İddia ediyorum ki, başbakana Kuzey Afrika dönüşü o muhteşem karşılama yapılmasaydı da bir suçlu gibi sessiz sedasız evine gitseydi, başta Taksim olmak üzere birçok yerde toplanan kalabalıklar şirretliklerini çok daha ileri noktalara götüreceklerdi. Bir uluslararası tezgaha dönüşen kalkışma, o akşam televizyonları karşısında dua eden milyonlar ile iki saat içinde havaalanına toplanan yüz binler sayesinde tepe taklak olmuştur.

Sonraki günlerde toparlanmaya çalışarak eylemlerini sürdürmeye çalıştılarsa da havaalanındaki o karşılama morallerini bozmuş, zafer sarhoşluğu içinde asmaktan kesmekten bahseden, başbakana, eşine, çocuklarına hatta rahmetli annesine bile küfürler yazılı pankartları Taksim meydanında günlerce sallandırmaktan utanmayan azgın güruhun havaları, o muhteşem kalabalığı görünce patlamış balona dönmüştür.

Van minut şokundan bu güne fırsat kollayan ve bekledikleri fırsatın aniden doğduğunu düşünerek Taksim kalkışmasını dünyanın dört bir yanına duyurma başarısı gösteren bütün Siyonist, emperyalist, İslam düşmanı güçlerin planlarını, takip eden günlerde Adana’da, Mersin’de, Ankara’da devam eden karşılamalar ve iki büyük miting kararı alt üst etmiştir. 

Bu topluma fena halde fransız oldukları için bugüne kadar yaptıkları hiçbir öngörü tutmadığı halde vıdı vıdı etmekten bir gün olsun geri durmayan derin sosyologların, Ankara ve İstanbul’da miting yapma kararının iptali için çırpınmaları, esasında dünya kamuoyuna diktatörlük eğilimleri yüzünden halk desteğini yitirmiş bir lider gibi göstermeye çalıştıkları Tayyip Erdoğan imajını bitirme çabasından başka bir şey değildi.

Birçoğu herkese ve bu arada hükümete hocalık yapmaya meraklı liberallerden oluşan bu akıldaneler, Kazlıçeşme’den dünyaya yansıyan o fotoğrafı görmek istemedikleri için “yok toplumu daha fazla gerer, yok ayrışmalara, kutuplaşmaya neden olur, ihtilaflar derinleşir” gibi çok bilimsel analizler eşliğinde uyarılar yaptılar ama başbakanın kararlılığı sayesinde bu çağdaş büyücülerin tahminleri bir kez daha fos çıkmıştır.

Kimileri de hala o ilk günkü polis şiddetinden, çadırların ateşe verilerek eylemcilere gaz sıkılmasından söz ederek gösterilerin masumiyetinden bahsediyorlar ama hükümetin, nasıl olup da olayların üzerinden yirmi dört saat geçmeden dünya çapında bir saldırıya maruz kaldığını açıklayamıyorlar.

ABD’den AB’den peş peşe gelen hükümeti hizaya çeken, eylemcilere destek veren açıklamalar kimin kimle iş tuttuğunu göstermiştir. Evet, eylemlerin tek meşruiyet dayanağı, bahsedilen o ilk günkü polis şiddetidir. Ama o tek meşruiyet ayağına birkaç gün içinde o kadar gayri meşru, o kadar hukuksuz ve de ahlaksız iş yüklediler ki o ayak yerin dibine geçti.

Hiç düşünmediler, iki buçuk yıldır vahşi bir katliamın sürdüğü Suriye’ye, Budist gözü dönmüşlüğün yakıp yıktığı Myanmar’a başlarını çevirip bakmayan küresel soyguncuların Taksim meydanına neden savaş muhabirlerini gönderip saatlerce canlı yayın yaptıklarını.

Türkiye’deki İslami yükselişten rahatsızlıklarını açık açık söylemekten çekinmeyen batılı çevreler ve onların içerideki izdüşümleri, kendilerinin bile beklemediği bir anda oluşan zafer havasıyla adeta sarhoş olmuş, Taksim’le birlikte Paris'te, Londra'da, Brüksel'de, Telaviv'de sosyalist, kapitalist, siyonist, feminist, eşcinsel, yeşil, mor ne kadar İslam düşmanı varsa hepsi sevinçten göbek atmışlardır.

Hal böyle olunca Taksim, Kızılay ve başka yerlerde gösteri yapanlar, bunu hangi masum amaçlarla yapmış olurlarsa olsunlar maşa olmaktan kurtulamamışlardır.



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
akocak 2013-06-20 10:03:20

oyuna gelen bu güne kadar konuşan yazan islamcılara ne demeli.ne kadar da az düşünüyorlar.bu günde konuşma ve yazmalarının kimin işine yaradığını bilmeyecek kadar cahiller mi yoksa işlerine mi öyle geliyor.