MUSTAFA DEMİRER

Gençlik ve Spor Bakanlığı 13 yıl aradan sonra Türkiye genelinde ilk kez görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açtı. Yazılı ve mülakattan oluşan iki aşamalı sınav gerçekleşti ve bir süre sonra açıklandı. Görevde yükselmeye hak kazananlar tercihleriyle yeni görev yerlerine atandı.

Aradan 7 ay geçti, Temmuz ayı başında bakanlık tarafından ilgili yönetmelik gereği mazeret tayini talepleri açıldı. Söz konusu sınavlara girerek görevde yükselenler de, bakanlığın ilgili birimine mazeretlerini resmi belgeleriyle birlikte gönderdi.

Günlerdir süren bekleyişin ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı nihayet önceki gün gece yarısı bakanlık internet sitesinden bir duyuru yaptı. İşte o duyuruda “Yer değişikliği talebiniz 2020 Yılı görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavı sonucu ile atandığınızdan bakanlığımız hizmet gerekleri doğrultusunda uygun bulunmamıştır...” ifadelerine yer verildi.

Gençlik ve Spor Bakanlığının yüzlerce personelinin mazeret tayini talepleri ciddi sağlık sorunları bulunan birkaç kişi dışında iki cümle ile hem de okulların açılmasına çok az bir süre kala toptan reddedilmiş oldu.

Küçük bir not sıkıştıralım araya: Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu en son Spor Toto’dan 9 Temmuz 2018 tarihinde Gençlik ve Spor Bakanı oldu. Tam 3 yılı aşkın süredir bakan.  Ayrıca AK Parti’nin 3 dönem İstanbul Milletvekili olan hemşehrimiz Feyzullah Kıyıklık’ın da damadı.

Günlerdir Bakanlık’tan bir haber bekleyen, gelen haberle de tam bir hayal kırıklığı yaşayan Bakanlık personelinden bize gelen çok sayıda itiraz ve soru var. Hayal kırıklığına uğrayan bakanlık personelinin sesine ses vermek ve yaşananları tarihe düşmek adına biz de cevabını merak ettiğimiz soruları buraya taşıyoruz.

* Gençlik ve Spor Bakanlığı diğer bazı bakanlıklar gibi rutin zaman dilimlerinde görevde yükselme sınavı açtı mı? 13 yıl aradan sonra açıldığı belirtilen sınava katılarak hak kaybı giderilen personelin mazeret tayini taleplerinin toptan kabul edilmemesi de bir nevi hak kaybı değil mi? Bakanlık bir yandan 13 yıl sonra sınav açarak gecikmiş bir hakkın teslimini yaparken, bir yandan yeni hak kayıplarına neden olmuyor mu?

* Mazeretlerin birkaç istisna dışında tamamının kabul edilmemesi ile adalet, liyakat veya ilkesel bir yönetim anlayışı mı ortaya konuldu?

* Bakanlığın ‘topyekün red’ şeklindeki tasarrufu personeline bakış açısını da yansıtmaz mı?

* ‘Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı’ yapılmadan önce, kurum içinde iller arasında şube müdürlüklerine, ilçe müdürlüklerine, gençlik merkezi müdürlüklerine, spor eğitim merkezi müdürlüklerine ve hatta başka bakanlıklardan geçişlerle yapılan ve havada uçuşan onlarca atamayı nasıl izah edebiliriz? Başka illerden ilçe müdürü atayıp, bir günde şube müdürü kadrolarının doldurulmasının ne gibi gerekçeleri var acaba?

* Mesela; eşi çakılı kadro ile çalışan çoluklu çocuklu personelin mazeret tayini hangi gerekçelerle kabul edilmez? Veya raporlu hastalıkları olan ebeveynlerine bakımla yükümlü olanlar da olabilir. Bu çalışanlar ve onların aileleri ne olacak?

* Geçmişten gelen eski alışkanlıkların ortadan kaldırılıp daha sağlıklı bir kurumsal zihniyet ve yapı oluşturmaya çalışılıyorsa, Sayın Bakan’ın görevde olduğu 3 yıl içinde herhangi bir sınava tabi tutulmadan siyasi veya başkaca referanslarla istedikleri illere, istedikleri kadrolara atama yapılmasını da izah ediversinler.

Ezcümle, AK Parti iktidarları öncesindeki bürokraside siyasetin de neden olduğu bazı olumsuz alışkanlıkları istisnalar hariç yaşayarak görüyorduk. O zihniyete ‘eski Türkiye’ deniliyor. Yeni Türkiye’de bu eski alışkanlıklardan, zihniyetlerden kurtulma vaadi verildi. Bunlara eyvallah. Ancak son yaşanılan örnekte olduğu gibi fiiliyattaki durum, verilen vaadleri karşılamıyor. Hatta iş içinden çıkılamaz ve iyice karışık hale geliyor. Sesimiz Koparan’ın ötesine geçmeyecek belki, olsun. Olup bitenler vicdanlarda yerini bulur her nasılsa.