Demokrasi tastamam bir hastalıktır. 

Yazıya yahut herhangi bir konuşmaya böyle bir cümleyle başladığımızda, Türkiye’de kimin lanetine mazhar oluruz. Şöyle bir düşünelim.  Kimler, neredeyse bu cümle yüzünden yok edilmemizi isteyecektir. Aslına kalırsa mesele demokrasiye söz etmemiz değildir. Demokrasiye istediğimiz kadar galiz şeyler söyleyebiliriz. Ama demokrasinin mensubu olmaktan ötürü kendisine Allahın yarısı gözüyle bakanlar edilen sözleri kendine, şahsına –bizatihi’ne–  hasrettikleri için, tanrıcılık oyunlarına halel geldiğini varsayarak sağı solu ateşe veriyor, ateşle vuruyor… 

Şimdi demokrasinin ilaçsız bir maraz olduğunu söyleyip – yazsak, yazsak – söylesek, nasıl bir lanetle lanetleneceğiz kim bilir. Biri ötekini görür görmez çomağını hazırlayanlar bu söz karşısında birleşip çomaklarını tek yöne doğrultacaklardır muhtemelen…
Oysa güneşin balçıkla sıvanmadığını, hakikati izhar etmek için sıkça dile getirenler demokrasiyle dünyanın ve insanın tabiatını sıvıyorlar. Balçıkla sıvanmak güzel bir şeydir nitekim. Hem insana doğru çevrildiğimiz yere kadar balçıktan yaratılmışızdır. Yani topraktan. 

Türk düşünce sistemi (bir düşünceden ve sisteminden söz etmek ne zordur) uzunca yıllardır demokrasiden başka yatacak bir koyun bulamıyor. Gerçekten, başka yolu yok mu bunun yoksa biz Türkleri, sıtmayı gösterip, ölüme razı etmenin bahanesi midir demokrasi…

Lise yıllarında halkın kendi kendini yönetmesi olarak tanımlanırdı bu illet. Şimdilerde kimler nasıl tanım biçti bilemiyorum. Ama dünyanın ve Türkiye’nin gidişatına bakılırsa bu tanım epey değişmiş. 
Kimin kimi yönettiği muhal ama halkın yönetmesi buysa, bizi Afrika’da su kabağından bir totemin yönetmesi, çeşit çeşit doğaüstü güçlerin egemenliğine teslim olmak daha muhkem bir şey olsa gerektir. 

Daha önceden demokrasinin insana hazırladığı fenalıkları sıralamakla meşhur olmuş kişilerin, şimdilerde demokrasi mücahitlerine dönüşüp, günlük kırk vakit demokrasinin teheccüdüne kalkmaları ve bunu vaaz etmeleri hakikaten bilinci bile sarsacak bir ilginçlik. 

Türkiye’nin hayrına işler çevirdiğini söyleyip, bir basamak çıktıklarında aşağıda kalanları dişleriyle ve düşleriyle ısıranlar demokrasiyi kıble yapmaya çalışıyor. Demokrasiyi kıble yapmaya çalışıyor ki bu onu kıble bilmekten daha kötü bir şey. Çünkü insanlara yüksek bir yerden seslenip mihrabınız bu taraftır demek daha fena bir şey. 

Bu toprakların huzurunu bozan her niyet ve iş, demokrasi denilen gulyabani anlayışın evine ekmek götürmeye çalışan adama köşe başında tehdit unsuru olarak kullanılmaya başlamasıyla gün yüzüne çıktı. Ne vakit “her geleni Hızır, her geceyi kadir bil” kelamından demokrasiye düştük, işte o vakit gerçekten düştük. Toplanmak niyetimiz de yok. Çünkü gavurundan, müslümanına, müslümanından birkaç puta birden tapanına, yüksek dağları yarattığına inanan garibanından, gerçekten yüksek dağlar yaratan zenginlerine kadar demokrasiyi perçemimize çakıp duruyor. 

Bizim mayamızın, insanlığımızın kodlarına başkalarının karışımını, -üstelik buluğ çağımızdan sonra- zerk etmek isteyenlere teslim oluyoruz. Oysa bu demokrasinin ve bağrına vura vura ben demokratım diyenlerin hayrını kimse görmedi. Benim dünya görüşümün, bütün varlığıyla karşısında olanlar da benim yanımda olanlar da bu gudubet anlayışın bir faydasını görmediler. Gördüm diyenler de en ağır tabiriyle yalancıdır.  

Bu yazı o halde şeriat gelsin, o halde komünizm gelsin, o halde sosyalizm yahut müşkülpesendizm gelsin yazısı değil. Aksine ülkeyi dört yerinden ayırıp, bu ülkenin insanlarının aklının yarısını alanların, malının mülkünün yarısından fazlasını alanlarla, buna karşı duran insanların da aynı kaptan beslenmesinin acılığına dikkat çekmeye çalışıyor.

Şimdi herkes demokrat… Ulusalcısından, şeriatçısına kadar, eşcinselinden, hırsızına kadar, imamından, öğretmeninden, mezar kazıcılarına kadar herkesin demokrasiyi uluduğu bir toprak neyi bitireceğini şaşırıp kalır…

Ve bakıyoruz Türkiye’de niyetinin her zerresinde pislik olanlarla, niyetinin halis olduğunu imleyenler, ikisinin arasındakiler, hemen hepsi demokrasi diyor, yetmiyor, demokratım ben diye diye kulağımızı ayaklarımıza indirenler de… Bir gariplik yok mu bu demokrasi de..





Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165