Ramazan geldi geçti. Garip gündemlerin gölgesi altında 30 gün yaşadık. Akla, fikre zerre gram katkısı olmayan onca sözün israfı, bakalım önümüzdeki yıllar hangi belayı başımıza saracak. Hangi bedeli ödeyeceğiz. Önce türedi, nev zuhur gençlerin, ne dediği belirsiz, zengin, hippi ama kırılan bir daha bile dünyayı yıkacak kadar hassas çocuklarının demokrasi ve özgürlük nidalarıyla inledi ülke… sonra birden ramazan geldi. Herkes biteviye müsl-iman oldu. Fecir nedir? diye sorulduğunda kendisine küfür edildiğini sanıp barları birbirine katan, içtikleri şişelerde balık olan çok büyük entel gençlik hayatında ilk kez kıyamsız, kıratsız, rükusuz, secdesiz namazlar filan kıldı. Zihinsel istimna yaptı çokları. Habire asıldırlar nefislerinin ne-pis yerlerine. Sabah kahvaltılarını kuş sütleriyle yapan, öğle yemeklerini en emperyal mekanlarda zakkumlanan, yeni neo-mütliman (yazım yanlışı yoktur) tipler akşam şehvetle iftar açtılar. Herkesten daha aç. Çalışmaktan bir de üstüne açvesusuzluktan iman-ı ekin gibi gevremiş güzel ama garip, garip ama güzel Müslümanlardan daha aç. Aç daha… 

Sonra insanlara hilalin halleri hakkında abuk sabuk sözler eden üstelik karşılık bulan, bayındır mı bayındır kıyak kafalar çıktı. Konuştu. Konuştu. Konuştu. Orucu çok tutuyormuşuz muymuş neymiş? Kutup kafalı adamlar, başına sıcak yerine soğuğun geçtiği ahlaktan taharet etmiş tırpan tipli kimesnelere yem olmadı çok şükür kendi ramazanım. Orucum. Oruçlarım. Sofrasına hurma koymanın bile sevap olduğuna inanıp, hurmaya hürmet edenlerin orucunun tam ortasına pislemek isteyen bu ademler (a kısa okunmalı) bir sonraki ramazana kadar sus-ar artık. 

Nev-i şahsına ait bir tek gözlemi, görmesi, bilmesi olmayan, öğrendiği her şeye Arşimet heyecanıyla yanaşıp, canını sıkan her gerçeğe onbeşlikzüppe muamelesi çekenlerin endişesi eksik olmadı yani göklerimizden. Gök yüzlerimizden. Ramazan da. Oruç da. Temmuz da.  

Bunlar gibi ötekiler de bir alem. Hercai vesselam. Sandırıldık ki, Gavurların bütün hepsi ki albert kamus, Müslümanların hepsi, ebuzer ve ebubekir arası, kızların hepsi nikola kidman, kadınlar rabiatül adeviye, erkeklerimizin sumayı Yusuf’a çalmakta. İşte böyle insan tiplerinin arasında çeşit çeşit endişeler… sananlarda bizdik, oysa san’ların bazıları yani zanların bazısı dümdüz günahtı. Hala günah. 

“Endişesi tükenmeyen toplumların, endişelileri de tükenmeyecektir.” İşte söz. Bunu şimdi söyledim. Şu an. Tam yazıyı tamamlama esnasında. Bizim de ilerde küçük ama çok küçük, iç işlerinde ve dış işlerinde bu topraklara bağımlı devletçiğimiz olursa duvarlarına asılacak kadar sıkı bir söz…

Korsan ve kaçak bilginin karmaşası suretine yansıyan, akıl dizgesi karman çorman olmuş insanlarımızın evinden takvim yapraklarını bile kaldırmak gerek aslında. çünkü bizim insanlarımız –İslamcılarımız çok daha dahil- takvim yaprağında gördüğü (okuduğu değil) yüklemli özneli cümle görünce dayanamıyor. İman ediyor hemen. Bu yüksek hassasiyetinden değil bilakis, kuramadığı cümleye hayranlığından. 

Neşesini ve hüznünü de mensubu olduğu anlamın ve anlayışın prosedürüne göre yaşayan, her şeyi ezberlemiş, ama –lakin-fakat bağlaçlarıyla beslenen endişeler sadece hastalık arifesidir. Bayramı da yoktur bu halin. ne ramazan ne kurban. Ne de ulusal egemenlik ve ergen bayramı çıkmaz buradan. Sarışınlık moda olduğunda transa girerek, psikolojik birer sarışın haline gelenler Mısır Püskülünü saçlarına süs olsun diye takıyor. 
Ha mısır ha gezi. 
Biri ötekinin ikizi. 
Bunlar bizi bağlamaz Melami. 
Gel bu gece kadir. 
Günaha ağlamadın sevaba ağla bari.

Aslında türkiyenin bütün şehirlerinin rakım ve nüfus yazan tenekelerine şu yazmalı “Gerçeğin çölüne hoş geldiniz”

Yani şöyle… filan il… gerçeğin çölüne hoş geldiniz… nüfus, çok. İnsan az. Rakım göğe yakın ama denize sıfır… 
KURBAN BAYRAMINIZ MUBAREK OLSUN. Hilal göründü ya…. 




Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
fahrettin mert 2013-08-16 16:34:07

hüdayi nabit yazını okurken bayağı zorlandım ne yapmaya çalışıyorsun be kardeşim daha düzgün cümleler kuramaz mısın illa ki anlaşılmamak mı hedefin içerik olarak güzel ama bayındır bahsine katılmıyorum

Avatar
hudayi nabit 2013-08-17 11:43:31

yapmaya çalışılan bir şey yok aslında. yazı yani bu. düzgün cümleler derken... anlaşılmamak değil. anlaşılmak da değil. yani anlaşmak gibi bir derdin üzerine kurulu cümleler değil bunlar esasında.. ince bir tespit. daha sarih yazmalı belki... bakalım.

Avatar
mustafa şapsan 2013-08-23 08:39:03

sayın yazar tesbitleriz güzel bayındırla alakalı yazdıklarınız zannederim bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. size önerim ali imran suresi 66 ayeti okuyunuz allaha emanet olun.