Geçtiğimiz Salı günü Çorum İmam Hatip Lisesi’nin iki emektar idarecisi, iki efsane hocası vefat etti. Nureddin Doğmuş hocamız Ankara’da, Abdulkadir Ozulu hocamız da Çorum’da defnedildi. Allah her ikisine de rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun.

Çorum İmam Hatip Lisesi 1953 yılında açılmıştı. İlk müdürü merhum Necmi Şamlı’dır. Zaten hâlâ Çorum İHL dendiğinde akla gelen ilk isim de Necmi Şamlı’dır. Onunla birlikte isimleri nesilden nesile aktarılan birçok efsane isim vardır. Fuat Kavukçu, Halis Ayhan, Ahmet Lütfi Kazancı, Mehmet Metin Aşkın, Osman Duman, M. Hakkı Aksu, Mehmet Yıldırım, İsmail Tuncel, Sami Akgül, Naim Toprak, Ahmet Hamdi İçöz, Yahya Acar, Nurettin Eftekin, Ethem Erkoç, Ahmet Yetim, Mustafa Arıcı, Salim Altunay gibi daha pek çok isim…

Merhum Abdulkadir Ozulu hocamız da bu isimlerden birisiydi ve aynı zamanda okulumuzun ilk öğrencilerindendir. Hatırımda kaldığı kadarıyla sanırım okul numarası da 28’di. Babası Ozulu Hafız onu İmam Hatip Okuluna yazdırmış. Kayıttan dönerken hocamız babasına sormuş:

“Baba ben bu okulu bitirince ne olacağım?”

Babası merhum:

“Bu okulu bitiren adam olur, adam olacaksın oğlum.” Demiş.

Bu hatırasını bir mezuniyet gününde anlatmıştı.

Ozulu hoca öğrencilik yıllarında da aktif bir öğrenci olmuş. Futbol takımından, mehter takımına, okulun bandosundan, tiyatro kulübüne kadar her yerde vardır.

İHL sonrası Eğitim Fakültesini bitirip öğretmen olarak tekrar okulumuza gelmiş, sonra müdür yardımcısı olmuş. Okulun edebiyat öğretmeni olarak dersine girdiği öğrencilerinin gönlünde müstesna bir yer edinmiş. Hatta yıllar sonra öğretmen olan öğrencileri ilk derse girdiklerinde “Ozulu gibi yapmalıyım.” diye onu örnek aldıklarını defalarca söylemişler, yazmışlardı.

Sert bir dış görünüşü olsa da aslında sempatik ve esprili bir kişiliği vardı. Hiçbir öğrencisine bir fiske bile vurmamıştır. Sonra Anadolu Lisesi’nin kurucu müdürü oldu ve oradan da emekliye ayrıldı. İHL son sınıfta iken katıldığım bir şiir yarışmasında ödül kazanmıştım. Ödül törenine gittiğimde baktım Anadolu Lisesi Müdürü olan Ozulu Hoca da öğrencileri ile orada. Ben hemen onun yanına gittim. Zira bizim okuldan kimse törene katılmamıştı. Ozulu bu duruma içerlemişti ama bana “Gel sen de yanıma.” demiş ve törende ne yapacağım hakkında beni bilgilendirmişti.

Ozulu Hoca Çorum tarihi ve kültürü üzerine sayısız eserler vermiş, makaleler yazmıştır.  En önemli çalışmalarından birisi Çorum Gazetesi çevirileridir. Hocamız, 1921-26 yıllarında Çorum’da çıkan Çorum Gazetesi’nin tüm nüshalarını tam 2300 sayfa halinde Osmanlı Türkçesinden günümüz harflerine çevirmişti.

Hasbelkader yazı dünyasına atıldığımızda hocamız her zaman rehberimiz oldu. Yayınlanan bir yazımızı okuduğunda arayıp tebrik edecek kadar alicenap bir kişiydi. Hitit Üniversitesi hocamızın kıymetini ve değerini bilen güzel çalışmalar yapmıştı. Onun adını Fen Edebiyat Fakültesindeki konferans salonuna vermişlerdi. Onun hakkında bir de panel düzenlenmişti. Emeği geçen tüm hocalarımıza teşekkür bir borç bilirim.

Hocamız da üniversite de sayısız konferanslar verdi. Üniversitedeki hocalarımız da sürekli onu ziyaret eder ve bilgilerinden istifade ederdi.

Belediye başkanlarımız Arif Ersoy,  Turan Atlamaz, Muzaffer Külcü, Zeki Gül ve Dr. Halil İbrahim Aşkın beyler de hocamıza büyük değer vermişler, eserlerini bastırmışlar, belediyenin kültür programlarında ona sayısız konferanslar verdirmişlerdir.

Prof. Dr. Meral Demiryürek, Başkan yardımcısı Turhan Candan ve bendenizin organizasyonuyla hocamıza muhteşem bir vefa gecesi düzenlemiş ve onun hakkında da büyük bir hatıra kitabı çıkarmıştık. Hatta hocamızın iki şiirini bestelemiş sahnede okumuştum. Hocamız bu programdan çok memnun olmuştu.

Ozulu Hoca, şehir kültürü ve tarihinin araştırılması ve neşri hususunda Osmanlı ilmiye geleneğinin son temsilcisi Eşref Ertekin hocanın devamıydı. Bu damarın bir diğer temsilcisi de Ethem Erkoç hocamızdır. Bizler de hasbelkader onların peşinden yürüyoruz.

Nureddin Doğmuş da okulumuzun uzun yıllar baş muavinliğini yapmış hatta bir dönem müdürlük görevini de ifa etmiş efsane isimlerden birisiydi. Doğmuş hoca demek tertip, düzen, doğruluk, disiplin demekti. Sadece öğrencilerin değil okuldaki genç öğretmenlerin bile imrendiği, gıpta ettiği, örnek aldığı bir kişiydi.

Ozulu örneğinde olduğu gibi onun da bir öğrenciyi dövdüğünü ne gören vardır ne de duyan. Ama eğer onun huzuruna çıktıysanız yandınız demekti. Asla küfür ve hakaret etmezdi ama hoca öyle ağır konuşurdu ki sizi diliyle adeta döverdi. Biz de utancımızdan yerin dibine girmek isterdik. Bu utancımız, hocamıza duyduğumuz derin saygı ve sevgiden kaynaklanırdı.

Şeref, haysiyet, onur, izzetinefis gibi kavramları dilinden düşürmezdi. Öğrencilerinin de bu kavramları şiar edinmelerini, vakur olmalarını isterdi. Yatılı öğrencilerin okuldaki velisi durumundaydı. İzin almak için ona gitmeniz, ya da okula gelmemişseniz mazeret kâğıdı imzalatmanız gerekirdi. Bu uygulama hâlâ var mı bilmiyorum ama eskiden böyleydi. Gündüzlü iseniz ana-babanıza, yatılı iseniz Doğmuş’a mazeret kâğıdı imzalatacaksınız. Tabi geçerli bir mazeretiniz varsa…

Doğmuş hocanın branşı matematikti. Ortaokul üçüncü sınıfta dersimize girmişti. O sene ihtimal hesaplarını işliyorduk. Hoca şiir gibi ders anlatırdı. O ders bitsin istemezdik. Bir de o dersini anlatıp geçen bir hoca değildi. Onun dersini illa ki öğrenmeniz gerekirdi. Onca yoğunluğu ve idari görevinin arasında ne yapıp eder bir boş derse girer bize o dersi tekrar tekrar anlatırdı. Hatırımda kaldığı kadarıyla perşembe günleri saat üçten sonra ders olmadı ama hoca bize beşe kadar ders verirdi.

Bazen gece yatakhanede nöbetçi öğretmen olarak da kalırdı. Hatta bir keresince okulun hamamının külhanından sızan duman yüzünden zehirlenme vakası olmuştu. Hoca, kimseye bir şey olmadan olaya anında müdahale ederek gecenin o saatinde şehirdeki tüm ambülansları seferber etmiş, öğrencileri hastaneye taşımış onlarla tek tek ilgilenmişti. O günkü gayret ve çabaları hâlâ gözümün önünden gitmiyor.

Hocamız kendisinden bahsedilmesini sevmez, kendisinin meziyetlerini de pek fazla ifşa etmezdi. Oysa şairlik yönü de vardı ve onun İmam Hatipliler için yazdığı şiiri hâlâ yüreğimizdedir. Nurettin Doğmuş hocamıza Rabbim rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Çorum İmam Hatip Lisesi 1953 yılında açılmıştı. Bizler böyle bir okulda okuduğumuz ve böyle kıymetli hocaların elinde yetiştiğimiz için gerçekten şanslı bir nesiliz. Okuldan mezun oluşumuzun üzerinden 36 yıl geçmesine rağmen ne bizim öğrenciliğimiz ne de bu eli öpülesi hocalarımızın öğretmenlikleri bitmiştir. Hala biz onlardan bir şeyler öğrenmeye devam ediyoruz. Onlar da öğretmeye…

Bu vesile ile yaşayan tüm hocalarıma da uzun ömürler diliyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Necati 2022-08-17 22:31:22

Sayın editör bir iki ay önce de çorum imam hatip'in sevilen emekli öğretmenlerinden baba İhsan lakaplı İhsan Bilge vefat etti. Gazetenizde onunla ilgili bir kelime çıkmadı. Adı üzerinde "baba İhsan".

banner165