğimiz son noktayı varın siz değerlendirin.
Evet en büyük teknoloji, insanlığa hizmet eden, onu yaşatan teknolojidir. En büyük devlet, insanlığın yaşaması için, mutluluğu için çaba gösteren devlettir. Medeniyet demek, insanlık demektir. Uygarlık ise sadece yok etmektir, tüketmektir ve tükenmektir. Batı uygarlığı bir ahtapot gibi sardığı ve öldürmeye çalıştığı, yok etmeye çalıştığı İslam Medeniyetinin son temsilcisi Türkiye’den şimdi medet umar hâle geldiyse o zaman en güçlü ülke biziz demektir. Ha buradan bu ülkelerin maskedir, hijyen malzemeleridir yapamadığını iddia etmiyorum. Onlar bu tür insani şeyleri önceden yapmadılar diyorum. Zira insanları öldürecek silahları yapmaktan bu tür rahmani işlere elleri değmedi diyorum.
Bu gün Sağlık Bakanımızın açıklamalarına göre aralarında Amerika, Almanya, İtalya ve İspanya’nın da olduğu 88 ülke Türkiye’den yardım talebinde bulundu. Cumhurbaşkanımızın son açıklamasına göre “Bugüne kadar 34 ülkeye malzeme ulaştırdık. Önümüzdeki günlerde bu desteğe devam edeceğiz.” İşte gerçek büyüklük budur.
Yazımızın başına dönersek demek ki temel anlayış insanlığı yaşatmak olacaktır. Bizim medeniyetimizde suçsuz yere bir insanı öldürmek bütün âlemi öldürmekle eşdeğerdedir. Komşusu aç yatarken tok yatan bu medeniyetin, bu inanç birliğinin bir parçası değildir.
Şeyh Edebali de bu nasihatleri İslam inancından, Kur’an’dan ve Sünnet-i Seniyyeden iktibas etmiştir. İşte Edebali’yi Edebali yapan ana kaynaklar bunlardır. Yine Edebali’ye ve onun gibi hakikat ve hikmet ehline kulak vermek için bir Osman Bey gerekir. Amma Osman Bey’e de Edebali gibi kıymetlere nasıl sahip çıkılmasını, onlara nasıl davranılması gerektiğini öğreten bir Ertuğrul Bey gerektir. İşte bu zincirleme silsile sayesinde bu mefkûre doğmuştur. O mefkûreden de bir cihan devleti!
Ey insanoğlu artık bu felaketten umarım bir ders almıştırsın. Bundan sonra yapacağın filmlerinde, oyunlarında, romanlarında yok ediciler, terminatörler, robot insanlar, zihin kontorolleri ile yaratılan mankurtlar yerine insanı yaşatacak, hayat verecek, can suyu olacak, insanlığı açlıktan susuzluktan kurtaracak, kardeşliği, barışı, huzuru tesis edecek, sömürmeden paylaşacak neler üreteceksin kendi insanlarına? Yoksa hâlâ dünyaya hükmedecek, ele geçirecek Frankeştayn’lar, zombiler, troller yaratmaya devam edecek misin?
Bu şekilde devam edersen özlediğin güneşi göremeyeceksin!
Bu şekilde devam ettiğin yolun sonu yok. Bu yol çıkmaz sokak be kanka!
Bundan sonraki son kapı da kıyamet! Unutma!
Unutma ve aklına başına al!
Ateşe köle olacağına Rabbine kul ol! 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Cavit ERDEM 2020-04-15 17:33:33

Kalemine, yüreğine sağlık Halit Hocam.