Üniversitede kadrolaşma iddiası

Eğitim Sen Çorum Şubesi Mehmet Öztürk, iktidar partisinin üniversitelerin eğitim politikalarını kökten...

18 Ocak 2015 Pazar 13:35
 Üniversitede kadrolaşma iddiası


Eğitim Sen Çorum Şubesi Mehmet Öztürk, iktidar partisinin üniversitelerin eğitim politikalarını kökten değiştirdiğini belirterek, “Sadece Yrd. Doç., Doç. ve Profesörleri kapsayan ve öğretim üyeleri dışında üniversite bünyesinde çalışan emekçi ve öğrencilerin oy ve söz sahibi olmadığı rektörlük seçim süreçleri her dönem üniversitelerimizi adeta politik çıkar hesaplarının yoğun olarak dolaştığı savaş alanlarına dönüştürmektedir.” dedi.


“Üniversiteler bilimin ve demokratik eğitimin merkezi mi yoksa hakim sistemin arka bahçesi mi?” diye soran Öztürk, son yıllarda özellikle rektör atamalarının Hitit Üniversitesi’ni de içine katarak Türkiye’de nasıl bir süreç izlediğinin ve sonuçlarının neler olduğunun kamuoyu tarafından bilindiğini ve mevcut iktidarın eğitim üzerinde gerçekleştirmek istediği gerici politikaların hız kesmeden tüm eğitim kademelerinde artarak devam ettiğini iddia eden Öztürk, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:


Rektörlük Seçim Süreçleri ve Sonrası


“Seçim süreçlerinin sonunda gerçekleşen politik eğilimler doğrultusunda verilen kararlar ve kadro atamaları üniversiteleri bilimsel ve akademik bilgi üretim merkezi olmanın dışına çıkarmaktadır. Çünkü atanan üniversite rektörleri yetkilerini akademik değerleri ve etik ilkeleri ihlal ederek ve keyfi olarak kullanabilmektedirler. Örneğin, üniversitelerde rektör pozisyonundaki kişiler Yüksek Öğretim Kurulunun Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarla ilgili yönetmeliğinde bulunan yasal açıklardan yararlanarak, üniversitelerin gerçek kadro ihtiyaçlarını göz ardı ederek, eş, dost, akraba gibi yakın çevrelerine ve siyasal iktidarın önerdiği kişilere "kişiye özel" akademik ve idari kadroları rahatlıkla tahsis edebilmektedirler. Dolayısıyla pek çok üniversitemizde liyakat ilkesi ortadan kaldırılmaktadır. Bu türden kişiye ve siyasal bakış açısına dayalı kadrolaşma hareketleri, hem akademik hem de idari/teknik personel ekseninde ve daha da önemlisi varolan "cemaatler, çıkar çevreleri, v.s." ekseninde meydana gelmektedir. Dolayısıyla üniversitelerde mevcut olması gereken bilimsel özgürlük, eleştirel düşünce ve akademik gelişim gibi kavramların içi boşaltılmaktadır.


Üniversite yönetimleri, akademik ve idari/teknik personel atamalarında birimlerin gerçek ihtiyaçlarını önemsemeden, sadece siyasal bakış açılarını değerlendirerek kadrolaşmaya devam etmektedir. Aynı zamanda kendi siyasal iktidarla şu ya da bu şekilde ilişkileri bulunan kişiler dışında kalan veya muhalif kimliği ile bilinen akademisyen ve idari/teknik personelin özlük haklarını gözetmemekte ve bağlı bulundukları birimlerin dışında görevlendirerek "sürgün", psikolojik baskı ve hatta işine son verme gibi tehditler öne sürerek çalışma barışını bozmakta ve tüm çalışanların iş verimliliklerini azaltmaktadır. Akademik ve bilimsel çalışma bir kenara bırakılarak, dedikodu, kayırmacılık, yandaşlık olabildiğince yaygınlaşmıştır. Kadrolaşma ile birlikte, verimli ve etkili eğitim-öğretimde maalesef yok olmaktadır. Bu tür uygulamalar ile kamu hizmetlerinin devamlılığı ve sürekliliği esası açıkça hiçe sayılmakta ve eğitim ve öğretimin kalitesi ile birlikte üniversitelerin değeri de düşmektedir.


Üniversiteler Kime Hizmet Ediyor?


Son yıllarda üniversitelerde ve özellikle taşrada kurulan üniversitelerde hem idari/teknik hem de akademik personel istihdaminda yerelleşme eğiliminin olduğu gözlemlenmiştir. Söz konusu eğilim ile belli bir ilde veya şehirde sadece o ilde doğup, büyümüş ve oralı olan, yani "hemşehri" olan kişilerin tüm kadrolarda istihdam edilmesinin önü açılmaktadır. Daha açık bir ifadeyle üniversite personeli gittikçe dışa kapalı ve içe dönük kadrolarla doldurulmakta ve ülkemizin kültürel çeşitliliği göz ardı edilip fikirsel anlamda homojen yapılar ortaya çıkarılmaktadır. Ortaya çıkan bu yeni "yandaş hemşehricilik" kavramı ile üniversitelerde denetim mekanizları çalışamaz hale gelmiştir.


Üniversitede Siyasal Kadrolaşma mı?


İlimizde bulunan üniversitemizde de benzer uygulamaların hayata geçiyor olması Eğitim Sen Çorum Şubesi olarak bizi endişelendirmektedir. 2011 yılında göreve başlamasının ardından Şubat 2012'de tüm Çorumlu akademisyenleri Hitit Üniversitesi'ne çağıran  ve diğer üniversitelerde görev yapan Çorumlu akademisyenlerin kayıt olup kişisel bilgilerini gönderebilecekleri bir de veri tabanı  hazırlatan rektör sadece Çorumlu olması münasebetiyle akademisyenlerin gelip üniversitede çalışmalarının önünü açmıştır. Elbetteki bu tür uygulamaların yararlarının yanı sıra hukuk normlarına, yasa ve yönetmeliklere göre kadro talebinde bulunması gereken ve "hemşehri" anlayışına değil liyakata, bilgi, beceri ve eğitim düzeyine göre yönetilmesi gereken üniversitemizde eğitim ve öğretimin öğretimin kalitesini ciddi anlamda düşürmesi ve siyasal bakış açısı eksenli kadrolaşmalara yol açması söz konusudur.


Üniversitemizde muhalif görüşlü üniversite personeline yapılan "mobbing", ayrımcılık, fişleme, sürgün, kadro vermeme ve eğitim verme/alma hakkından mahrum bırakma gibi vakalara daha sık rastlanır olması uygulanan bu politikanın bir sonucu olarak gözümüze çarpmaktadır. Eylül 2014'te imzasız bir mektupla görevine son verilen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Oya Yağcı bahsi geçen "yeni hemşehricilik" politikasının ve hakim iktidarın gerici eğitim politikalarının sonucu olarak hem işinden hem de bilimsel, demokratik ve çağdaş eğitim verme hakkından mahrum bırakılmıştır. Elde ettiğimiz bilgilere göre üniversitemizde siyasal kadrolaşma süreçleri rektörlük seçimlerinin yaklaşmasından dolayı hız kazanmıştır.


Eğitim Sen Çorum Şubesi olarak ilimizin en önemli eğitim kurumu olan üniversitemiz üzerinde gerçekleşen bu tür kadrolaşmaları hiç bir zaman uygun bulmadığımızı, üniversitemizde yaşanan, evrensel etik kurallarından, bilimsellikten liyakattan uzak kadro tahsislerinin ve "mobbing" başta olmak üzere, ayrımcılık, fişleme, sürgün gibi insanlık dışı uygulamaların derhal son bulması gerektiğini ifade ediyoruz. "Eşe, dosta, liyakatsız personele ve yandaşa" değil akademik ve bilimsel bilgi üretme kabiliyet, beceri ve liyakatına sahip gerçek bilim insanlarına kadro tahsis edilmesini talep ediyoruz.”





Son Güncelleme: 18.01.2015 15:20
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.