Virüs hepimize ders verdi

İl Müftüsü Muharrem Biçer'le 'Bi Konu Bi Konuk'ta koronalı günlerde girdiğimiz Ramazan ayını konuştuk

24 Nisan 2020 Cuma 21:56
Virüs hepimize ders verdi

11 ayın sultanı Ramazan ayına girdik. Şimdiye kadar hiç yaşamadığımız bir Ramazan yaşıyoruz. ‘Nerde o eski Ramazanlar’ sözünün çok sahileştiği bir dönemdeyiz. Koronavirüsün gölgesi altında girdiğimiz bu mübarek ayda neye yoğunlaşmalıyız? Ramazan ayını nasıl değerlendirmeliyiz? Koronavirüs bela mı, imtihan mı, kıyamet alameti mi? Bu ay Bi Konu Bi Konuk’ta Betül Özseçer’in konuğu Çorum İl Müftüsü Muharrem Biçer.

Hocam her ramazan ‘nerede eski ramazanlar’ derdik. Bu sene bu sözü iliklerimize kadar hissedeceğiz herhalde.

Evet, sizin de ifade ettiğiniz gibi farklı bir ramazan yaşayacağız bu yıl. Allah tüm insanlığın yardımcısı olsun.

Dünya genelinde olağanüstü bir durum söz konusu. Yaşadığımız sağlık problemi, insanların sosyal izolasyonu gibi durumları inanç açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnanan, inanmayan bütün insanlık bir illetle mücadele ediyor. Siz de farkındasınızdır;  zerre kadar küçük bir şey bütün insanlığı tehdit ediyor. Ve inanan inanmayan Müslüman, Hıristiyan ayırt etmiyor. Cenabı Hak rahman ve rahim sıfatlarının tecellisi olarak Müslüman-kafir ayırt etmeden bütün kullarına rızık veriyor. Ama ahirette Allah mü’min kullarını nimetlendirecek ve rızıklandıracak. Bu  virüs insanları ayırt etmiyor, zengin fakir farketmiyor. Şu anda bakıyorsunuz herkes içerde, evde. Uygunsa bu tabir, herkes dersini almış durumda yani. Rabbimizden bizim niyazımız bir an önce insanların üzerinden def-ü ref olması. Cenabı-ı Hak tüm insanlığın yardımcısı olsun.

BİZİM İÇİN İMTİHAN

Hocam, salgınla ilgili  ‘imtihan’, ‘bela’, ‘musibet’ gibi daha çok dini terimler kullanılıyor. Yapılan hataların karşılığında bunun başımıza geldiği şeklinde yaygın bir kanı var. Bununla ilgili bize ne söylersiniz?

‘Bela’ olarak gören öyle nitelendirebilir. Rabbimiz ayet-i kerimede, ‘Biz insanları mallardan, canlardan eksiltmekle imtihan ederiz.” diyor. Bakarsınız Cenab-ı Hak insanın bir sevdiğini alır, canı ciğeri evladını kaybeder, bu bir sınavdır. Başına bir takım hastalıklar gelir. İşte bunu bazıları bela ve musibet olarak görür. Ama biz inanan insanlar olarak bunu bir imtihan olarak görüyoruz. ‘Biz insanı dünyaya imtihan için gönderdik’ diyor Rabbimiz. Dünya bir imtihan dünyası. İmtihanla sınırlı olan bir dünya. İnsanın Rabbinin gönderdiği bu musibetle karşılaştığı ilk andaki sabrı çok önemli.  Eğer isyan ederse, -başka konularda olduğu gibi- sınavı kaybeder. Sabrederse, Rabbine de ‘Ya Rabbi beterin beteri var, bu da geçer yahu’ der. Bunları sınav olarak değerlendirmemiz lazım. Bu sınavda da başarılı olmak son derece önemlidir. İsyan etmemek gerekiyor. ‘Bela’ kelimesi çok hoş değil. Akşam haberleri izliyoruz; mesela ‘koronavirüsle mücadelesinde koronavirüsü yendi’ deniliyor. Yani mücadele ediliyor, yeniliyor, ama Allah istemezse bu iş olmaz. ‘Allah şifa verdi’ desek daha şık olacak. Biz Allah’ın aciz kullarıyız. ‘Yendi’ kelimesini ben çok uygun bulmuyorum.

ÖNCE TEDBİR, SONRA TEVEKKÜL

Hocam madem kelimelerden gidiyoruz, bugünlerde ‘tedbir’, ‘takdir’, ‘tevekkül’ çokça dilimizde. Bu kelimeler ışığında konuyu biraz açar mısınız?

‘Tedbir’ önemli bir ifade. ‘Tevekkül’ yine son derece önemli. Tedbir olmadan tevekkül olmaz. İslam tarihinden bir örnekle aktarayım; Hz. Ömer döneminde bir adam mescitte oturuyor. Başkaları da onun rızkını karşılıyor. Hz. Ömer onu görünce, ‘sen kimsin neden burda oturuyorsun’ diye soruyor. ‘Ben tevekkül ehliyim’ diyor. Yani Allah’a güvendiğini söylüyor. Hepimiz Allah’a güveniyoruz ama bir takım tedbirleri sarıldıktan sonra tevekkül ediyoruz. ‘Peki rızkını kim karşılıyor?’ diyor. Etrafındakilerin karşıladığı söyleniyor. O zaman Hz. Ömer ‘sen tevekkül ehli değilsin, teekkül ehlisin’. Yani hazır yiyicisin, başkalarının sırtından geçinen asalaksın diyor. İnsan çalışır, didinir, çabalar Sonra Allah’a havale eder işini. Bunun adı tevekküldür. Biz de şimdi tedbirleri almadan ‘bana bir şey olmaz’ mantığıyla hareket edersek özellikle şu dönemde günlerce bilim kurulumuzdan tutun, çeşitli akademisyen hocalarımız çeşitli uyarılarda bulunuyor. Sosyal mesafeye, izolasyona dikkat edeceğiz. Yani önce tedbir, sonra tevekkül. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et’ diyor. Tevekkül edip takdire bırakacağız.

Bu süreçte Müslüman olmayan ülkelerde bile Peygamber Efendimiz’in temizlikle ve salgınla ilgili hadis-i şerifleri gündeme getiriliyor, halka telkin ediliyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle bazı ülkelerde ezan okunması bile yasaktı biliyorsunuz.

Ben şöyle değerlendiriyorum; geçmişe, İslam tarihine gidelim. Aslında Peygamber Efendimiz’e vahyedilen Kur’an’ın hükümlerinin doğruluğunu Ebu Cehil de pekala biliyordu. Ebu Leheb de biliyordu, o günkü müşrikler de biliyordu. Ama İslam’ın hükümleri ile amel ettikleri zaman hayatlarında İslam’a göre haram olan işler olmayacaktı. Aslında bugün dünya İslam’ın doğru bir din olduğunu biliyor. Kendi dinlerinin dışındakiler onlara göre batılsa, o zaman neden Peygamber Efendimiz’in evrensel mesajlarını gündeme getiriyorlar? Neden kilisede Kur’an okunuyor? Hıristiyan âlemi de biliyor ki, İslam en mükemmel din. Ama dedim ya işlerine gelmiyor. Ben bunu böyle değerlendiriyorum.

Şu an işlerine geliyor öyleyse…

Evet. Şöyle düşünün; türbülans halindeki uçakta dinle, diyanetle alakası olmayan bir insan bile ‘Allah’ diyordur mutlaka. Bizim bir yaratıcımız var. Peygamber (s.a.v) son peygamber. İslam dini de mükemmel ve son dindir.

Bu olay da bir örneği belki hocam. Bu  gibi durumlarda insanların dine daha çok sarılmasını bu bağlamda mı yorumlamalıyız?

Bu biraz fıtratla alakalı. Yani her insanın içinde bir inanç ya da inanma ihtiyacı var. Bakın ilk insanlar diyoruz; ilk insan Hz. Adem’dir, biz öyle kabul edip inanıyoruz. Taş, Tunç devri ismi verilen devirlerde bile insanların bir takım şeylere inanma ihtiyacı duyduğunu görüyoruz. Kimisi güneşe, kimisi ağaca, taşa tapmış. Kendine bir takım kutsallar edinmiş.  ‘İlkel’ diye nitelenen insanlarda bile inanma ihtiyacı varsa, modern çağımızda Allah’ın mükemmel olarak yarattığı varlığın, insanın inançsız olması asla söz konusu olamaz, düşünülemez.

MÜSLÜMAN KİMSEYE ZARAR VERMEZ

İnsan sosyal bir varlık, ancak şu anda bir izolasyondayız. Bunu da çocuklar ve yaşlılarımız daha çok hissediyor. Evde kalırken özgürlüğümüzün kısıtlandığını düşünüyoruz. Ruhumuzda bunun etkileri oluyor. Bu gibi durumlarda manevi güç olarak ne tavsiye edersiniz?

Sağlık Bakanımızın söylediklerini aynen tekrar ediyorum; sosyal mesafe, izolasyon ve temas. Peygamber Efendimiz’in bir hadisini paylaşmak istiyorum; “Müslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir”. Sosyal mesafe ve izolasyona da böyle bakmalıyız. Çünkü biz dışarıya çıktığımızda hastalığın bulaşma riski artıyor. Sosyal mesafeyi korumadığımızda hakiki manada elimizden bir başkası zarar görebilir. Bir Müslümanın elinden bir başkası zarar görüyorsa kesinlikle sorumluluk o zarar veren kişiye aittir. Bu nedenle diyoruz ki; özellikle şu günlerde bilim insanların da telkin ettiği gibi sabırlı olmalıyız. Biz de Müslümanlar olarak insanlığa zarar vermeme adına sosyal mesafeyi koruyalım, evde kalalım, evde kalınca güvende olalım, güvende olunca da inşallah Allah’a emanet olalım.

BU YIL RAMAZAN EVDE

Teravihlerin camilerde kılınmadığı, iftar davetlerinin olmadığı bir Ramazan ayı yaşayacağız. Bu Ramazan’ı nasıl değerlendirmeliyiz?

Gerçekten farklı bir Ramazan yaşıyoruz. Toplu iftarların olmadığı, teravihlerin camide kılınmadığı bir Ramazan ve öyle zannediyorum ki, büyüklerimizin elini öpmeye gidemeyeceğimiz bir bayram yaşayacağız. Ama teravih namazı Cuma Namazı gibi sadece camide kılınan bir namaz değil. Bir Müslüman evini cami yapacak bu Ramazan. Sloganımız şu; ‘evimiz mescidimiz olsun, ailemiz de cemaatimiz olsun.’ Tam aile camide olduğu gibi cemaatle namazını kılabilir. Bu Ramazanda farklı bir oruç çeşidi yok. Bütün uzuvlarımızla oruç tutalım. Gözlerimiz harama bakmasın. Kulaklarımız haramı işitmesin. O ‘amin’ diyen dudaklarımızdan yalan söz, dedikodu çıkmasın.  Bütün bunlar orucu güzelleştiren değerlerdir, bunlara dikkat edelim. ‘Bu yıl evde Ramazan’ diyoruz. Camide, Mekke’de, Medine’de, Kabe’de Ramazan daha güzel. Ama bu yıl da farklı olarak evlerimizi mescide dönüştürerek Ramazanımızı güzelleştireceğiz.  Bu Ramazan çok daha farklı hayır hasenatlarımız olmalı. Zekat imkanı olan kardeşlerimizin boynunun borcu. Bugün işini aşını kaybetmiş, akşama yiyecek ekmeği kalmamış kardeşlerimiz var. Komşularımız var belki. Önce yakınlarımızdan hısım akraba, çevre, komşularımızdan başlayarak infakımızı artırmalıyız. Bu Ramazanı böyle değerlendireceğiz. Komşuluğun ölçüsü nedir? Peygamberimiz öyle diyor, ‘40 ev sağdan, 40 ev soldan, önden arkadan’ gibi etrafımızdaki neredeyse 160 haneden sorumluyuz. Ama bugün toplum olarak öyle bir hale geldik ki, sadece Ramazan için söylemiyorum, 1. kattakinin 8. Kattan, hatta karşı komşusundan günlerce haberinin olmadığı bir zamanı yaşıyoruz. Ramazan kardeşlik ilişkilerini yeniden değerlendireceğimiz bir ay olmalı.

Hocam o halde bu süreç sadece sağlığımızla ilgili bir sınanma değil, etrafımızla farkındalığımızı artıracak süreçlerimiz de olacak demek ki. Beştepe’de Cuma namazı kılındı. Çeşitli eleştiriler geldi. Açıkçası sembolik de olsa Cuma Namazlarının kılınması, Kabe’de tavafın birkaç kişi de olsa devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Kabe’de tavafın kesinkes durduğunu zımnen bilmiyorum. Üst katlarda üç beş kişiyle de olsa, orada çalışan işçilerle de olsa Kabe’de tavafın mesafe kuralları çerçevesinde devam ettiğine inanıyorum. Çünkü Kabe’de tavafın durması çok hoş bir şey değil. Beştepe’de temsili olarak, insanların, ümmet-i Muhammedin, ülkemiz Müslümanlarının gerçekten yüreklerinin yandığı bir zamanda yüreklerimize su serpen bir ibadet oldu o. Kimse kimsenin adına Cuma Namazı kılamaz, ama temsili olarak orada Cuma kılındı. Bazı kardeşlerimiz ‘her ilde bu yapılsa’ diyor. Bunun tedbiri gerçekten zor. Şimdi biz 8-10 kişiyle Ulu Cami’de temsili kılsak, ‘niye ben değil’ demez mi herkes? İnşallah bugünler geride kalır ve biz Cumaları hep birlikte camiden dışarıya taşan cemaatlerle kılarız.

KIYAMET ALAMETİ Mİ?

Camilerin kapanması, tavafın durması kıyamet alameti olarak algılanıyor toplumda. Bununla ilgili ne söylersiniz?

Kıyametin alametleri ile pek çok rivayetler var. Ama bizim o bildiğimiz ‘Kıyamet saati ne zaman’ hadisi var. Peygamber Efendimize Cebrail(as.)’e soruyor. Peygamber Efendimiz de diyor ki, ‘Soran sorulandan daha iyi bilir’. Ve arkasından da bir takım şartları söyleniyor. Kıyametin şartları var, fakat bugünkü durumu kıyametin şartları ile ilgili değerlendirmek, bir soru işareti. Artı hadis olarak uydurulmuş ‘Ramazan’ın ilk günü Cuma gününe denk gelirse o ay kıyamet kopar’ falan gibi farklı olarak insanların, Müslümanların kafasını karıştırmaya, dinimize bir takım hurafeler katmaya yönelik pek çok zararlı akımlar var. Bunlara karşı dikkatli olmamız lazım. Otorite hocalarımız böyle bir hadisin olmadığını ifade ettiler. Kıyametin vaktini, saatini ancak Allah bilir. Ama büyük alametler, küçük alametler olarak ifade edilen durumlar var. Kıyametle ilgili herkes farklı yorumlar yapıyor. Çernobil faciasını kıyamet alameti olarak yorumlayanlar vardı. İran-Irak savaşını doğuda büyük bir savaşın çıkması şeklinde yorumladılar. Bütün bunlar bizi bağlamaz. Biz şu anda yaşıyoruz. Allah’ın emrettiği, Peygamber Efendimiz’in tavsiyeleri doğrultusunda dinimizi doğru bir şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Yani biz kıyametin ne zaman kopacağından değil, kıyamete ne hazırladığımızla sorumluyuz. Önemli olan bu, buna bakmamız lazım.

RAMAZAN BİR EĞİTİM KAMPI

Ramazan ayı ile ilgili son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Ramazan rahmet ve mağfiret ayı. Biz rahmet ve mağfiret yönünden ne kadar istifa edebileceğiz? Ramazan aynı zamanda bir okul. Okula başlamadan önce öğrenci, veli nasıl hazırlık yapar, biz Ramazan öncesinde maddi ve manevi olarak ne kadar hazırlık yaptık buna yoğunlaşmalıyız. Ramazan aynı zamanda bir eğitim kampı. Kamplar insanları yeniler. Yeniden motive eder. Ondan sonraki dönemde hayata biraz daha heyecanlı başlar. Bizim için de Ramazan sonrası öyle olmalı.  Ramazan sonunda daha iyi bir Müslüman olarak Rabbim bizleri bayrama eriştirsin. Bayramdan sonraki günlerde de koronasız, sağlık ve sıhhat içerisinde hayırlısıyla insanların huzur bulacağı günlere kavuştursun inşallah.

Son Güncelleme: 29.04.2020 11:09
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Emekli saglikci 2020-04-25 09:27:54

Bence tam tersi ileri olarak adlandırılan ülkeler ekonomi uğruna ölen olur kalan bizimdir zihniyetine sarılmış görünüyorlar ınsAllah vahşi kapitalizm daha da vahsilesmez

Avatar
Sayın müftümüze 2020-04-25 14:48:41

Müftü beyden ricamdır. Sayın müftüm corum da torpil ile emek hırsızlığı yapmak, işi hak edene değil de torpille vermek anlayışının önüne geçilmiyor. Bunun haram olduğunu, torpilli sunucununuz aracılığı ile duyurur musunuz lütfen

Avatar
Emekli saglikci 2020-04-29 08:18:17

Tüm dünyada din adamlarının egemen grupların değil hakkın ve halkın yanında olması dilekleriyle hayirli ramazanlar hurmetler