(önemli bilgi: ayrık otu, 7 yıl takılıp kaldığı semerden toprağa düşünce, “oh! çok şükür az kalsın kuruyacaktım”, demiş)

sanata dair her ürün, edebiyata ait her metin muhatabına bir anlam telkin eder. yahut muhatabını bir anlama doğru çeker. ”üretmek-yapmak” meali verilen sanata, “duygu, düşünce ve hayallerin sözlü veya yazılı olarak etkili bir şekilde anlatımı” olarak tanımlanan edebiyata ait eserlerin her biri kendi çapında bir manifestodur. yahut çağrıdır. sanatçı veya edebiyatçı eserleriyle, insanları ya bulunduğu yere çağırır ya bulunduğu yerden gitmemizi salıklar ve/veya başka şeylerin-durumların varlığına işaret eder.

“güzel” kavramının karşılığı olmaya namzet, hiçbir şeyi salıklamayan eserler de sanatın ve edebiyatın zirve eserlerinden olabilir. hatta böylesi eserlerin yaratı ve estetik etkisi didaktik unsurlar içeren yapıtlara göre çok daha belirgin ve kalıcı olabilmektedir.

sanata ve edebiyata (heykel, müzik, tiyatro; şiir, hikaye, öykü, deneme vs) dair eserlerin sezai karakoç’un ilk adlı şiirinde, “şen dünya içinde, şen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen” dizesinin tersi durumları imlediği de olur. bazı eserler, aşırı ve gereksiz şenliğin içerisinde dünyaya gereğinden fazla gerdan kıran kişi ve durumlara karşı da bir ihtardır. hayatı sürekli lehine çevirmeye çalışan ve bunun için ahlak yasalarını göklerin yasalarını hiçe sayanlara karşı bir ikaz, tembih, inkisar, sitem veya karşı duruştur. ki böyle eserler hangi dilde yazılırsa yazılsın, kimin eliyle yapılsın saygın birer şah- eser olarak kalıyor.

yaşam denilen serüvenin içerisinde her canlının yazısı ve yazgısı başka. sanatçı/edebiyatçı bizatihi kendisinin veya başkasının yazının/yazgısının başkalığını ifadeye mazhar bulur, edebi bir esere, sanata tercüme eder. böylece edebiyat ve sanat oluşur. bu tercümenin etkisi eser sahibinin yazgıyla yazı – dil arasındaki bağın kuvvetine bağlıdır. aynı zamanda eser sahibinin samimiyetine… yaşamı tefsir ve tevil ediş biçemine, algılamasına…

postmodern zamanda yazgı – dil – yazı – şuur – benlik arasındaki yaşamdolaşım arasında ciddi bir kriz var. eserin oluş sürecinde rol oynayan tüm öğeler tahrif edilmiş durumda. şuur, bilinç, algı, basiret, siret ve suret hepsi birbirinden bağımsız. biri ötekine sahih şeyler söylemiyor. fısıldamıyor. benlikten kağıda akan metinlerin diğer benliklere değen bir yakinliği yok. sanatçılar ve edebiyatçılar dille insan arasında kendiliğinden yapılan biatı gereksiz bir teslimiyet olarak görüyor. bu biatın yoksunluğu ihtişamlı eserler vücuda getiren şuuru, kalbi ve idraki zerrelerine ayırıp bırakıyor. darmadağın bir insan var karşımızda. darmadağın yazılar ve homurtu şeklinde bir yazın… edebiyat ve sanat bir yaratı olmaktan çıktı. fikirlere karşı hece vezniyle, yarım uyaklarla nazirenin adı maalesef edebiyat ve sanat oldu…  iradesini gücün tasallutuna teslim eden konformistlerin kalınveyakışıksız sesleri arasında kısılıp kaldı sahih edebiyatçıların ve sanatçıların sesleri. edebi ürünler, şuur susuzluğuyla baş başa kalmış kuru metinler…

günümüzde sadece içerik ve biçeme müteşabih kalıplar serpiliyor. hepsi bu. çarpıcı ve ağır kelimelerin bir araya sıkıştırılmasıyla kaleme alınan şiir, öykü, roman, makale vesair ürünler; tamamen sentetik. kalbi yumuşatan, güçlendiren, hüzünlendiren, çeviren edebiyat yok. yavaş yavaş dimağı çürüten bir virüs hatta kanserojen kelimeler var.

dil insanın, diğer insanlarla, diğer canlılarla, eşyayla, vakıayla ve hatta kendisiyle kurduğu bağın sırrını ifadeye tenezzül etmiyor. edebiyat ve sanat ihtişamın kudretine, kudretin ihtişamına ram olmanın cülusunu niyaz temrinlerinden başka bir şey değil. yalınkat, sığ eserlerle ve eser sahipleriyle yazın, dağılma sonrası dönemi(ni) yaşıyor. haber edilen bir mesele yok. daha doğrusu dimağımıza sunulan bir haber yok. yazı yazanından tutun da resim yapana ve hatta fotoğraf çekenine ve heykel yapanına kadar çağın basit marazlarını beynelmilel kılıp, kurduğu çözüm derebeyliğinde karın tokluğuna bizden alkış istiyor. siyasa, şiir başta olmak üzere, öyküyü de, romanı da, heykeli de, resmi de, gezi yazılarını bile ele geçirmiş durumda. tezhip, minyatür, nakış, dikiş, oya, boya vs sanatın dışarıda bıraktığı fantastik uğraşıların sahipleri sanatı da edebiyatı da tanımlar oldu. seviye ve seciye aynı hizada. toprak altında…

edebiyat ve sanat, edebiyatçı ve sanatçıdaki seviye ve seciye düşüklüğünün olumlu yanı da var elbet: sanat ve edebiyatla sahih bir rabıta kurabilenlerin minnetsizlik ve estetik bilinç!!!

insana iki vakit arası yetecek iki güzel nimet; biri ekmek bir su…

tepsermek: güneşe serilen bir şeyin kurumasına müsaade edilmeden neminin alınması…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner165