Bir savaş çok fazla uzayıp yıllarca sürdüğünde artık o savaşı kimin başlattığı, kimin haklı kimin haksız olduğu önemini yitirmeye başlar. Ortada zalim bir savaş var ve her gün masum insanlar ölüyor, şehirler yıkılıyorsa burada artık öncelik, savaşın sorumlusunu bulup onu cezalandırmak değil, çatışmanın bir an önce sona ermesi, ölümlerin, yıkımlarım durması diye düşünülür.
Suriye konusunda gündemi yakından takip etmediği için işin evveliyatını bilmeyen, bildiği zaman sorumluluk alması gerekeceği için bilmek de istemeyen birçok kimsenin mevzuya genel olarak bakışı budur. O yüzden de konuya yaklaşımlar özensiz, anlama isteğinden uzak ve bir şey söylemek gerektiğinde de “ölenin de öldürenin de müslüman olduğu, anlamsız, kirli savaş, vekalet savaşları,” vs. gibi klişe sözlerden ibarettir.
Çok kişinin sanki orada, sekiz yıldır dünyanın gördüğü en vahşi, en orantısız savaşına karşı direnen bir halk yokmuş da, ülkeyi terk edenlerin bir kısmına bakarak bütün Suriye halkını savaş kaçkını korkaklar olarak suçladığını görmek mümkün. Bu mazlum milletin başta Rusya, İran ve Lübnan Hizbullah’ı olmak üzere Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden topladıkları katil milislerine karşı yiğitçe savaşan bir halk olduğunu da görmüyorlar.
Sekizinci yılına giren Suriye iç savaşında Doğu Guta ve İdlib gibi rejimin bir türlü kontrol sağlayamadığı bölgelerde katliamlar aralıksız devam ediyor. Türkiye’nin Zeytin Dalı harekatını başlattığı günlerde dünyanın dikkati Afrin’e çevrilmişken Şam’ın bir mahallesi durumunda olan Doğu Guta’nın işini tamamen bitirmek üzere Rejim ve işbirlikçileri saldırılarını daha bir arttırdılar.
Dünya çok zalimlikler, çok gaddarlıklar gördü hiç kuşkusuz ama Suriye’de olduğu kadar uzun süreli olanı herhalde tarihte yaşanmadı. Biz Bosna’da Sırpların yaptıklarını da gördük. Okulların hastanelerin, pazar yerlerinin bombalandığı, ceset parçalarının sebze meyve tezgahlarına savrulduğu, toplama kamplarında derisi kemiğine yapışmış insanları gördük, ama dünya o manzaraya ancak üç yıl dayanabildi de, sonunda müdahale etmek zorunda kaldı.
Suriye’den yansıyan manzaralar Bosna’dakinden çok daha dayanılmaz. Bütün hastaneler vurulduğu ve ağır yaralıların dahi çıkmasına izin verilmediği için bir mermi veya bomba ile hemen oracıkta ölmek adeta bir kurtuluş. Esed ve Rus uçakları havadan, İran destekli milisler karadan hedef gözetmeksizin vurmaya devam ediyor. Amaç direnişçileri teslim olmaya, sivilleri de bölgeyi terk etmeye zorlayarak Baas rejimi için her zaman sorun olmuş bölgenin dindar sünni halkından ebediyen kurtulmak.
Fransa’da iki kişinin öldürülmesi ajansların birinci sırasından haber oluyor ve dünya oraya kilitleniyorken, Guta’da aynı gün 37 sivilin hayatta kalabilmek için sığındıkları bodrumda napalm bombasıyla yakılmaları haber dahi olmuyor. Dünyaya her gün medeniyet, ahlak, hak- hukuk dersi veren batının ve onların güdümündeki BM’nin bu vahşet karşısında kılı dahi kıpırdamıyor.
Bütün bunlara rağmen hala aramızda Esed’i meşru bir lider kabul ederek kendisiyle görüşme yapılmasını isteyenler çıkabiliyor ne yazık ki. Esed, bugün yarın Doğu Guta’yı da ele geçirebilir, başka yerleri de. Ne yaparsa yapsın, isterse Suriye’nin tamamında direnişi kırsın, çağımızın bu Drakula’sı meşruiyetini çoktan kaybetmiştir. Sadece reform talep ettiği, kırk yıldır boğazlarını sıkan ipi birazcık gevşetmesini istediği için halkından beş yüz bin kişiyi öldüren bir diktatör nasıl meşru kalabilir? Yirmi milyonluk nüfusunun yedi sekiz milyonunu ülke dışına kaçıran, kalanların büyük bölümünü kendi topraklarında göçebe durumuna düşüren birine beşli çetenin BM’si öyle diyor diye meşru bir lider gözüyle bakılabilir mi?
Esed bugün hala Suriye’nin başında ise, bu küresel haramiler şimdilik ondan daha alçağını bulamadıkları içindir. Ama bilinsin ki, Sırp katil Miloseviç gibi yargılanacağı günler uzak değildir. Srebreniska soykırımını yirmi yıl sonra keşfedip, kahrolası vicdanını rahatlatan dünya, Esed’in işkence merkezlerinde en akıl almaz işkencelerle katlettiği on binlerce kişiyi de bir gün hatırlayacaktır.
Anadolu Ajansının üç yıl önce insanlığın gözüne adeta soktuğu halde görmek istemediği 11.000 kişinin işkence fotoğrafları internette hala duruyor. Onlar gibi nice işkence görüntülerine, yıkılmış yakılmış binaların enkazlarından çıkartılan bebek cesetlerine ne kadar daha göz yumabilecek ki? Omerkilic91@hotmail.com
"Esed bugün hala Suriyenin başında ise, bu küresel haramiler şimdilik ondan daha alçağını bulamadıkları içindir. " harika bir tespit. Allah razı olsun. Muhterem insan muhteşem bir yazı.