“Kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş”. Dünyanın en güzel atasözlerinden biridir bu atasözü. İnsanın ne(re)ye, nasıl baktığını tastamam ortaya kor. Kimin, kime ve nasıl baktığını da… 

İnsan kendi elinin altındaki rahatlığı, konforu, bolluğu, zenginliği olduğu gibi cefasını, mihnetini, problemini, meselesini, eziyetini de kuzgun görmeye meyyaldir ve görür. Nerede ve hangi mekânda elde olanlar yarıştırılırsa, sahip olunan toplu iğne, evi ayakta tutan bir merteğe dönüşür. Nerede ve hangi mekânda acılar ve sıkıntılar yarıştırılırsa, kaşın üstünde anlık beliren baş ağrısı, neredeyse gövdeyi ikiye ayıran bir kılıca dönüş(türül)ür.

Kendi yavrusunu, kuzgun yavrusundan daha kıymetli görmesi karganın tabiatıdır. Üstelik bu tabiat sadece kargalara da münhasır değildir. Yavruya atfedilen önem, anne olan her canlının temel reflekslerinden biridir. Kargaya reva gördüğümüzü insan için hor görecek değiliz elbet. İnsan da yavrusunu bütün mahlûktan daha kıymetli görebilir. Ama bu değerli görme biçimi, -evladı ve kendi için- yaratılan her şeyde hak iddia etme biçimine dönüşürse işte o zaman sarpa sardık demektir. Nitekim zaten düz
yolumuz kalmadı. Gidilen bütün yönler ve yollar sarp. Ayağımızı basacağımız her yer uçurum kenarında. 

Kargaların halis ve gayet muhkem niyetini alıp, tahrif edip yaşamı istila etmek adına bir seciyeye dönüştürmek hep olduğu gibi yine insana nasip oldu. Dahası, biz Türklere daha çok nasip oldu. Artık sadece evlatları değil, eşyaları, mevkileri ve mevzileri, hasbelkader taşınan iyi niyetleri kuzgun olarak görmeyi aştı insanımız. Şimdi elindeki acıyı, ıstırabı, başına musallat olan belayı da kuzgun mertebesinde görmeye başladı memleket. “Benim gücüm senin gücünü döver’den benim acım senin acını boğazlar” meselesine evrildi Türkiye. Tarihinin en işe yaramaz kırıntılarını, bilincine gem vuran hastalıklarını, sanrılarını, birsamlarını da övünme membaına dönüştürdü millet. Bu uzun yıllar amaçsız bir tutum olarak sinemize işledi. Her şeyin, bila istisna olmadan her şeyin (iyi kötü, ahlaklı ahlaksız dahil) kuzgun olarak görülmesi  artık büsbütün bilinçli bir tercih olarak icra ediliyor.

Çünkü böyle geçinmek alabildiğine kolay. Elinize övmeniz için ne verdilerse, dimağınızın ufkunun yettiği bütün ağıryüceulu kavramları, övmeniz gereken şeye ait sıfatlar haline getirmek ekmek kapısı. Yermeniz, tedavülden kaldırmanız için elinize ne koydularsa uluyüceağır bütün hakaretleri gök delinmiş gibi o tarafa zarf olarak kullanmak da ekmek kapısı. Hem de zahmetsiz. Ve sürekli açık… Daha da fazlası; taş atıp kol yorgunluğuna da neden olmuyor. 

Biri büyük bir akademisyen mi olacak; bak… Kim hor görülüyorsa, en horunu sen gör.
Biri büyük bir alim mi olacak; bak… Ne, batıl görünmesi gerekiyorsa, onu en batıl sen gör.
Biri büyük bir insan mı olacak; bak… Kime ayın ondördü muamelesi çekilecek, ayın en ondördü muamelesini sen çek. 
Biri büyük bir gariban mı olacak; bak… Garibanlığın, insan bünyesine faydalarından ilhamla, en gariban olmanın 10 altın kuralını sırala.  
Biri büyük bir zengin mi edilecek; bak… Fakir olmanın dayanılmaz hafifliğini, zengin olmanın dayanılır ağırlığını yalın ve en güzel sen anlat…
Düşünme zahmetine katlanamayanlar, düşünmeye cesaret edemeyenler, paketlenmiş hazır düşüncelerle hayatlarını sürdürüyor. Önce çocukları, sonra gençleri, orta yaşlıları, erkekleri ve kadınları cezp edecek şekilde hazırlanan sentetik düş(ünce)ler, sahiplerinin tarihini ve talihini mamur ediyor. Bu stil iyi… Ufkunu, kendi kalemiyle çizen insanlara Allah’ın ay ve güneşle çizdiği ufuk yetmiyor. Sevinçlerden geçtik acılar bile, kendini besle(n)me malzemesi. Türkiye’de tarihi ve talihi yaver gidenlerin kulaklarına göre ağız aramak en büyük, en mubarek, en müthiş eylem, kuzgun görmek ne ki… 

Eylem diyorum, söylem değil. 

Ne diyordu İsmet Özel; “ Bir insan için önüne çıkan bütün yollar “yürünebilir” yollar ise, artık o insan kaybolmuştur.” 

*NOT-DİP: Modernlik, semboller üzerinden insanı vurur. Dünyanın en aklıselim yaratıklarından karga da –insanyiyen–  ideolojilerin kötü karakterli figürü haline getirilmiştir. Oysa karga Habil’i öldüren Kabil’e kardeşini nasıl gömülmesi gerektiğini öğreten ilk öğretmendir. En azından biz öyle inanmak zorundayız abiler…

* Endipnot: Kargaların başımızın üstünde öterek dönmesini “kara haber” gelecek diye korkarak bekleyenler kaldıysa onlara binlerce selam olsun…



 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.