İşte ila nihayet eninde sonunda geleceğimiz yere geldik. Gideceğimiz yere gideceğimiz gibi. Nice zamandır ağzında ateş saklayan hizmet e(h)li, karşısında olanların gözlerine doğru, itikatlarına doğru ateş püskürdü. Beddua hiç bir ağza bu kadar yakışmamıştı!  Bağrış, çağrış fıkıh bilmez müntesiplerinin âminleri eşliğinde topraklarımız beddua aldı pensilvanya’dan. Okyanusun ötesinden. Duası, buraya gelmeyenin,  bedduası zaten gelmez, getirilmez. Duası herhangi bir sıkıntıyı ıslah etmeyen insanın bedduası da ıslahı fasit edecek değildir. 


Allah’a şükretmek lazım, kalbimizdekileri,  dilimize söyletme fırsatı verdiği için ve bu günleri getirdiği için. Kelimelerin gerçek manalarıyla; fikrimizin zikrimize dönüşmesine imkân verdiği için de şükür gerek bizlere. Allah, kendi sıfatlarını kullanarak yeryüzünde tutunanların ve alnı terlemeden bir asalak gibi geçinenlerin foyasını bir bir ortaya çıkartıyor. Garip bir tecelli bu. Hayret edilmesi gereken, edilen hayretin de insanı secdeye sürüklemesi gerektiği müthiş bir tecelli. 
Nice zamandır okyanusun öte yakasında ikamet eden hoca efendi! nin Türkiye’ye ye, bu toprakların müdavimlerine ettiği ve edeceği fenalıklar, nihayet göze göründü. Oturdukları şatolardan yaptıkları, düşündükleri şeyleri İslam’ın ve imanın şartı olarak önümüze dayayanların neme nem niyetleri, kimlerin sıvazlamasıyla beslediklerini de ilânihaye gördük, bildik. 


Gizmet! hareketiyle ilgili herkes temkinli bir dil kullanıyordu epeydir. Hocaefendi ve avanesi Türkiye’nin demokratikleşmesi için bu toprakların idrakiyle hiçbir zaman barışmayan bütün kesimlerle kırpışıp duruyordu. Bir yandan da siyasi ve maddi anlamda gücüne güç ekliyor, dilediği insanı dilediği yere getirip, istediği insanı istediği yerden alaşağı edecek gücü topluyordu. Bu gücün nelere muktedir olduğunu görenler fitne çıkmasın, nifak olmasın gibi ipe sapa gelmez sözler ediyordu cemaat hakkında. Dehşet bir temkin vardı. Oysa fitne, kin, öfke, garez, hırsla birlikte, kendine güvenmenin tanrıcılık oynamaya dönüştürdüğü insanların o zahiri iyiliğine, az kalsın kurban gidecektik, millet olarak. 


Ve şimdi…


Hasan Sabbah hadisesi yaşıyoruz. Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve Batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan adamın Hasan Sabbah olayı vuku buluyor. “Artık ben kitlelere gitmiyorum onlar benim ayaklarıma geliyorlar. Ardımdaki tüm gemileri yaktım. Şimdi ileri gitme vakti. Selçukluları yıkana kadar da hiç durmadan ilerlemeye devam edeceğim. Fakat beni anlamakta zorluk çektiğine eminim, öyle değil mi?” diye soran Alamut’un komutanı Hasan Sabbah. 


Türkiye neler gördü. Bu topraklar ne garip insan tiplerine şahit oldu da böylesi olmadıydı. Hinliğin ve kurnazlığın bininin bir para ettiği yerde, dünyaya gözlerini kısarak bakanların oturduğu masadakilerin aklıyla yeryüzünü tefriş etmenin elbet bir sonu olacaktı. İslam’ın en güzel kurallarından biri kurnazlığı yasaklamasıdır. Kurnazlık neresinden bakarsanız bakın haramdır. Hinlik, çokbilmişlik, cingözlük, basireti bağlayıp insanın şeytana yakın yerlerini geliştirir. Ve sonunda insan böyle iki varlık arası bir nevri dönük bir canlıya dönüşür. Masa başında kurulan ve bütün argümanlarını insanlığın cerahatiyle besleyerek büyüyen anlayışlar eninde sonunda kuruldukları yerde yok olup, beslendikleri zehirle zehirlenirler. Bunda şaşılacak bir şey yok. 


Şimdi okyanus öteberisinin dinleri, cinleri, perileri, dünyanın işe yaramayan beylik sözlerini sentezleyip bu topraklara din diye iteleyen anlayışın itikadımızdan kazınma vakti. 


Gerçekten hakk ve hakikati yegâne gayesi edinenlerin her birine, çocuklarımıza, gençlerimize musallat olan anlayışı benliklerimizden ve eşiklerimizden temizlemek düşüyor. Eğer bu temizlik yapılamazsa, yeryüzünü gözleriyle yiyecek kadar aklı dönmüş ve ihtirasın koynunda yata yata muhteris olmuş kurnazların sofrasında dikenlerle doyuracaklar bizi. Zakkumdan tatlılar sunacaklar. Bu topraklar şimdiye kadar hiçbir hayır duası tutmamış tiplerin bedduasına cariye olacak Allah muhafaza…













Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
mustafa şapsan 2013-12-24 09:28:27

kalemine eline sağlık.(sürü ters dönünce topal koyun öne geçer)

Avatar
Genel İzleyici 2013-12-24 11:55:50

eline sağlık sayın yazar kiminin işine gelmiyecek bu denli yazı geldiği yere kadar diyelim.

Avatar
Genel Dinleyici 2013-12-26 13:45:18

"kuzuya rakı içirmişler, kurdun evini sormuş." seninki de o hesap be yazarımsı..