Osmanlı Döneminde Çorum'da Vakıf Hizmetleri

İMVAK Mütevelli Heyeti Üyesi Emekli Öğretim Görevlisi Ali Ilıca, Vakıflar Haftası nedeniyle Osmanlı döneminde Çorum’da vakıf hizmetlerini anlattı.

09 Mayıs 2024 Perşembe 19:51
Osmanlı Döneminde Çorum'da Vakıf Hizmetleri

İMVAK Mütevelli Heyeti Üyesi Emekli Öğretim Görevlisi Ali Ilıca, Vakıflar Haftası nedeniyle Osmanlı döneminde Çorum’da vakıf hizmetlerini anlattı.

Vakıf sisteminin tanımından önemine kadar arşiv ve belgelere dayandırarak detaylı bir sunum yapan Ilıca, ‘Osmanlı Dönemi Çorum’da Vakıf Hizmetleri’ başlıklı çalışmasını şöyle aktardı:

“Vakıf; yardımlaşma, sevgi ve şefkat duygularının ölümsüzleşmesi arzusundan doğmuştur, diğergamlığın kurumlaşmış halidir. Kişinin imkanlarını gönüllü olarak başkalarıyla paylaşmasıdır. Zekat, sadaka gibi ifadelendirilen infakın da üzerinde bir düşünce ve eylem boyutudur. Kişinin toplumunu ve değerlerini önemsemesidir. İnsanın gönül derinliğinden gelen, uygulamaya konulan yardımseverliğin, cömertliğin, sosyal sorumluluğun zirveye ulaştığı en son noktasıdır.

Vakıf; mahallin imkanlarının öncelikli olarak o çevrenin ihtiyaçları için harcanmasıdır. Devlet imkanlarının yetersiz kaldığı durumlarda bilinçli bir toplum dayanışmasıdır. Devletin yapmak istediği ama tam anlamıyla başaramadığı hizmetler için başvurduğu özelleştirmenin kendisidir. Devlet-millet arasında sıcak duyguların oluşmasına katkı sağlayan sivil toplum hareketidir. Kısaca vakıf, insanı merkeze alan, hatta yaratılanı Yaratan için sevmenin gereği olarak diğer canlılara da hizmeti esas tutan, imkanların paylaşımından doğan bir kaynaşma, dayanışma, birliktelik ruhudur.

Vakıflar aracılığıyla, Osmanlı toplumunda ihtiyacı olup da kendisine ulaşılamayan herhangi bir kişi, toplumda eksikliği hissedildiği anda ilgilenilmeyen bir konu, faydalı olduğuna inanıldığı halde geriye bırakılan bir hizmet yok gibidir. Dolayısıyla, “insanların iyisi başkalarına faydalı olan, malın iyisi Allah rızası için harcanan, vakfın iyisi de en fazla ihtiyaç duyulan bir alanda hizmet verendir” anlayışından hareket eden insanlar ya vakıf kurmuşlar ya da kurulmuş bir vakfa katkıda bulunmuşlardır.

Osmanlı döneminde vakıf hizmetleri Çorum’da da son derece yaygındır. Eğitim-öğretim hizmetleri, çeşme yapımı, çeşme su yollarının bakım ve onarımı, kaldırım taşları döşenmesi, çeşme önleri ve sokakların aydınlatılması, halka açık tuvaletler yapılması, fakirlerin evlendirilmesi, camilerin ısınma ve aydınlatma giderlerinin karşılanması, cami ve medrese görevlilerine ücret ödenmesi, hanlar, hamamlar yaptırılması, yolculara ve gariplere yemek ve yatacak yer imkanları sağlanması gibi pek çok alanda hizmetler verilmiştir. Adeta, merkezî idarenin imkanlarından yeteri kadar istifade edemeyen Çorumlular, toplum hizmetlerinde gördükleri her boşluğu vakıf hizmetleriyle doldurmuştur. Bu hizmetler için ev, tarla, bağ, bahçe, han, hamam, evde kullanılan eşyalar, para, kira gelirleri hatta tabancalar vakfedildiği olmuştur.

Paranın %15’i geçmeyecek şekilde alınıp satılmasına izin verilmesi, anaparadan fazla olarak alınan miktarın toplum hizmetlerinde kullanılmasının fıkhi boyutu kaynaklarda hararetli bir şekilde tartışılmıştır. Osmanlı döneminde, zamanın Şeyhulislamı Ebussuud Efendi’nin (Ö.1575), ileri görüşlülüğü, siyasi ve sosyal alandaki devlet adamlılığının kazandırdığı tecrübesi, ülkeye ve insana hizmet boyutunda dinin öngördüğü temel esasları dikkate alan yaklaşımı sonucu para vakıfları devletin bilgisi ve onayı dahilinde uygulamaya konulmuştur. Gayrımenkullere dayalı vakıflar yanında para vakıfları da Çorum’da son derece yaygındır, konu hakkında arşiv kayıtlarında çok sayıda belge mevcuttur.

Paranın alınıp satılması sonucu elde edilen gelir faizdir, bu faizli dindarlıktır gibi yaklaşımlar olmakla birlikte belgeler üzerinde yaptığımız değerlendirmeler sonucu ulaştığımız bilgi Çorum’da para vakıflarının son derece yaygın olduğu, özellikle cami ve suyolu hizmetlerinde yoğunlaştığı, adına ne denilirse denilsin Çorum’da anaparanın üzerinde bir getiri sağlayacak şekilde paranın vakıflar aracılığı ile alınıp satıldığı kesindir. 16.yüzyıl ekonomik durumu ve ülke imkanları dikkate alındığında Osmanlı Devleti bütçe gelirleri içerisinde para vakıf gelirlerinin oranı toplam ülke gelirlerinin %12’sine ulaştığı bilinir.

Belgelerini incelediğim Osmanlı dönemi Çorum’a ait 247 adet vakıf içerisinde para vakıflarının sayısı 151’dir. 1800’lü yılların başında Çorum’a ait belgelerde geçen para vakıflarında biriken toplam ana meblağ 247.302 kuruştur. Bu Çorum şartlarında oldukça yüksek bir orandır, bu para piyasada çalıştırılmakta ve her ihtiyacı olan bu fondan rahatlıkla istifade edebilmektedir. Bu meblağ ortalama her yıl %15 kârıyla isteyene borç olarak verilmektedir. 1820’li yıllarda Çorum’da ev satışlarının ortalama 200 ila 1.000 kuruş arasında olduğu düşünülürse para vakıfları aracılığı ile verilen hizmet daha anlaşılır olacaktır.

Devlet imkanlarından yeteri kadar istifade edemeyen ve Osmanlı döneminde Ulucami ve birkaç binanın dışında ciddi bir yatırımın yapılmadığı Çorum’da halk kendi imkanlarıyla yaşamış, sıkıntılarını vakıflar kanalıyla çözmeye çalışmış, para vakıfları sayesinde piyasada ciddi oranda sıcak para sirkülasyonu sağlanmıştır. Bu açıdan tarihi süreçte vakıflar Çorum’da çok etkin ve yararlı hizmetler sunmuştur.

Ülke ekonomisinin sıkıntılı bir sürece girdiği dönemlerde durumdan pay çıkarmaya çalışanlar olmuştur. 1600’lü yıllarda para darlığı sebebiyle faizcilik âdeta zulme dönüşmüştür. 1602’de yeniçeri ve acemioğlanları reayaya ve esnafa, yüz kuruşun bir aylığını 30 kuruşa faize vermişlerdir ki bu oran yıllık yüzde 360 demektir. Bazıları da ‘selem’ adıyla borç akçe vermiş, fakirler bunu ödeyemeyince de bağ, bahçe, tarla ve koyunlarını zapt etmişlerdir. I.Ahmed zamanında çıkarılan adalet fermanında, mürabahacılık celâlî isyanlarının sebeplerinden biri olarak sayılmıştır. Faizciler, bir kuruşu veya altunu ayda 4-5 akçe getirmek üzere veriyorlardı ki bu sûretle bin akçe 400-500 akçe gelir getiriyordu. İşte bu şartlar ve ortamda para vakıfları kuruldu, ihtiyaç sahiplerine %15 fazlasıyla borç vermeye başladı. Bu durum faiz işlemi olarak da görülmedi. Toplumda ortaya çıkan faizcilik ve tefeciliğe karşı bir çözüm olarak uygulamaya konuldu.

Arşiv kayıtlarına göre Çorum’da 1595 tarihinde Ömer Seydim Köyü’nden Cemal kızı Marziye Hatun 1.200 akçe vakfetmiştir. Yine 1595 tarihli Hacı Mehmet kızı Zehra Hanım 8 adet dükkan ve 1.000 dirhem para vakfetmiştir. Vakfiyesinden Koca Mehmet Paşa’nın kızı olduğu anlaşılan Zehra Hanım, ayrıca Çorum’da Sabuncu mahallesinde Darülkurra adıyla bir okul yaptırmış, dükkan gelirleri ve paranın %15 artışla borç verilmesi sonucu elde edilecek gelirin bu hizmetler için harcanmasını vakfiyesinde açık olarak yazmıştır. Çorum’da para vakıfların böylesi  çok fazla örneği vardır.

Çorum’da vakıfların sayısı 1800’lü yıllarda önemli oranda artmıştır. Bunun önemli sebeplerinden birisi de Çorum’daki depremlerdir. 1758 yılındaki depremle birlikte kıtlık yaşanmıştır. Çok sayıda insan ve hayvan ölmüştür. 1786 yılında olan depremde Ulucami zarar görmüş, 1793 deki depremde ise büyük can ve mal kaybı olmuş, çok sayıda insan başka yerlere göç etmiş, Camikebir yıkılmıştır. 1793 yılındaki depremde Çorum’daki cami ve mescidlerin yıkılması üzerine Çorum Nâibi tarafından padişaha yazılan Recep 1794 tarihli bir arzda Cuma ve bayram namazları kılmak için şehirde cami kalmadığı ifade edilerek Karakeçili mescidinin camiye dönüştürülmesi için izin verilmesi istenmiştir. Bu deprem dolayısıyla Çorum Emiri Kenanzâde Abdullah ve Çorum kadısı birlikte Padişaha gönderdikleri yazıda; “Çorum’da sakin ulema, suleha, imamlar, hatipler, sadat-ı kiram ve zuafa nezdimize gelip şöyle bir istirhamda bulundular arz ediyoruz; Zelzele dolayısıyla hâne bulabilenler olmuşsa da 800’den ziyade ahali ev bulamadıklarından Çorum’u terk etmişler ve âhar beldeye hicrete mecbur kalmışlardır. Bu durum karşısında memleket harap, zayıf bir hale düşmüş bir de defaatle yangın zuhur edip dükkanlarımız, mallarımızla birlikte yanmış bir çok kimseler akıllarını kaybetmiş olduklarından bu hal memleketi mahvetmiş olmakla …” diye Çorum’da insanların ne hale düştüğünü rapor etmişlerdir.

Bu depremler üzerine Çorum’dan çok sayıda zengin insan Mısır dahil pek çok yere göç edip gitmiştir. Geride kalan ve fakir olan insanlar sıkıntı çekmeye başlayınca imkan sahibi kişilerce oluşturulan vakıflar sayesinde mahallelere hizmet götürülmüş, çeşmeler, kaldırımlar, okullar yaptırılmış, cami ve mescitler tamir ettirilmiş, ihtiyaç sahiplerine giyecek ve yiyecek desteği sağlanmıştır. İşte böyle bir ortamda vakıflar Çorum’da herkesin umudu, kurtarıcısı ve yardım aracı olmuştur. Yok zamanında herkes yanı başında kendisine uzanan bir el bulabilmiştir.

Çorum’da vakıfların en fazla yoğunlaştığı yer Ulucami’dir. Arşiv kayıtlarına göre Çorum’da, 1550-1600 yılları arasında 206 dükkan tespit edilmiştir. Bunların 148’i vakıflara aittir. Vakıfların dışında da 58 dükkan bulunmaktadır. Ulucami ise, 860/1455’den önce, 40 vakıf dükkanı ile şehirdeki tüm vakıf dükkanlarının %27’sine sahiptir. Arşiv kayıtlarından elde edilen belgelere göre, 937 H./1530 M. yılında Ulucami için 1 hamam, 2 ev, 43 dükkan vakfedildiği ve araziden de 63 müd (yaklaşık 32 ton) mahsül geldiği görülmektedir. Kısaca, Çorum insanı, Ulucami’ye ayrı bir önem vermiş, her türlü hizmet giderlerinin karşılanması ve ilelebet ayakta kalabilmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.

Çorum’da, tespit edilebildiğimiz kadarıyla çok sayıda medresede eğitim-öğretim hizmeti de verilmiştir. Bu hizmetler için kurulan vakıflar aracılığıyla da buralara destek sağlanmıştır. Danişmendliler zamanında Çorum’da 10 medrese açılmış, 15 âlim bu medreselerde ders okutmaya başlamış, meşhur şeyhlerden 20 kadarı Çorum’un içinde ve 40 kadarı köylerde tekkeler, zaviyeler açmış, bu şeyhlerin bir kısmı vakıflar tesis etmiştir. Şehrin her tarafına yayılan medrese ve zaviyeler bölgenin kültürel açıdan kalkınmasına büyük katkı sağlamıştır. Abdalata da Şeyh Burhan İlyas, Alaca’da Hüseyin Gazi, Sungurlu’da Ergülü Baba, Seydim’de Seyyit Murat, Oğuzlar’da Karadonlu Can Baba, Osmancık’ta Koyun Baba, Mecitözü bölgesinde Elvan Çelebi gibi çok sayıda Allah dostu bölgenin imarı, arazinin ihyası, halkın eğitilmesi, eşkıyalığın önlenmesi, bölgelerinden gelip geçen yolcu ve misafirlere yemek ve yatacak yer temin edilmesi gibi pek çok hizmetlerde bulunmuşlar, bu hizmetleri de kurdukları vakıflar aracılığı ile insanlar arasında herhangi bir ayırım yapmadan hizmet sunmuşlardır.

Çorum’da, 1595 yılında muallimhane olduğu, burada günlük bir akçe ücretle mütevelli olan Habib Fakiyye yerine Yusuf Fakiyye’nin atandığına dair kadı nâibi Hayri’nin arzı üzerine 22 Cemaziyelahire 1595’de kendisine berat verildiğine dair arşiv kaydı vardır. 1595 tarihinde Çorum’da bulunan Seyyid Medresesi müderrislerinden Mevlâna Zeynelabidin yaşlandığı için bu görevden ayrılmak istediğini bildirdiğinde günlük elli akçe ücret aldığı ifade edilmektedir. O gün itibariyle, Ulucami imamı olan Hüseyin’e günlük üç akçe verildiği tespit edilmiştir. Bu ödemeler, o dönem itibari ile vakıfların gücünü, vakıflar aracılığı ile ilme ve ilim adamına verilen değeri göstermektedir.

Kurdoğullarından Hacı Süleyman Ağa’nın 1750 tarihli vakfiyesinde ev, hamam, değirmen, bağ, 550 kuruş gibi mal varlığından hisse ayırarak eğitim hizmetlerine aktardığı, müderrise aylık ücret ödediği, lojman olarak ev tahsis ettiği görülmüştür. Ayrıca, Hacı Osman Bey’in, 1826 yılında medresedeki öğrencilere destek olmak amacıyla evini vakfettiği tespit edilmiştir.

Okul yapımı ve gelir temini konusunda Çorumlu kadınlar da görev üstlenmiştir. Çok sayıda örneği olmakla birlikte 1595 tarihli kayıtlarda Hacı Mehmet kızı Zehra Hanım ile Seyyid Hacı Mehmet kızı Şerife Fatma Hatun’un okul yaptırdığı, çok sayıda kadının da değişik zamanlarda eğitim öğretim hizmetlerine katkı sağladığı belgelerde yer almıştır. Her konuda olduğu gibi tarihte Çorumlu hanımların topluma yönelik hizmetlerde daima erkeklerin yanında yer aldığı, okuma-yazma konusunda mal varlıklarını vakfetmede tereddüt etmedikleri belgelerde görülür.

Çorum’un su ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla Kanuni Sultan Süleyman tarafından Sıklık denilen mevkiden borularla şehre su getirtilmiştir. Şehre getirilen bu su, kale içine akmakta burada ihtiyaç kadar alındıktan sonra artanı kale yakınında bulunan dört mahalleye taksim olunarak buralardaki çeşmelere akıtılmakta idi. Daha sonra ise Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Ilıca suyunu getirtti, sıklık suyunu da tamir ettirdi. Ilıca suyu sıcak olduğundan hamamlarda da kullanıldı. Suyun bol olması şehirde hamamların çok olmasının ana sebebi idi. Hatta, Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, şehirde Yeni Hamam, Ulama Paşa Hamamı, Beyler Çelebi hamamlarının meşhur olduğunu, ayrıca 40 kadar saray hamamı, 18 yerde içme suyu akan çeşmeleri bulunduğundan bahsederken 1902 yılına ait Ankara Vilâyeti salnamesinde, merkezde 125 adet çeşme olduğu ifade edilmiştir.

Çorum’da bulunan temiz su yollarının bakım ve onarım giderlerine harcanmak üzere vakfedilen paranın mütevellisi olan Kadızâde Veyis Efendi vefat edince bu görev Karamüftüzâde Hacı Hasan Efendi’ye verilmiştir. 20 Zilkade 1868 tarihinde yapılan devirde, mütevelli Hasan Efendi’ye toplam 45.478 kuruş teslim edilmiştir. Kubbeli cami ve önünde bulunan çeşmenin masrafları için hayır sahipleri 25 Zilkade 1824 yılına kadar toplam 3.505 kuruş para ve 8 adet dükkan vakfetmiştir.

Çorum’da vakıflar tarafından verilen hizmetlerden birisi de yollara kaldırım taşı döşenmesidir. Asfalt veya betonlama imkânının olmadığı dönemlerde insanların istifade etmesi, toz, çamur gibi etrafı kirleten unsurlardan mümkün olduğunca uzak durulabilmesi amacıyla yaptırılan kaldırımlara Çorum’da bulunan vakıflar ilgi duymuştur. Şehrin temizliği için gelenek oluşturulmuştur. Bu konuya kadınların daha fazla ilgi duymuş olması ise özel bir durumdur. Muhtemeldir ki kadınların doğasında bulunan temizlik anlayışı, mahallenin görünümünün güzelleştirilmesi, toprak yollardaki su birikintisi ve çamur oluşumlarının önlenmesi, mahallede ihtiyaç olarak gördükleri bir eksikliğin giderilmesi gibi sebeplerden biri veya birkaçı kaldırım yapımına teşvik unsuru sayılabilir. Ayrıca, kaldırım yaptırılan yerlerin başında Burhan Kethüdâ cami önü, Uncu dükkanlarının bulunduğu sokak olması anlamlıdır. Uncular çarşısının önüne kaldırım döşenmesinde yiyecek sıkıntısı çekildiği dönemlerde un ve ekmeğe karşı gösterilen hassasiyet ve nimet olarak nitelendirilen unun tozdan etkilenmemesi, içerisine yabancı maddelerin karışmaması, unun ayaklar altında çiğnenmemesi gibi hususlar düşünülmüş olmalıdır.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumları olan vakıflar Osmanlı döneminde Çorum’da son derece yaygın ve etkindir. Kadısı, müftüsü, eşrafı, zengini, köylüsü, kadını, erkeği kısaca toplumun her kesiminden çok sayıda insan ferdî veya toplu olarak bu hizmet kervanında yerini almıştır. Kişilerin sahip oldukları mallarını bir başkasıyla paylaşma duygusunun Allah rızası yanında, Anadolu insanının genel karakterinin etkisi dikkate alındığında, vakıflar konusundaki bu genel kabul aslında erdemli bir davranış modeli olarak algılanmalıdır. Buradan hareketle vakıf hizmetlerinin bu kadar yaygın olması Çorum insanının erdemli yaşama karakterinin tezahürü olarak nitelendirilmelidir.

Çorum’da vakıfların, başlangıçta zaviyeler sonra cami ve mescitler, daha sonraları da okul, kütüphane, suyolu hizmetleri gibi alanlarda yoğunluk kazandığı görülmektedir. Para vakıflarının çokluğu ve buralarda biriken paranın dikkat çekecek şekilde fazla olması toplumda ticari bir hareketliliğin ifadesidir. Burada biriken paranın ihtiyacı olan insanlara borç olarak verilmesi, alınan fazlalığın da yine toplum hizmetlerine harcanmış olması piyasa ekonomisi açısından özellikli bir durumdur. Paranın daima piyasaya sunulması, sirkülasyon sağlanması, para-işgücü ortaklığının yoğunlaşması üretimi beraberinde getirmiş dolayısıyla insanlar kazanırken ülke ekonomisine de katkı sağlamışlardır.
Eşkıya hareketleri, deprem, kıtlık gibi doğal afetler, cehri ticaretinin getirdiği geçici zenginlik, karayolu ticaretinin deniz, demiryolu ve havayoluna kayması bunlardan da Çorum’un yeteri kadar istifade edememiş olması bölgenin geri kalmasının en büyük sebeplerindendir. Bunlardan doğan sıkıntıları gidermeye ve bu aradaki boşluğu doldurmaya çalışan da vakıf kurumları olmuştur. Çorum halkı devletten yeteri kadar destek alamadığı için vakıflarla birbirlerine destek olmuş, dayanışma içerisinde kalmış, kendi imkanları ile ayakta kalmanın uğraşını vermiştir.

Sonuç olarak, hayat şartları bakımından insanlar arasında büyük ölçüde sosyal adaletin sağlanması ve farklılıkların kaldırılması açısından mühim bir role sahip olan vakıflar aracılığıyla Çorum’da kamu ve özel alanda büyük ve yararlı hizmetler verilmiştir. Toplumsal yardımlaşma ve dayanışma açısından aracı kurumlar olmaları sebebiyle vakıfların bu imkânı iyi bir şekilde değerlendirilmiştir. Vakıf kuranlar, Allah rızası yanında toplumda iyi bir iş yapmış olmanın mutluluğunu hayatta iken yaşamış, vefatlarından sonra da hayırla anılmışlardır. Vakıflardan istifade edenler de bir başkasına sıkıntı vermeden, minnet altında kalmadan, aşağılık duygusuna kapılmadan, sıkıntı sürecinde istismar edilmeden birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde olmanın hazzını yaşamıştır. Vakıf hizmet anlayışındaki bu duygular iyi bir şekilde anlaşılır, istismarına gidilmez ise geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu kurumlardan istifade edilebilir, sosyal sermayenin artışına aracı kılınabilir, zamanın şartları ve ihtiyaçları doğrultusunda hizmet alanları genişletilebilir, milli birlik, beraberlik ve dayanışmanın sağlanması açısından aracı kurumlar olarak değerlendirilebilir.

Günümüzde vakıfların pek çoğu maalesef tarihteki ruhun, vizyon ve misyonun dışında faaliyet sürmektedir. Vakıflar, toplumda para toplama kuruluşları gibi algılanmaktadır. Yardım sandıkları olarak nitelendirilebilecek oluşumlar vakıf statüsü kazanmıştır. Yöneticileri gündelik siyasete ve eğilimlere aşırı ilgi göstermektedir. Mensuplarını kollama, nüfuz kullanma, bürokraside üst düzey makam ve mevkilere insan yerleştirme gibi vakıf anlayışına hiç de uygun olmayan iş ve işlemler yürütülmektedir. Vakıflar, üyeleri için nimetlenme yeri değil halka hizmet sunma, din, dil, parti, mezhep ayırmaksızın herkesi sahiplenme, kimseyi ötekileştirmeden, ayırmadan çare sunma, derman olma yuvalarıdır. Aykırı faaliyette bulunanlar vakıf ruhunu iğfal etmekte, halkın nezdinde vakıf anlayışını değersizleştirmekte, geçmişte güzel ve hayırlı işler yapanların emeklerini boşa çıkarmaktadırlar. Dilerim en kısa sürede bu hataya düşmüş olan oluşumlar vakıfların özel ruhuna tekrar kavuşur. Modern dünyanın her geçen gün insanı daha fazla yalnızlığa ittiği günümüzde vakıflar Hakk’ın rızası için halka hizmeti gaye edinir, ihtiyacı olan herkesin yanı başında kendisine uzanan yardım eli olarak çalışır.

Vakıflar haftası olması nedeniyle ülkemize, milletimize, çevremize katkı yapmak amacıyla vakıf kuran, kurulan vakıflara destek olanları İMVAK Mütevelli Heyeti adına rahmet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Saygılarımla.”

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Söz Bir... 2024-05-11 03:31:40

Eline, emeğine sağlık hocam, ders alınacak çok güzel bir yazı olmuş. Bu vakıfların ibretlik çalışmalarından, şimdiki tarikat vakıflarının ders alması gerekir.

Avatar
Gözlemci 2024-05-10 12:25:19

Emeğiniz için çok teşekkür ederim. Çok faydalı ve etkiliyici bir yazı.

Avatar
Ali Ilıca 2024-05-11 12:10:37

Vakıf tesis edilirken vâkıfın dua ve bedduası yazılı olan bir bölüm vardır. İnsanlar bunun farkına varmış olsa vakıf hizmetlerinden kendisi için menfaat temin etme veya birilerinin duygularını istismar etmeyi bırakın bunları aklından bile geçiremez. Ecdadımız vakıf bir araziden kendi tarlasına geçecekse çarığının altını temizlemeden tarlasına ayak basmaz imiş. Ola ki vakıf toprağından çarık altında bir toprak parçası bulaşır da kendi tarlasına gitmiş olur.Ama günümüzde bu hassasiyeti bırakın vakıflarda adam kayırma, makam mevki elde etme noktasında basamak olarak kullanılan çok kötü örnekler var. Her fırsatta vakıf adıyla para toplayanlar da cabası. Allah sonumuzu hayır eylesin. Vakıf ruhu insanların süfli emellerine kurban olup değersizleşmez inşAllah.

Avatar
Ali Cemal 2024-05-11 15:21:17

Söz uçar yazı kalır. Bu çalışma behemehal kitap olmalı.