Alp er tunga öldi mü
isiz ajun kaldı mu
ödlek öçin aldı mu
emdi yürek yırtılur

Ödlek yırag közetti
ogrı tuzak uzattı
begler begin azıttı
kaçan kalı kurtulur

Begler atun argurup
kadgu anı turgurup
mengzi yüzi sargarup
körküm angar törtülür

Könglüm için örtedi
yitmiş yaşıg kartadı
kiçmiş ödik irtedi
tün kün keçip irtelür

 Başlıktaki soruya net ve kesin-keskin bir cevap vermekle başlayalım: evet! Türk Şiiri öldü! Hatta artık “Türk Şiirinden” bile söz etmenin imkansızlığıyla karşı karşıyayız. Çünkü ortada “Türkün Şiiri” diyebileceğimiz bir şiir biçimi yok artık. Hatta başlıktaki soruya daha trajik bir cevap bile verebiliriz. Ölüm sadece Türk Şiiriyle sınırlı kalmadı. “Türk Şairi” de öldü. Hatta artık bir Türk Şair ve şiirinden söz edebilir miyiz o da meçhul.

Peki her hafta, her ay, her üç ay vs. Gibi sürelerde çıkan dergilerde, fanzinlerde, nüshalarda kısaca matbuatta şiir namına yazılanların varlığı Türk Şiiri öldü mü sorusunu nesh etmez mi? Hatta -her yıl “şiir antolojilerimiz” çıkıyor; bunların varlığı Türk Şiirinin ölümsüzlüğüne/ölmediğine işarettir- diye de sert ve delilli bir karşılık bulabilir, Türk Şiiri öldü mü sorusu. Şiirimizin sapasağlam, ayakta olduğuna dair kurulan cem-i cümlenin de işaret ettiği bir hakikatin olduğunu var saymakla birlikte en fazla teselli cümleleri olacağını düşünüyorum.

Türk şiirinin yaşam alanı olan dergilerin, kitapların, mecmuaların niceliğindeki artış şiirimizin varlığına işaret eden bir ayet olarak kabul edilemez. Türk Şiirini öldüren nedir? Şiir, şaire muhtaç bir lehçe. Dolayısıyla kendi kendine ölme ihtimali yok ve bir faile muhtaç. Yani şiiri öldüren fail(ler) var. Bu failler insanın(şairin) bizatihi kendisiyle birlikte varlık sahasını istila eden tesirlerin bütünü… Esasında şiirimizi öldüren nedenleri sıralayacak kadar zengin bir alfabeye sahip değiliz.

Postmodernliğin çoklu yapısı ve karmaşık değerlendirilmeleriyle bizi esir aldığı bir çağda önümüze nimet olarak konulan her şey bizi biraz daha zehirliyor. Şiir de böyle. Tabiri caizse düşeceğimiz yer, düşerken tutunacağımız tuğlalar ve hatta düştükten sonra alacağımız yaranın biçimi ve hacmi de hesaplanıp kitaplanıyor. Hâsılı stratejik düşüşler çağındayız. Düşeceğimiz noktaya açılan havayla doldurulmuş plastik yatakların rengini seçme özgürlüğü veriliyor bize. Rengârenk, havayla dolu plastik yataklar… Sonra düşme stratejileriyle ilgili yaldızlı besmeleyle başlayan kitaplar altın varaklara asılı şiirler sıkıştırılıyor koltuk altlarımıza.

Yani Turgut Uyar’ın dediği gibi;

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta

Her şey naylondandı o kadar.

Şiir diye kelimeleri presleyip kursağımızdan geçirmemizi istedikleri şeyler genzimizi ve kursağımızı parçalayan boş sözler. Ama bundan önce “şairim” diye ortalıkta gezinen zevat, erkin işmarıyla yön değiştiren ve erkin nimetleriyle tavlanmaktan gurur duyan şiir yazıcıları. Haliyle yazılanlar da eleğimsağmanın altından günde beş kez geçen sözdizimleri.

Postmodernliğin ve dünyaya yeni gelmiş gibi saçma bir psikozun neden olduğu kaosun içinden sudur eden şiir, kelimeyi de kirletecek kadar kıvama erişti. Bu sadece şiirin neden olabileceği bir yetersizlik değil. Şairin şah damarında dolaştırdıkları da bir o kadar kötü… Hangi dönemin bir milat olduğunu bilmiyorum ama nicedir şairlerin şah damarında dolaşan şeyler, yine kendisinin ümüğünü sıkan şeyler haline dönüştü. Tabi toplumun da…

Şiirin ölüşünün müsebbibi şairin(in) savrulması ve bugüne kadar beslendiği o kadim imge ormanını terk etmesi. İmge ormanını terk eden şairler 21. yüzyılın pudralı yüzüne sevdalanıp şehre nazır villalar yapmak için bütün kaygı ağaçlarını, endişe bitkilerini yakıyorlar. Kapkara ve kuru toprağın üstünde göğe bakma durağı arayan şairler, yüklerini sırtından attıkça şiirleri de çekilmez hale geliyor. Kara-kuru bir ovaya çevirdikleri vadilerdeki güzel ama ağır olan her şeye sırt çeviriyor şuara. Tabi şiir de...

Sentetik kelimelerle, sentetik şiirler yazıyor, makyajlı şairler!..   

Şair de şiir de öldü. Çünkü iç’imiz çürü(tül)dü. Bunun sagusunu yazmak bakalım kime nasip olacak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165