habercim19.com özgür haber özgür yorum
2017-06-28 19:51:48

SURİYE KONUSUNDA SUÇLULUK DUYGUSUNA MI KAPILDIK?

Ömer Kılıç

omerkilic91@hotmail.com 28 Haziran 2017, 19:51


“Komşularla sıfır sorun” parolası ile işe başlayan bir hükümetin sadece sınır komşuları değil, sınırdaş olmadığı İslam ülkeleri ile dahi kavgalı hale gelmiş olmasına bakarak Ak Parti hükümetleri, dış politikada cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarısız hükümetleri olduğu iddiasıyla yerden yere vuruluyor. Bu iddialarına gerekçe olarak da partinin bazı yöneticilerinin açıklamalarını örnek gösterip, hata ettiklerini kendilerinin bile itiraf ettiklerini, Suriye ve Ortadoğu politikalarına artık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinin dahi sahip çıkmadığını söylüyorlar. 

Ahmet Davutoğlu’na el çektirilip hükümeti kurma görevinin Binali Yıldırım’a verildiği günden sonra dış politikanın, özellikle Ortadoğu’ya yönelik olanında ciddi bir değişikliğe gidildiği, en azından gidilmek istendiği sır değil. O kadar ki yeni hükümet, komşu ülkelerle yaşanılan sorunların tüm günahını Davutoğlu’na yüklercesine, darbeci Sisi ile hatta eli kanlı Esed’le bile yeni bir sayfa açabileceği yönünde açıklamalar yaptı, ancak bir süre sonra kazın ayağının hiç de öyle olmadığını yaşayarak gördü, o açıklamalar da unutuldu gitti. 

“Emevi Camisinde namaz kılacağız” sözü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğu halde, hayalperestliğine örnek olarak gösterilmek için Ahmet Davutoğlu’na mal edildi. Davutoğlu ise o sözle kanlı katil Esed sonrasının hayal edildiğini ve bunun bile saygıdeğer bir duruş olduğunu düşünmüş olmalı ki, hiçbir zaman “o söz bana ait değil” demedi, eğer ortada bir başarısızlık varsa bunu başkalarına yükleme ucuzluğuna sapmadı.

Peki, ödediğimiz onca ağır bedele rağmen iddia edildiği gibi dış politika konusunda ortada gerçekten bir başarısızlık var mı? Tabi bu soruya cevap verirken de “iktidar dış politikada yapması gerekirken neyi yapmadı?” sorusunun cevabını bulmak gerekir. 

Irak, Mısır ve diğerleri bir yana mesela iktidarın en çok zorlandığı ve son zamanlarda PKK-PYD dışında neredeyse ağzına almak istemediği Suriye konusunda yaptığı yanlış nedir? Kimse şunu söyleyemiyor. Avrupa ülkeleri gibi sığınmacılara kapılar kapatılmalı, sınıra dikenli teller örülmeli, girişlere izin verilmemeliydi diyemiyor. N. Kurtulmuş bile o talihsiz “Suriye politikamız baştan sona yanlıştı” açıklamasını yaparken, hemen kurduğu ikinci cümlede “gerçi sınırlarımızı da kapatamazdık” deme ihtiyacı duyuyordu. 

İç savaşın henüz tırmanmadığı, gözaltına alınan sivillere akıl almaz işkencelerin yapıldığı, Ürdün sınırındaki Dera’da duvarlara Esed aleyhine yazı yazdılar diye 14-15 yaşındaki çocukların cinsel organları kesilmiş halde cesetlerinin ailelerine teslim edildiği günlerde dahi Suriye halkı Esed yönetimine karşı barışçıl gösteriler yapmaya çalışıyor, Türkiye ise Libya ve Mısır gibi olmaması için Beşşar’a ısrarla reform yapmasını tavsiye ediyordu. O ise bu tavsiyelerin hiçbirine kulak asmadığı gibi halkını kitleler halinde işkenceden geçirmeye, katletmeye devam ediyordu. 

Bu durumda Türkiye ne yapmalıydı? Ülkenin ali çıkarları uğruna komşudan yükselen feryatlara kulak tıkayıp Esed’le ilişkisini sürdürmeli miydi? Esed istiyordu ki Türkiye sınırları açmasın, muhalifleri istediği gibi katletsin veya işkenceci polislere teslim olup ölümlerden ölüm beğensinlerdi. Bu yapılmadığı ve muhaliflere kapılar açıldığı için ilişkiler sürdürülemedi ve koptu. 

Hükümet o günlerde ABD ve Avrupa’nın da Esed’e karşı yaptıkları sert açıklamalardan umutlanarak Baas rejiminin yıkılabileceğini düşündü ve muhaliflere destek verdi. ABD ve Avrupa’nın bu kadar p.şt olabileceğini niye düşünemedin diye iktidara kızacaksak kızabiliriz tabi. Ama diyelim ki düşündü, ne yapacaktı? Büyük bir kısmı aynı zamanda akrabamız olan komşu Suriye halkına sırt mı çevirecekti? Kimse böyle bir şeyi açıktan söyleyemiyor, Kılıçdaroğlu bile bu kadar ileri gidemiyor. Dolayısı ile Suriye konusunda en başta yapılanda bir yanlışlık yok. İktidar eğer eleştirilecekse “Esed rejiminin iyice sarsıldığı 2012 yılında niçin muhaliflere silah desteği sağlamadın” diye eleştirilebilir.

Türkiye eğer bir şekilde bu tıkanıklığı aşamazsa, birkaç yıl büyük devlet olma rüyası gördükten sonra bunun bir ham hayal olduğunu anlayıp nedamet getirerek Sam Amcasının etekleri altına sığınmak zorunda kalabilir. Gerçi bunu yapmakla çok bir şey kaybetmiş olmaz, zaten on yıllardır yaptığı bundan faklı değildi. Yurtta sulh cihanda sulh diyerek suya sabuna dokunmayıp, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan o sünepe haline, eski Türkiye’ye rucü etmiş olur, o kadar. Derseniz ki üç milyon Suriyeliyi ne yapacak? Kolayı var, nasılsa Türkiye Avrupa ülkeleri gibi bir mülteci ülkesi değil, geri göndeririz, Allah yardımcıları olsun diye arkalarından dua eder, o işi de yaratana havale ederiz, birçok konuda yaptığımız gibi.

Ama zannederim ki buna artık imkan yok. Eski hal muhal. Bir yola girmişiz ki, dönebilme, eskisi gibi olabilme şansını da ebediyen kaybetmişiz. ABD’si Rusya’sıyla bütün emperyal güçler sınırlarımızda cirit atarken Türkiye eskisi gibi içine kapanıp yaşayamaz. Bunu yaparak bırakın büyük devlet olma idealini, devlet olarak varlığını koruyabilmesi bile imkansızdır. Eğer sadece içeride büyük işler yaparak, köprü inşa edip, tüneller açarak büyük devlet olunacağını zannediyorsak yanılıyoruz. Öyle olsa BAE ve Singapur’dan büyüğü olmazdı. Adamlar bırakın köprüyü, tüneli, göğe merdiven dayıyorlar ama dünya siyasetindeki yerleri sıfır.

Bugün tüm Suriye politikasını PKK-PYD’ye odaklamış olan iktidar, bu konuda teslim bayrağını çekmiş görüntüsü vererek, şimdiye kadar yaptığı fedakarlıkların acımasız şekilde eleştirilmesine fırsat vermektedir. Halbuki bu konuda yaptığı olağanüstü işlerle Türkiye’yi başta mazlum Müslümanlar olmak üzere dünyanın tüm ezilen halklarının ümidi haline getirmiştir. Zalim küresel sistem tüm araçları ile yüklenmesine rağmen batıda dahi hala Türkiye aleyhine kayda değer bir kamuoyu oluşturamamışsa, büyük ölçüde bunun nedeni Türkiye’nin izlediği bu vicdan siyasetidir. 

Kendisinden söz açıldığında tüm batılıların yere bakmak zorunda kaldığı Suriye dramında milletçe gösterdiğimiz fedakarlık dünya durdukça bizim için iftihar konusudur. Bunun gölgelenmesine, unutulmasına hele hele karalanmasına asla izin vermemeliyiz. Unutulmamalıdır ki Türkiye, 15 Temmuz işgal hareketi de dahil olmak üzere bugüne kadar kendisi ile ilgili yazılan onlarca felaket senaryosunu boşa çıkartmışsa bu, mazlumlara uzanan merhamet elimize Rahim olan Allah’ın karşılık vermesi sayesindedir. 

Omerkilic91@hotmail.com


Yorumlar (13)

Hasan 7 Yıl Önce

muhterem insan muhteşem analiz

Şule 7 Yıl Önce

son yılların dış politikası ancak bu kadar net olarak özetlenebilirdi elinize sağlık teşekkürler

yusuf 7 Yıl Önce

geç kalmadan ikinci yazıyı da okudum. teşekkürler. her zaman bu sıklıkta yazmanızı talep ediyorum

mustafa can 7 Yıl Önce

bu sefer geç kalmadım. nasip

haydar 7 Yıl Önce

bu sıklıkta yazarsanız sevinmeye devam edeceğim.teşekkür ederim

rojda 7 Yıl Önce

ciddi bir analiz okumanın mutluluğunu yaşıyorum. teşekkürler

eylem 7 Yıl Önce

ayrılık uzun sürmedi. teşekkür ederim

Okur Yazar 7 Yıl Önce

suriye erdoğan'ın kendi parti tabanını bile ikna etmekte zorlandığı bir konu, bu parti teşkilatlarında ki dava bilinci ve kimlik sorunundan kaynaklanıyor, hala çok yakınlarından yapılan açıklamalar bunun bir göstergesi.... muhaliflere yeterince yardım edilmemiş olması doğru bir tespit, bugün abd pkk/pyd yaptığı desteği bizim muhaliflere çoktan yapmamız gerekirdi...

ümit hopa 7 Yıl Önce

muhaliflere yardım yapıldı. i̇stenilen veya olması gereken seviye de olmayabilir. ancak olması gereken seviyede olmadığı halde l000 yılın en aşağılık terör örgütü ve onun iti olan adli ve güvenlik memurları ihanetlerinin zirvesini yaparak tayyip beyi uluslararası mahkeme yargılatma hainliğinin peşinden koştuklarını da unutmayalım.., mi̇t tırları meselesi israil abd ingiletere olsa o savcı ve diğerleri ya orada öldürülür yada o saatte hapse atılırdı. burası türkye maalesef ve maalesef

suriye 7 Yıl Önce

türkiyenin dış politikasında özellikle güneysınırına dair politikalarda diğer devletlerin zikzakları, beklenenller dışında duruşları türkiyeyi hata yapmış gibi resmeoilmesine sebep oldu, ikincisi suriye gelen türkiye dışında hiç bir devletin sınırı yok, sınır sebebiyle özellikle hesaba katılması gereken hususlar da bulunmaktadır. üç. bizim dışımızdaki hiç bir devlete uluslararası boyutta kimse ne yapıyorsun diye hesap sormazlar, sonuç ve özet: bu konuda tüm inisiyatif türkiyenin elinde değil. selam ve dua ile

necati celik 7 Yıl Önce

suriye bizi halep şam eyaletimizdir. başkaları bizim baktığımız gibi bakmıyor, o topraklar 100 sene önce bizimdi.

Türkiye 7 Yıl Önce

türkiye bölgede ki devletlerden farklıdır. ülkenin ana muhalefet genel başkanı bile aşağılık terör örgütleri olan fetö, dhkp c ve pkknın sözcülüğü gibi konuşurken toplumu tahrik ederken herşeyi tayyip beye yüklemek insafla bağdaşmamaktadır. suriye ve ırak'a gelen hangi devletin anamuhalefet genel başkanı bizim kk oğlu gibi. türkiyenin iç sorunun daki en önemli sorun ana muhalefetin terör örgütleri seviciliğidir

Kenan 7 Yıl Önce

sayın kılıç; suriye de iç savaş çıktıktan sonra elbette mültecilere kapılarımızı açmamız olması gerekendir. önemli olan konu şudur, büyük devletler olaylara bodoslama girmezler esed rejimini destekleyen hem bölgenin aynı zamanda küresel güç olan çin, rusya, iran gibi ülkeler varken biz muhalilere her türlü desteği verdik ankarada süriye temsilcileri olarak kabul ettik onlarıda yüreklendirdik ama başaramadık.. şimdi abd bizi sattı yav bu alçaklar ne zaman sözünde durdu da ona güvenerek bu işe girdin.. sonuca bakarmısın 3 milyon suriyeli elimizde patladı. toplum içersindede mültecilere karşı bir empati oluşmayada başladı doğrusu. yazınız güzel ama olayları ortadan yorumlamaya başlamışsınız... suriye olayını en başından yazmanızı, eleştiride yapma cesareti göstermeniz gerektiğini düşünüyorum

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.