Her daim yenilenme ve inşa etme

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. hemşehrimiz Özcan Güngör yazdı.

02 Nisan 2022 Cumartesi 14:09
Her daim yenilenme ve inşa etme

Ramazan ayı, kendisini her daim yenilemesi ve inşa etmesi beklenen insanın kendisiyle, diğer insanlarla, gelenekle, kültürle, kimlikle ve en önemlisi Allah’la buluştuğu aydır. Böyle olunca Ramazan ayı aslında insanın bizzat “kendisi” anlamına gelen bir zaman dilimidir.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. hemşehrimiz Özcan Güngör yazdı: “Akışkan Zamanın Durulma Noktası” Olarak Ramazan Ayının Sosyolojisi.

İşte o yazı:

“Ramazan medeniyeti” diye de adlandırılan Türk-İslam medeniyet geleneğinde Ramazan; zamana, mekana, ortama ve ilişkilere kutsallık getirerek rasyonel tarzda izah edilemeyecek coşkunluk, bağlılık, bağışlanma, ibadetlerde artış, tüketim alışkanlıklarında değişim, yemek yeme alışkanlığında düzen, infak ve yardımlaşmayı kutsal şemsiye gibi toplumun üstüne germektedir.

Bir kutsal şemsiye olarak Ramazan eliyle toplumumuz, kişilere toplum içinde kutsalı öğretmekte, tattırmakta ve bizzat pratik yaptırarak onların dinî sosyalleşmelerini sağlamak suretiyle kendi değer, algı, anlayış ve pratiklerini de kazandırmış olmaktadır. Ramazan ayı toplumumuzun en büyük sosyal sermayesidir. İnsanların sermayeleri onların hayatta devamlılığı ve başarısını doğrudan etkilediği gibi Ramazan ayında cereyan eden bütün faaliyetler de toplumun devamlılığı için son derece gereklidir. Nasıl ki insanlar önce üretir ve sonra tüketirse Ramazan ayında da toplum dini ve kültürel olarak canlanıyor, üretiyor, tekrar ediyor ve yeni formlara bezenerek genişliyor ve geri kalan zaman diliminde de bu sermaye ailede, okulda ve mahallede bireyler tarafından az veya çok şekilde paylaşılarak devam ettiriliyor. Bu hassasiyet için toplumun her zaman aynı dinden, aynı kültür ve gelenekten olması da şart değildir. Çünkü solunan atmosfer daha çok toplumsal kolektivite etrafında cereyan ettiğinden herkesi etkisi altına almaktadır.

ORUCUN TOPLUMSAL KOLEKTİVİDEKİ YERİ

Özellikle Türkler için oruç ibadetinin toplumsal yönü diğer farz sayılan ibadetlerden daha ön plandadır. Ülkemizde herhangi bir insanın “oruç tutmuyor” damgalamasına maruz kalması “namaz kılmıyor” damgalamasıyla kıyas edilemeyecek kadar toplumsal yaptırımlara konu olur. Bu bir yönüyle bireyin toplumsal alanda daha fazla incinmesi sonucunu da getirir. Böyle olunca Türk toplumunda bireylerin oruç tutmamaya yönelik izahları çok zordur. Bu kimi zaman dinsel hayatında daha gevşek ama toplumsal alanda faal insanların sağlığı müsait olmasa da oruç tutmakta ısrar etmesine neden olur. Bu yönüyle tasvip edilmese de toplumda oruç tutmayanlara “şiddet” görüntüleri zaman zaman Anadolu’dan medyaya yansımaktadır. Çünkü Türkiye’de oruç tutmamak topluluk ruhuna saygısızlık olarak anlaşılır. Öyle ki hemen hemen tüm araştırmalarda “oruç tutma” oranı Türkiye genelinde “sağlığım elverdiği ölçüde Ramazan ayında oruç tutarım” ifadesiyle %80’i geçmektedir.

KİŞİLİK VE KİMLİK GELİŞİMİNDE RAMAZAN

Ramazan ayında beden sosyolojisi açısından insanın iç bedeni ile dış bedeni arasında bir denge kurma imkanı doğmaktadır. İç bedeni olarak tutulan oruçlar, yapılan şahsi ibadetler ve nefsin doğal arzularına vurulan gemler sayesinde insan kendisini tanıyarak dengeyi bulurken kişiliği olgunlaşmakta ve kendine dönerek kendisini tanımaktadır. Diğer yandan toplumsal alanda görünürlüğü, zekat, sadaka, iftar vb. infaklarıyla da sosyal temsiliyeti sağlanmakta ve dış bedeni dengeyi bulmaktadır. Bir başka örnek olarak Ramazan’da pek çok insan hatim yaparak iç bedenini; mukabeleye katılarak da dış bedenindeki dengeyi bulmakta ve sağlamaktadır. Dış bedeni, bireyin kimliğini oluşturduğu için kimliğine ilişkin varsa arızalı yanlar Ramazan eliyle düzeltilme imkanına sahiptir.

BİREYSEL İRADE-TOPLUMSAL BÜTÜNLÜK

Zamanın disipline edilmesi yanında bireylerin iradelerini güçlendirme ve yeme/içme imkanları varken kendi gönülleriyle bundan feragat etmeleri daha güçlenmiş bir iradeyle sonuçlanacaktır. Ayrıca iradesi güçlenen insan bir anlamda kendini tutarak tecrübe ettiği ruh dinginliği ile toplumsal huzura da katkı sunacaktır. İradesi güçlenen insan bir anlamda kendini tutmaktadır. Çünkü aslolan insanın oruç tutması değil orucun insanı tutmasıdır. İnsandan beklenen fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan kendini denetlemesi, dengelemesi ve sosyal kontrole tabi tutmasıdır. İnsanı tutmayan bir oruç, ahlak, adalet ve maneviyat alanlarında gerçekleşmesi beklenen işlevlerini yerine getirmiyor demektir.

RAMAZAN'IN AİLEYE SOSYO-PSİKOLOJİK YANSIMALARI

Günümüz modern toplumlarında özellikle ailede eş ve çocukların bazısının çalışması nedeniyle beraber yemek yeme fırsatı çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Ramazan’la birlikte iftarın zaruretiyle bunun mümkün olması aileye bu ayda daha fazla birlikte olma imkânı verdiği gibi, bu birlikteliğin ailede kaybolmaya başlayan bütünlüğü geri getirdiğini de söyleyebiliriz. Bu birliktelikten yeme-içme kültürü de nasibini almaktadır. McDonaldlaşmaya başlayan toplumda hızlı tüketilen veya ısmarlanan yemekler yerine kültürümüzde anlamı ve referans değeri olan yemekler pişirilmekte ve hatta günler öncesinden aileler buna hazırlanmaktadır. Bazı yörelerde Ramazan, örneğin Çorum’da ailelerin imece usulüyle birlikte günler öncesinden mantılar hazırladığı bir atmosfere dönüşmektedir.

HER DAİM YENİLENME VE İNŞA ETME

Sonuç olarak Ramazan ayı, kendisini her daim yenilemesi ve inşa etmesi beklenen insanın kendisiyle, diğer insanlarla, gelenekle, kültürle, kimlikle ve en önemlisi Allah’la buluştuğu aydır. Böyle olunca Ramazan ayı aslında insanın bizzat kendisi anlamına gelen bir zaman dilimidir. İnsanlık olarak bilhassa son zamanlarda savaşlar, rekabetler, bencillikler neticesinde insanın insana düşman ve donuk bir atmosferde, Ramazan kelimesinin etimolojisinde izlerini sürebildiğimiz günahları, kötülükleri, kirleri, katılıkları ve şerleri, yakıp eritmesi yönüyle kamil insanı şekillendirir.

Son Güncelleme: 03.04.2022 16:24
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.