Ali Yıldız bir konuştu, pir konuştu

Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı Ali Yıldız, Kutlu Doğum Haftası kapsamında düzenlenen ilahi programında...

14 Nisan 2014 Pazartesi 17:12
 Ali Yıldız bir konuştu, pir konuştu


Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı Ali Yıldız, Kutlu Doğum Haftası kapsamında düzenlenen ilahi programında yaptığı konuşmayla dikkat çekti. Peygamber Efendimiz’in kasıtlı olarak sadece, elinde zeytin dalı tutan bir barış elçisi gibi anlatılmaya ve tanıtılmaya çalışıldığına vurgu yapan Ali Yıldız, “Peygamberimiz elbette barışı savunurdu, ancak O aynı zamanda büyük bir komutan, aynı zamanda da örnek bir devlet adamıydı.” dedi.

Pek çok vakıf, dernek ve bazı basın organlarının, ağız birliği etmişçesine elinde zeytin dalı ile dünyaya gönderilmiş bir peygamber tasviri anlattığını dile getiren Ali Yıldız, peygamberin sadece elinde gül ve zeytin dalı tutan, suya sabuna karışmayıp, vaktini sadece ibadetle geçiren bir peygamber modeli üretildiğine dikkat çekti.

Vatandaş tarafından da takdirle karşılanan konuşma, Kutlu Doğum Haftası’nın en güzel ve anlamlı konuşması olarak değerlendirildi.

Diyanet Sen Çorum şube Başkanı Ali Yıldız, büyük takdir toplayan konuşmasında şunları söyledi, “Vakıflar, dernekler, cemaatler, çeşitli basın yayın organlarının bu haftaya özgü yayınladığı programlar da, peygamberimizin sadece barış elçisi olduğu üzerinde duruluyor. Herkes ağız birliği etmişcesine, elinde zeytin dalı ile dünyaya gönderilmiş bir peygamber anlatıyor.


‘O barış kadar cihadın da peygamberidir’

Öyle bir peygamber anlatılıyor ki, mistik bir hayat süren, suya sabuna dokunmayan, dünya işlerine karışmayan, hele devlet işlerine hiç karışmayan, vaktini sadece ibadetle geçiren bir elçi. Gül peygamberi, Barış elçisi.

Elbette efendimiz yeryüzüne barış getirmek, yeryüzüne güzel ahlakı yerleştirmek ve insanları ibadete çağırmak için gönderilmiştir. Ancak görevleri sadece bunlar değildir. Cihat etmek, yeryüzünden fitne kalkıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar İslam düşmanlarıyla savaşmak, Hakkı üstün tutmak, adaleti tesis etmek, yeryüzünden kötü, çirkin, faydasız ve batıl olanı kaldırmak ve yerine iyi, güzel, faydalı ve Hakkı hakim kılmak da peygamberimizin görevleri arasındadır.


‘Kafalarındaki peygamberi anlatıyorlar’

Türkiye'de dinler arası diyalog ve ılımlı İslam safsatasına farkında olarak veya olmayarak alet olan vakıf, dernek, sivil toplum örgütleri ve bazı mistik cemaatler, İslam’ın peygamberini anlatmak yerine konjonktürün peygamberini anlatıyorlar. Kafalarındaki peygamberi anlatıyorlar. Kafalarındaki peygamber tasavvurunda devlet başkanı, ordu komutanı, cihat eden, yeryüzünden kötülükleri kaldıran bir peygamber tasavvuru yok. Dört başı mamur bir peygamber anlayışına sahip değiller. Oysa nasıl ki İslam'ın bir kısmını anlatıp, bir kısmını gizlememiz yasaklanmışsa, peygamberimizin hayatının bir kısmını anlatıp, bir kısmım gizlememiz de yasaklanmıştır.


‘Namaz kıldığını anlatırlar, ordu komutanlığını anlatmazlar’

Nedense devlet başkanı bir peygamber anlatılmıyor. Ordu komutanı bir peygamber hiç anlatılmıyor.

Efendimizin topukları şişinceye kadar namaz kıldığını anlatanlar, O'nun Mescidi Nebevi'de elçileri kabul ettiğini anlatılmıyor. Yemek tabağının dibini nasıl sünnetlediğini anlatanlar Efendimizin Uhud'da hangi ulvi amaç uğruna savaştığım ve gazi olduğunu anlatmıyor. Seccadesi ıslanıncaya kadar gözyaşı döken bir peygamberi anlatanlar, yeryüzünün en büyük imparatorlarını Hakk'ka davet edişim anlatmıyor.


‘Zırhını giyip, kılıcını kuşanan bir peygamber tasavvur edemiyorlar’

Zırhını giymiş, kılıcını kuşanmış, ordusuna emir komuta eden bir peygamber hayal edemiyoruz

Ilımlı İslam projelerinin geçer akçe olduğu günümüzde, cihadı konuşmak, savaşı konuşmak konjöktüre aykırı. Cihad eden bir peygamber tasavvuruna sahip değiliz. Savaşı ve cihadı peygamberimize yakıştıramıyoruz ama Allah yakıştırıyor .Efendimiz; "Benim bir takım isimlerim vardır; Ben,Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Mahi'yim ki yüce Allah küfrü benim elimle yok edecektir" buyuruyor.

Yine efendimiz kendisi için; Ben "Nebiyyül-melhameyim"yani "Ben savaş peygamberiyim, savaşın kendisi için meşru kılındığı peygamberim" buyuruyor.


‘Zorbalarla savaşmaktan asla çekinmemiştir’

Elbette ki efendimiz dünyaya sadece savaş için de gelmemiştir. O barışın da peygamberidir ama efendimiz onurlu bir savaşı onursuz bir barışa tercih etmiştir. Yeryüzünü ifsat etmek için Müslümanların topraklarını işgal eden, onları yurtlarından çıkaran zorbalarla savaşmaktan çekinmemiştir. Birileri sadece zorbalıktan anlıyorsa, onun zulmünden insanları korumak için savaşmaktan başka çare yoktur.


‘Her Müslüman küresel teröristlerle cihat etmek zorundadır’

Her şeyi yerli yerine oturtan, dünyaya düzen ve huzur getiren İslam dini savaşı da insanca bir kalıba sokmuştur. Yeryüzü Allah'ındır, İslam da Allah'ın dinidir. Yüce Allah peygamberine ve Müslümanlara kendi dinini, kendi arzında kullarına ulaştırma görevi vermiştir. Elbette ki Allah Rasülü ve Müslümanlar bu görevi yerine getirirken yeryüzünün emperyalist küresel teröristleriyle savaşmak cihad etmek zorundadır. Rabbimiz yüce kitabında; "Yeryüzünde fitne kalkıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın" buyuruyor. Hemen aklımıza şu ayet gelebilir: "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." Unutmayalım ki Allah Rasülü’nün savaşları da rahmettir. O’nun katıldığı savaşlar insanlık için rahmet olmuştur. İslam'da savaşın hedefi insanlığı imha etmek değil, insanlığı ihya etmektir.


‘Bu sorular cevap bekliyor’

Şimdi yüreğimize ateş düşürse de şu soruları kendimize sormamız lazım: Yeryüzü emperyalistlerin, küresel teröristlerin elleriyle imha edilirken, efendimiz aramızda olsa ne yapardı?

Müslümanların mukaddes değerleri ayaklar altında çiğnenirken, Allah Rasülü aramızda olsa ne yapardı?

İslam coğrafyasının kalbinin işgal edildiği, camilerin kundaklandığı, Müslümanların evlerinin başlarına yıkıldığı, sivil yerleşim yerlerinin bombalandığı bugünlerde, Rasülullah aramızda olsa ne yapardı?

Afganistan'da, Pakistan'da Irak'da, Filistin'de, sakalı bitmemiş, bıyığı terlememiş delikanlılar toplanarak, dünyanın öbür ucundaki zindanlara taşınırken, efendimiz aramızda olsa ne yapardı?

Garip İslam ülkelerinde namusu kirletilen Müslüman kızların, çığlığı arş-ı alayı titretiken Allah Rasülü aramızda olsa idi ne yapardı?

Myanmar’da, Arakan’da, Müslümanlar diri diri yakılırken, Doğu Türkistanda Müslüman katledirken, Mısır’da 529 Müslüman için katliam kararı alınırken efendimiz aramızda olsa ne yapardı?

Ülkemizde siyaset dilinin seviyesinin düştüğü, insanların montajla, şantajla birbirlerinin hakkından gelmeye çalıştığı, ayak oyunlarının zirve yaptığı, İslami hassasiyetlerin göz ardı edildiği siyasi atmosferde efendimiz aramızda olsa ne yapardı? Samimiyyet temasının işlendiği kutlu doğum haftasında bu sorulan kendimize samimiyetle soralım ve cevap arayalım.

İslam'ın tebliğinden 25 yıl sonra Müslümanlar Arabistan'ı, 30 yıl sonra Asya'yı, 40 yıl sonra Afrika'yı fethetti. İslam orduları 50 yıl sonra Avrupa'ya ulaştı. Hem de tarihin en pasif, en silik milletinin eliyle. O güne kadar dört başı mamur bir devlet dahi kuramamış olan bu insanlar Atlas Okyanusu'ndan Çin Seddi'ne kadar muhteşem bir devlet kurdular.

Müslümanlar Allah'ın dinine yardım etme sorumluluğunu yerine getirdikleri için, Allah onları iki cihanda muzaffer eyledi. Dünyada iken fetihler nasip etti, onlara izzet verdi, şeref verdi. Dünyanın en şerefli milleti İslam Ümmeti idi.


‘Şeref kazanmak istiyorsak, peygamberi doğru tanımalıyız’

Cihat şuuruna sahip bu ümmet, tarihin yatağında akan çer-çöp değil, tarihin yatağım değiştiren yalçın kayalar gibiydi. Müslümanlar, hayatın nesnesi değil, öznesiydi. Onlar için hayat iman ve cihaddan  ibaretti. Çünkü alemlere rahmet olan efendimiz onlara böyle öğretmişti. Müslümanlar yeniden izzet ve şeref kazanmak istiyorsa, yapılması gereken şey dört başı mamur bir peygamber tasavvuruna sahip olmakla işe başlamalıdır.

Yani Allah'a karşı samimi, Kitabına karşı samimi, peygamberimize karşı samimi olmakla bu tasavvura sahip olabiliriz.”







Son Güncelleme: 14.04.2014 17:15
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.