İskilipli Atıf Hoca’nın şehadetinin 95. seneyi devriyesinde kabri başında anılmasının ardından başlayan tartışmalar devam ediyor.
İskilipli Atıf Hoca üzerinden sürdürülen 'vatan haini' suçlamalarına karşılık Mustafa Çiftçi, kişisel sosyal medya hesabından tarihi gerçekleri şu çarpıcı anekdotla aktardı.

O FETVAYA KARŞI ÇIKTI

“1918-1923 arası Osmanlı Cihan Devleti’nin Başkenti İstanbul İngiliz işgalindedir. Evi basılan Harbiye Nazırı Cemal Paşa Malta’ya sürülür. Meclis-i Mebusan, Devlet Daireleri ve Asayiş Karakolları basılır. Meşihat Makamı da İngiliz Sömürge/İstihbarat-İngiliz Kolonyal Entelijansiyasının sıkı kontrolündedir. Şeyhülislam Dürrüzade Abdullah’a yazdırılan Kuvay-ı Milliye Aleyhindeki Fetvaya, Müderris (Bugünkü karşılığı Profesör) İskilipli Muhammed Atıf ve arkadaşları karşı çıkarlar. Merhum Muhammed Atıf Hoca: “İşgal altındaki bir memlekette İngilizlerin tazyikiyle yayınlanan Fetvalar Mualleldir (Geçersizdir). Anadolu’da düşmana karşı koyanlar âsi değildir, Fisebilillah Mücahittir. Bu fetvalar geri alınmalıdır.” demiştir.

DAVA ADAMI, VATANSEVER, AKTİVİST VE TAM BİR KUVAYİ MİLLİYECİ

Bu sebeple İskilipli Muhammed Atıf tam bir Kuvay-ı Milliyeci’dir, dava adamıdır, vatanseverdir, aktivisttir.
15 Mayıs 1919’da İzmir, İngiliz’in silahlandırıp gönderdiği Yunanlılarca işgal edilince İstanbul’da bunu protesto etmek için İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliğinin önünde işgali telin (lanetleme) konuşmasını yapan ve İşgale direnenlerin başında yine İskilipli Muhammed Atıf Efendi vardır:

“Yanlış politikalar yüzünden zebun (güçsüz) düşmüş bir millete bu düşmanlık reva değildir. Aksi halde başımızın çaresine bakarız! “ restini çekmiştir.

NASIL HAİN OLARAK YAFTALANABİLİR?

Şimdi böyle ilim, din, dava ve aksiyon adamı, zamanının cesur sesi bir münevver, bir âlim şahsiyet nasıl hain olarak yaftalanabilir?
İşte bu tarihi hakikatler ışığında İskilipli Atıf Efendi’yi milletimizle birlikte kabrini ziyaret ediyor, dua ediyor, rahmetle yad ediyoruz.

MİLLETİN VİCDANINDA MAZLUMDUR

Aradan 95 yıl geçmesine rağmen hâlâ milletimizin vicdanında mazlum ve mağdur olarak yer edinmiş bir zât unutulmuyorsa, hayırla yâd ediliyorsa, üzerine yıştırılmak istenen hain yaftası milletimizin kâhir ekseriyeti tarafından kabul görmemişse üzerinde biraz düşünmek gerekmez mi? Yapıştırılmak istenen hain yaftası milletimizin kâhir ekseriyeti tarafından kabul görmemişse üzerinde biraz düşünmek gerekmez mi?”