Arap dünyasının cüssesi küçük ama yüreği büyük ülkesi olan Katar’ın kuşatılarak, adeta kayıtsız şartsız teslim olması için yapılan ahlaksız tehditler bir kez daha göstermiştir ki, Arap Baharı batının bir kurgusu değildi. Ama küresel zalimleri haşa Allah gibi her şeye kadirmiş zanneden kimi mankurtlara göre onlardan izinsiz nefes bile alınamayacağı için 2011 yılında Tunus’ta başlayıp dalga dalga tüm bölgeye yayılan isyanın arkasında bu güçler vardı.

Oysa o gün bugündür emperyalist caniler bu ülkelere çullanarak, bölgenin mazlum halklarının yüz yıllık biriken öfkesinin salladığı diktatörlükleri kurtarmanın çabasına giriştiler. Önüne geçemedikleri devrimlerin yanında gibi görünerek manipüle ettiler, hedefinden saptırdılar, karşı devrimlerle bölgeyi öyle bir kan denizine çevirdiler ki, halklar eski düzenleri arar hale geldiler. 

ABD’nin başını çektiği eşkıya düzeni, şimdilik bölgemizdeki kukla rejimleri kurtarmış ve tehlikeyi ertelemiş gibi görünüyorlar ancak, asıl çıbanbaşı gibi gördükleri Türkiye’ye diz çöktüremedikleri için içleri rahat değil. Mısır benzeri bir darbe yaparak kurtulmak için Gezi kalkışmasından başlayarak, 17/25 Aralık darbe girişimine ve en son fiili işgal hareketi olan 15 Temmuz’a kadar tevessül etmedikleri yol kalmadı ama istediklerini bir türlü alamadılar. 


O yüzden bu kez de Türkiye’nin en büyük destekçisi, hatta finansörü olarak gördükleri ve tüm bu süreç boyunca Türkiye ile birlikte Mısır’daki darbeye açıktan kaşı çıkmış, Suriye muhalefetine en büyük maddi desteği sağlamış, Hamas üyelerine sahip çıkarak İsrail’e kafa tutmuş olan Arap dünyasının bu en küçük, ama en yürekli ve en haysiyetli devletini cezalandırmaya kalkıştılar.  


Türkiye ise ilk dakikadan itibaren doğru bir tutum takınarak güçlü bir şekilde Katar’ın yanında olacağını açıklamıştır. Bu konudaki ciddiyetini göstermek için meclis tezkeresini öne almış, aynı gün cumhurbaşkanı tarafından da imzalanmasıyla Katar’a verilen ültimatomu, esasında kendisine yönelik operasyonun bir parçası olarak gördüğünü ifade etmiştir. 


Suudilerle birlikte Körfez’in İsrail’i olarak bilinen ve iflah olmaz bir Tayyip Erdoğan düşmanı olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği bu nifak hareketi öyle anlaşılıyor ki, bu işten kolay vazgeçmeyecek. Arap Baharı ile başlayan isyanları taht ve taçları için çok büyük bir tehdit olarak gören bu zalim monarşiler, üç günlük iktidarlarını koruyabilmek adına daha dün Müslümanlara en ağır hakaretleri yapan Trump’ı baş tacı yapmaktan utanmadılar. 


Arabuluculuk yapan Kuveyt Emirine sıraladıkları şartları kabul etmesi, Katar’ın tam anlamıyla vesayet altına girmesi demektir ki, bu ülkenin delikanlı lideri, değil kuklalara, kuklacı başı Trump’ın davetine bile rest çekerek dayatmalara boyun eğmeyeceğini ilan etmiş oldu. Bunu yaparken de Türkiye’ye ve cumhurbaşkanına selam yollamayı ihmal etmedi. 


Bütün bu olaylar gösteriyor ki, büyük devlet olma iddiası sadece istemekle olacak şey değil. Vesayet düzenine başkaldırarak bağımsız olmaya karar verdiğimiz gün bedel ödemeye başladık. Türkiye için bu zorlu yıllar devam edecek, buna hazırlıklı olunmalı. Eskisi gibi NATO şemsiyesi altına sığınarak batının jandarması rolüne yeniden dönmeyi kabul etmemiz halinde başta terör olmak üzere birçok dertten kurtulabiliriz. Bu durumda da büyük devletlerin satranç tahtasındaki piyon gibi sürekli itilip kakılan, Suudiler gibi talimatla ona düşman buna dost olan, itibarsız, onursuz bir ülke olmaya razı olmalıyız. 


Millet böyle bir duruma razı olmayacağını 15 Temmuz’da net şekilde ortaya koydu. Coğrafi olarak bizden çok uzakta olmasına rağmen Katar konusunun toplumda bu kadar karşılık bulması da bunu gösteriyor. Kiminle konuşsanız gündem bu, en sade vatandaşa kadar konu ile ilgilenmeyen kimse yok. O kadar ki, bir süredir yaşanan ve Cumhurbaşkanı’nın Ak Parti’nin başına geçmesi ile dahi aşılamayan siyasi durgunluk, Katar krizi ile bir anda yok oldu, tabanda yeni bir heyecan dalgası oluştu. 


Ak Parti’yi kendi istedikleri mecraya sokmaya, partinin İslamcı kanadını tasfiye ederek hükümetin ümmetçi reflekslerini zayıflatmaya çalışanlar, Cumhurbaşkanının İslamcı damarını kabarttığı gerekçesiyle bu krizden pek memnun olmadılar. Bunlar dış politikada yaşanan zorlukların bütün günahını Ahmet Davutoğlu’nun sırtına yükleyip epey rahatlamışlardı. Hatta Başbakan Binali Yıldırım bile hükümeti kurduğu günlerde havaya girerek, tüm komşularla, Mısır’la, gerekirse Suriye ile dahi ilişkileri düzelteceğinden bahsetmişti ama öyle kolay olmadığını yaşayarak gördü.  


Cumhurbaşkanının bir süredir bu konulardaki sessizliği bu kesimi öylesine cesaretlendirmişti ki, işi medyadaki kiralık kalemleri vasıtasıyla İslamcıların partiden tasfiye edilmesi gerektiğini söylemeye kadar vardırmışlardı. Oysa Katar krizi göstermiştir ki, parti içindeki oranları ne olursa olsun İslamcılar bu partinin ruhudur ve o ruh yok olduğunda geriye kalacak olan koca bir posadır. 


Çünkü bugün Katar’ı yedirmeyiz diyerek ayağa kalkan ve Türkiye’nin şanına yakışır onurlu duruş sergileyenler, partinin bu İslamcılarıdır. Hiç kuşkusuz bu aynı zamanda, Trump’a çekilen bir van minuttur. İlkinde “eyvah başımıza taş yağacak” diyerek sığınacak yer arayanlar bu kez o kadarını yapmıyorlar ama “komşularla düşman ettiğiniz yetmiyor da sıra şimdi Körfez ülkelerine mi geldi” diye ısınma hareketleri yapıyorlar. Daha fazlasını söyleyecekler lakin Tayyip Erdoğan korkusu var.

Şimdilik bu işin sözcülüğünü Kılıçdaroğlu’na bıraktılar. O ve partisi CHP ise, hiç vakit kaybetmeden küresel koroya destek vererek tarihsel misyonunu yerine getirmekte gecikmedi. Mazisinde hiçbir zaman şiddet yanlısı olmamış Müslüman Kardeşler’i (İhvan) terör örgütü ilan eden darbeci Sisi’ye arka çıkarak, hep söylediğimiz gibi bu topraklara ait olmadığını bir kez daha gösterdi. Omerkilic91@Hotmail.com


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
okur yazar 2017-06-12 17:18:09

hedef sadece katar değil, ihvan, hamas ve tüm direnen islami hareketler ve türkiye'dir. türkiye bu onurlu ve dik duruşunu destekliyoruz...
allah yolunu açık etsin...
kaleminize ve yüreğinize sağlık...

Avatar
rojda 2017-06-14 22:57:34

yeni yazınız için teşekkürler ciddi bir analiz okumanın mutluluğunu yaşıyorum. teşekkürler

Avatar
şule 2017-06-14 22:58:06

yeni bir yazı teşekkür ederim. anck biraz uzun sürdü.

Avatar
haydar 2017-06-14 22:58:43

nihayet, ama yine teşekkür ederim ömer bey

Avatar
cengiz 2017-06-14 22:59:25

mübarek ramazan da zahmetli olmuştur. emeğiniz için teşekkür ederim.

Avatar
eylem 2017-06-14 23:00:00

25 gün süren ayrılık sona erdi teşekkürler

Avatar
hasan 2017-06-14 23:00:48

tam da isteğime göre bir yazı sağolun

Avatar
mustafa 2017-06-14 23:01:23

geç oldu amma inşaallah güç olmamıştır teşekkürler

banner165