'Türkiye Çözümü, Brüksel’de Washington’da Aramamalı'

Saadet Partisi Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık gündemle alakalı önemli açıklamalarda bulundu.

25 Ocak 2016 Pazartesi 16:56
'Türkiye Çözümü, Brüksel’de Washington’da Aramamalı'

Saadet Partisi Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık gündemle alakalı önemli açıklamalarda bulundu.

Ülke gündeminin baş döndürücü bir hızla değişmeye devam ettiğini ifade eden  Cıdık,
“Konuşulanların birçoğu ülkemizin temel sorunlarının tartışılmasından öte, sadece boş, anlamsız ve enerji kaybından öte bir şey değil. Yumruklar sıkılı, kaşlar çatık, konuşmalar hakaretlerle dolu, üslup problemli, dil acımasız, şefkatten uzak ve her şeyiyle kin ve nefretin hayatımızın her aşamasını kapladığı bir süreci yaşıyoruz.”dedi.


Cıdık, açıklamasının devamında şöyle devam etti; “Günler geçiyor, sorunlarımız bir kartopu gibi büyümeye devam ediyor ve temel sorunlarımızı sürekli erteliyoruz. Milletimiz dünden habersiz, bugünü kurtaran, yarın ise ne olacağı ve ne ile karşılaşacağını kestiremeyen bir yol haritasına mahkûm edilmiş durumda. 


İçinde bulunduğumuz günler, bölgemizin yeniden dizayn edilmesi için gizli, açık planların yapıldığı günlerdir. 1.Dünya Savaşı devam ederken, Mayıs 1916’da Osmanlı topraklarını Sykes Picot gizli anlaşmasıyla İngiliz ve Fransızlar kendi aralarında paylaşmışlardı. Bugün de Irak fiili olarak 3’e bölündü. Suriye’de iç savaş devam ediyor. Yemen ve Libya’daki istikrarsızlık tüm bölgeye sirayet etmiş durumda., Mısır’daki darbe sürecinden kaynaklanan belirsizlikler hala cevabını bekliyor. Bütün bu manzara bölgemizde aynı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de kapalı kapılar ardında gizli planların yapıldığını göstermiyor mu? Çevremiz böylesine istikrarsızlaştırılınca, bunu olumsuz sonuçlarını biz de doğrudan hissetmeye başladık. Bugün 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz, ülkemizde yaşamak zorunda kaldıysa, bu sürecin psikolojik ve sosyolojik etkileri zaman içinde daha da etkili olacak demektir. Sultanahmet’te, Ankara’da, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta patlatılan bombaların, Irak’ta, Suriye’de yaşananlardan bağımsız düşünülemeyeceği açıktır. Türkiye maalesef attığı yanlış adımlarla ve dış politikada vizyonsuz hareket etmesiyle bölgemizin istikrarsızlığında önemli pay sahibi olmuştur. 


Diğer taraftan ülkemizin bir bölümünde, haftalardır devam eden sokağa çıkma yasakları ile olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Açılım Süreci’nde yapılan yanlışların, Çözüm Süreci’nde atılan yanlış adımların acı sonuçlarını bugün çok daha net görebiliyoruz. Her gün gelen şehit haberleri canımızı acıtıyor yüreğimizi dağlıyor. Şehirlere silahların yığıldığını, PKK terör örgütünün dağ kadrosunu gençleştirerek, daha da sayıca artış sağladığını dile getirilen açıklamalar iktidar kanadı tarafından hiç dikkate alınmadı. Hatta bu uyarılar “Ne yani siz anaların ağlamasını mı istiyorsunuz?” gibi yorumlarla karşı karşıya bırakıldılar. O gün bu uyarılara böyle cevap verenler, şimdi analar ağlamasın diye diye anaların anasını ağlattılar. IŞİD’le mücadele adı altında PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye verilen ABD desteği bugün doğrudan halk hareketi adı altında güvenlik güçlerimizi şehit ediyor, sivil kayıplarımıza sebep oluyor. 


Oyuna bakınız ki, bir tarafta doğu ve güneydoğumuzdaki insanımızın devlete olan aidiyet duygusu zayıflatılmak isteniyor, diğer taraftan güvenlik güçlerimizin PKK terör örgütü ve uzantılarının yönelik değil de, sanki halka karşı bir operasyon yürüttüğü algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu büyük bir tuzaktır ve bu tuzağa düşmeden yola devam edebilmeyi başarmalıyız. 


Evet, gelinen nokta kaygı verici ve hatta 77 milyon insanımızın bir beraber yaşama bilinci ve duygusu büyük yara alıyor. Milli birliğimizin, bütünlüğümüzün muhafazası zorlaşıyor. Böyle bir durumda hükümetin bir an evvel toplumun farklı kesimlerini de dahil ederek Türkiye için acil eylem ve onarım programını hayata geçirmesi gerekiyor. Böyle bir çağrı ilk etapta herkesin makul olarak kabul edeceği bir çağrıdır. Ancak varlığını kutuplaşmadan, ayrıştırmadan elde ettiği kazanımlara borçlu olanlar bu çağrıyı ne kadar dikkate alır, bu çağrı onlar için ne anlam ifade edebilir onu da kestiremiyoruz. 


Ayrımcılık, bölücülük yapmadan, sorunlarımızın çözümünü, Brüksel’de, Washington’da, Londra’da hatta Tel-aviv’de aramadan kendi içimizde bulmak zorundayız. Etnik ve mezhepsel farklılıkların hiçbir şekilde kaşınmasına fırsat vermeden, şefkatle ve sabırla toplumun her kesimine dokunan bir çağrıya ihtiyaç var. Akıl bir şeyin sonunu düşünmektir. Türkiye’nin gerçekten yeni bir başlangıca, yeni bir söze, yeni bir sayfaya ihtiyacı vardır. “

Son Güncelleme: 25.01.2016 17:02
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.