Bu süreci atlatırsak dönüşümüz daha iyi olacak

Tüm dünya koronavirüs salgını ile baş etmeye çalışıyor. İnsanların sağlığını hedef alan hastalık, ülkelerin ekonomilerini de büyük darbe vurdu, vurmaya da devam ediyor. Bi Konu Bi Konuk’ta Betül Özseçer, koronavirüsün neden olduğu ekonomik olumsuzlukları ve gelecek günlere dair öngörüleri Hitit Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Cihat Savsar ile konuştu. İşte o söyleşi…

Hocam koronavirüs salgını pandemik bir salgın ve dünyayı etkiledi.  Bunun yanı sıra ekonominin de çeşitli argümanları var. Altın, borsa, petrol, döviz fiyatları gibi. Bu salgının şirketlere de çeşitli etkileri oluyor. Bunlarla ilgili bizi kısaca bilgilendirebilir misiniz?

Esasen dünya genelinde, şu an içinde bulunduğumuz ve çoğu otorite tarafından da henüz krizin etkilerinin görülmediği şeklinde ifade edilen bu süreç, 2-3 ay öncesine kadar tahmin edilemiyordu. Virüs Aralık ayında baş gösterse de bunun ekonomik boyutları o zamanlarda öngörülemiyordu. Hala da netleşmiş değil bu. Dünyanın önde gelen derecelendirme kuruluşlarından Fitch, dünyanın 2020 büyüme trendini 2.6’dan, o civarlardan 1.3 seviyelerine geri çekti. Yine uluslararası finans kuruluşlarından bir tanesi buna benzer şekilde 3’lerdeki beklentiyi 1.5’lara çekti. Yani dünya ekonomisinin büyüme hedeflerinin bu yıl yarıya düştüğünü görüyoruz. Tabi bunun ağırlıklı etkileyeceği sektörler belli. Örneğin havayolu şirketlerini çok büyük oranda etkiledi. Avrupa’daki birçok hava yolu şirketi rezervasyon iptallerinin yüzde 80’lere ulaştığını öngörüyorlar. Ve enterasandır, çoğu hava yolu şirketi devletin desteğini bekler hale geldi. Tabi bu ekonomik süreçte bir sektörün etkilenmesi tek başına bu virüs gibi izole edilecek bir şey değil. O sektörün de tedarik zinciri içerisinde bulunduğu diğer sektörlere doğrudan etkisi vardır. Malum ekonomik piyasalar iki ana sektör üzerine yoğunlaşır. Birisi reel sektör, diğeri finans sektörü. Esas olan reel sektör. Çünkü istihdamı, üretimi, mal ve hizmet teminini bu sektör sağlar. Finans sektörü bunu finanse eder. Bir taraftan da yatırımcıların yatırım araçlarının düzenlendiği sektörlerdir. Şimdi son zamanda altında muazzam bir ilerleme görüyor idik. Bu 10-15 günlük pandemi sürecinden önce bir artış vardı. Yine bu küresel bazda, küresel borsaların büyük oranda değer kaybettiğini görüyorduk. Tahıl piyasalarında gerilemeler var. Bizim de borsamız bundan etkileniyor. Bizde de değer kayıpları yüzde 15’ler civarında. Ama daha büyük borsalarda bu oran yüzde 25’lere çıkıyor. Dünyada en korkak şey sermayedir. Sermaye güvende hissetmediği yerden hemen kaçar.

Hocam kaçacak yer kalmadı…

Evet. Şunu da anladık; tabi küreselleşmeyle, teknolojik gelişmeyle her olan bitenden anında haberdar oluyoruz. Örneğin bu salgın 50 yıl önce olsaydı vaka sayılarını gün be gün takip edemeyecektik. Bu kadar da panik olmamış olacaktık. Artık insanlar anlık veriye ulaşıyor. Bu da onlara tedbirlerin ne olması gerektiği konusunda sıkıştırıyor. Özetlersek, şu an dünya borsaları tepe taklak. Petrol piyasasında Amerika, Suudi Arabistan ve Çin üçgeninde yaşanan gelişmeler var. Onlar da dahil olduğu zaman bu krizin özellikle lojistik sektörünü etkileyeceğini söylemiştim. Aslında burada önümüzdeki dönemlerde ciddi bir talep düşüşü olacak. Ama üretim belli bir miktarda. Dolayısıyla stoklama sorunları oluyor. Ve petrol fiyatlarının genelde bir düşüş trendine girdiğini gördük. Ama iki gün önce aniden fırlama yaptı. Bu dönemlerde reaksiyonları çok mantıksal gerekçelerle ifade edemeyiz. Yarın tekrar petrol fiyatlarının ani bir yükselişe geçip geçmeyeceğini veya borsaların bu moral motivasyonla hemen reaksiyon gösterdiğini görebiliriz diye maalesef hiç öngörüde bulunma şansımız yok. Çünkü şu an yaşanılan süreç bir ekonomik süreçten ziyade kökeni insanların sağlığına dayanan bir endişe. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde döviz piyasalarının, altın piyasalarının, petrol piyasalarının açıkçası çok oynak bir şekilde geçeceğini öngörmek mümkün. Esasen buradaki temel sorunlardan bir tanesi de, dolar meselesidir. Doların iki türlü düşünülmesi gerekiyor; bir tanesi Amerikalıların kullandığı kendi yerel para birimleri. Diğeri de rezerv para olarak dünyada kabul görmesi. İnsanlar dünyadaki ticareti dolar üzerinden yapıyor. Ve enteresan bir şekilde tüm borçlanmalar Avrupa’daki bankalar da dahil son zamanlarda dolar üzerinden kredilerini sunmayı tercih ediyorlar. Yakın zamanlarda İsveç bunu söyledi. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler içinde olduğunu düşünürsek, son dönemde yüzde 3’e yakın değer kaybı var.  Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin dolar karşısındaki değer kaybı günlük bu düzeyde. Türkiye bu anlamda çok dibe vurmuş değil. Sabah(21 Mart Cumartesi) itibariyle baktığımda 6.55’leri gördü. Yani tedirginliğin ne kadar süreceğini, ekonomik tahribatın ne olacağını öngörebilmek için önce bu virüsten biz dünya olarak ne zaman kurtulacağımızı tahmin etmemiz gerekiyor. Başka bir trentten bahsetmek şu an için mümkün değil.

Koronavirüsün olumsuz etkilediği sektörler dışında olumlu etkilediği bir sektör de var mı?

Yerel ölçekte düşünürsek olumlu etkilediği sektör gıda sektörü. Şu an talepler artmış şekilde. Ama bunun diğer sektörlerin sürdürülebilirliği açısından, ekonomi çöktüğü zaman gıda sektörünün, hane halkının ihtiyaç duyduğu sektörlerin canlanması bir şey ifade etmiyor. Yani dünya ekonomisi bu soruna bir çözüm bulamazsa -önce sağlık tarafıyla bu soruna bir çözüm bulunması gerekir- yerelde olumlu etkilenecek sektörleri sıralamanın çokta bir önemi yok açıkçası.

Hava yolları ve ihracat dışında başka hangi sektörler olumsuz etkilenecek?

Bununla ilgili Cumhurbaşkanlığımız tarafından 21 maddelik tedbirler sıralandı. Hangi sektörlerin bundan etkileneceği bu maddelerle aktarıldı. Perakende sektörü, AVM’ler, otomotiv sektörü, yiyecek içecek gibi sektörler. Bunlar birinci derecede etkilenecek olan sektörler. Bunlara yönelik ne gibi düzenlemeler geldi derseniz; bunların Nisan, Mayıs, Haziran dönemlerine ait SSK ve diğer vergi ödemelerinin 6’şar ay ertelendiği söylendi. Bu arada mali müşavir arkadaşlarımın beklentilerini de bu vesileyle ifade etmek isterim. Bu vergilerin ödenme sürelerinin ertelendiği ifade ediliyor. Ancak beyanname verme sürelerinin ertelendiğine dair bir bilgi henüz ulaşmış değil. Mükelleflerinin büyük bir kısmı bu gruba giriyorlarsa bu firmalar kapalı şu anda. Onlardan bir belge akışı sağlayamıyorlar. Veya sağlasalar da ofislerinde çok büyük risk oluşturuyor. Çok büyük yerlerden, farklı yerlerden belge transferi söz konusu. Onlar da kendilerinin bu sürece dahil edilmelerini bekliyorlar. Bu tedbirlerin toplumun tüm kesimini bir anda kapsaması kolay bir şey değil. Bu süreçleri yönetmek öyle dışardan göründüğü kadar kolay değil.

Ekonomik paketin etkileri sizce nasıl olur?

İşin aslı şu; ben bunu sohbetin sonunda mı söylesem diyordum, ama yeri gelmişken söylemek daha iyi. İşte televizyonlardan izlediğimiz Amerika her bir vatandaşına 1000 dolarlık çek verecek diye ifade edildi. Almanya ‘1 milyar dolar harcayacağım’ dedi. Biz de 100 milyarlık bir paketi hazırladık ve kamuoyuna sunduk. Bu paketin içeriğinin, uygulama esaslarının nasıl olacağı konusunda şu an için bir netlik yok. Bununla ilgili çalışmalar elbette yetkili kurumlar tarafından yapılacak. Bu arada tabi şu düşünülüyor; bu süreç inşallah kısa bir sürede atlatılırsa yani dönen çarkların durmaması gerekir. Özellikle ‘üretim, istihdam ve ihracat tarafının durmaması gerekir’den hareketle paketin daha çok iş dünyasının çarklarının dönmesi üzerine tasarlandığını görüyoruz. Bence de yerinde bir yaklaşım.

Bu da çok eleştiriliyor işte hocam.

Ama şöyle de bir şey var; bunu bir defa yerine koyacağız, burdan başlanması gerekiyor. Çünkü ülkemizde gelirin oluşumu bu sayede. Üretim, ihracat tarafımızla bu işleri sağlıyoruz. Ama bu demek değil ki, çalışanlar, sokaktaki insan, hane halkı ikinci plana atılmalı, hayır. Birince derece onlarla ilgili kaynakların sürdürülmesi gerekiyor. Bu pakette daha çok ihracatçıları, imalatçıları bu sıkıntılı sektörler diye ifade ettiğimiz sektörlerdeki firmalarımızın ayakta kalmasının, önünün açılmasına yönelik tedbirler olduğunu görüyoruz. Benim doğrudan alanıma girmemekle beraber emeklilere yapılan maaş düzenlemesi olduğu, yoksul, ihtiyaç sahibi insanlarımıza yapılacak 2 bin liralık yardım yapılacağı açıklandı. Çorum’a bakarsak, malum makine imalat sanayii bizim önde gelen sektörlerimizden. Bunların ihracatta yaşadıkları bir takım sorunlar var veya olacak, öyle görünüyor. Bu sektörün yaptığı ihracat Afrika ülkeleri, Orta Doğu ve Asya ülkelerine yönelik. Oralarda da sorunlar var. Özellikle gümrüklerde yaşanan sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Paketin bütününe baktığımızda imalat sektörünün ayakta kalmasına yönelik tedbirler olduğunu görüyoruz. Esnaf ve sanatkarlarımıza yönelik, Halk Bankası’na olan kredi borçlarının Nisan, Mayıs, Haziran dönemlerine ait taksitlerinin erteleneceği ifade ediliyor. Demek istediğim şu;  keşke daha güçlü bir ülke olsakta paketi 100 milyar değil, açıkçası 500 milyar şeklinde açıklayabilseydik. Ancak diğer taraftan bu paket bir başlangıç paketidir şeklinde de ifade edildi. İlerleyen günlerde belki eksik kalan alanlara yönelik de yeni paketler açıklanacağını düşünebiliriz. Üretimde de sıkıntı olmaması için bu tedbirler içinde bazı başlıklar görüyoruz. Bu konuda hızlı hareket edildiğini de söyleyebilirim. Şöyle ki, stok finansmanından bahsedildi. İhracatcıların ihracat miktarlarının ertelenmesi gibi nedenlerle önümüzdeki dönemlerde stoklarında muhtemel artışlar görülecek. İhracatçı Birlikleri firmalardan stok bilgisi istemiş. Ama bu stok miktarlarına yönelik nasıl bir finansman sağlanacağı konusunda bir bilgi yok. Sadece bilgi toplanıyor. Şimdi esas olan şu; farzedelim bur süreç bir aylık bir süreç. İnşaallah öyledir, daha fazla sürmez. Başlangıç ve sonunu belirleyebildiğimizi düşünelim. Bunu atlatırız. Toplum olarak. Belki ek tedbirler de alınarak, unutulan kesimler varsa onlara da  yönelik acil tedbirler alınarak bu süreç atlatılabilir. Ama bu bir ay değilse ve belirsiz bir süre olursa, tabi o zaman onun altından kalmak çok daha zor olur.

Yeni gelişmelere göre dış pazara açılmak isteyen sektörlerimiz var mı?

Kısa dönemde bunu atlattığımızı varsayarak bunu konuşmak istiyorum; hem Türkiye geneli hem Çorum bazında bunu değerlendirebiliriz. Amerika’da Tedarik Zinciri Enstitüsü diye bir enstitü var. Dünyanın birçok ülkesi üye. Şubat ve Mart aylarında 600 işletmeyi kapsayan bir araştırma yapmışlar. Oradan çıkan sonuç şu: Çin’i artık tedarikçi olarak görmek istemiyorlar. Yani fabrikalarını Çin’e kurmak istemiyorlar. Özellikle ülkemiz açısından otomotiv sektörünün de bu krizden çok etkileneceğini düşünürsek -tabi bu otomotiv yatırımlarının bir an önce gelmesi kolay değil- dünya otomotiv tedarikçileri içinde de Çin yine birinci sırada. Çin küresel ekonomide yüzde 20’leri aşan bir tedarikçi durumunda. Türkiye 3.sırada yer alıyor otomotiv sektöründe. Yine parantez açarak söylüyorum, eğer bu süreci atlatırsak, Türkiye Çin’e olan bu psikolojik soğukluk nedeniyle pek rahat bir şekilde alternatif ülke haline gelebilir. Otomotivde gelebilir. Tekstilde hatta şu anda ikinci el tekstil makinelerinin bulunamadığı söyleniyor. Bizim insanımızın farklı bir yapısı var. Bir taraftan reaksiyonunu gösterirken diğer taraftan da geleceğe yönelik planlarını yapabiliyor. Tabi bir iki ay içinde Türkiye’nin bu sürecin üstesinden geleceğini varsayarak yeni pazarlar, yeni sektörler olabilir diyoruz. Bu manada tekstil sektörü başta olmak üzere, otomotiv sektörü, giyim sektöründe Türkiye’nin Çin’e alternatif tedarikçi ülke olabileceğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Çorum özelinde kendi bilgi ve becerisinin oluştuğu alanlarda bunu hızlıca değerlendirir.

Bu zor süreçte sade vatandaşımıza ne tür ekonomik tedbirler önerirsiniz?

Yetkili bakanlıklar açıklama yapıyor. Türkiye’nin gıda stokları 2 yıl yetecek kadar var deniyor. Biz de buna inanıyoruz. Böyle bir durumdayken herhangi bir sokağa çıkma yasağı riski de yokken stokların bol olduğu bir dönemde gidip de rafları, marketleri boşaltmanın pek bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bu aynı zamanda kötü niyetli insanlara da fırsat yaratmış oluyor. Kolonya ve bazı gıda maddelerinde fiyatların anormal şekilde arttığını görüyoruz. Buna gerek yok. Türkiye’nin bu süreci idare edecek şekilde stoklarının olduğu yetkili makamlar tarafından ifade ediliyor. Bunu ben söylemiyorum açıkçası.

Biz ülke insanı olarak sıkıntılara bağışıklığı olan bir toplumuz. Tabi şimdi yaşadığımız süreç biraz bunun dışında. Sağlık sorunu. İnşaallah bu süreci atlattığımız zaman geri dönüşümüz daha iyi olacak diye düşünüyorum diğer milletlere göre. Biz atlatırız, çünkü bu toplumda açıkçası bu konuda bir birikim oluştu. Bizim genetiğimize yerleşmiş durumda. Bazen de ani reaksiyonlar oluşturuyoruz. Dünyanın en kırılgan ekonomilerinden bir tanesiyiz. Bu zayıf ekonomi anlamında değil. Örneğin en kırılgan ekonomi olmayan ülke Kiribati Cumhuriyeti diye bir ülke. Çünkü dünyadan haberleri yok. Biz oluşan her olaya çok büyük bir tepki verebiliyoruz. Bunu bireysel anlamda da yapıyoruz. Marketlere koşmamız sanırım bunun bir göstergesi. Bizim insanımızın refah seviyesini artırmamız için katma değeri yüksek ürünlerin üretilip ihracatının yapılması gerekir. Tek çıkış yolu açıkçası budur. Bu konuda Bilim Sanayi Bakanlığımızın da son yıllarda önemli çalışmalar yaptığını biliyoruz. Strateji belgelerini takip ediyoruz. Açıkçası şunu ifade etmek istiyorum; kilogram başına düşen fiyatımızı artırmamız gerekiyor. Yani Türkiye gümrüğünden çıkmış bir kamyonu durdurduğumuz zaman bunun içindeki ürünleri tartıyorsunuz, fiyatını soruyorsunuz. Türkiye diyor ki 1.5 dolar. Japonya’nın böyle bir kamyonunu durdurduğunuzu varsayın, onun içindeki ürünlerin kilogram fiyatı 4 dolar. Yani şunu ifade edebiliriz, bunun illa inovasyona yönelik bir şey olmasına da gerek yok.

Hocam bir örnekle açıklarsanız;

1 kg. patatesi 1 dolara veya 1 liraya satmaktansa, bunu işleyip 10  liraya sattığımız zaman katma değeri yüksek ürün üretmiş oluyoruz basitçe. Ama bunu teknolojiyle de desteklersek, o zaman çok daha güzel olur. Çünkü gelecek teknoloji ve bilimde.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
karakuş 2020-05-06 01:39:28

neden yorumlar temizlendi? bu mu özgür basın

banner165