Neden EVET, neden HAYIR?

Habercim19 Yazarı Av. Ömer Kılıç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oylanacağı referandum öncesinde ‘EVET’in gerekçelerini, ‘Hayır’cıların da muhalefetinin nedenlerini yorumlayan bir yazı kaleme aldı.

10 Şubat 2017 Cuma 21:54
Neden EVET, neden HAYIR?

Habercim19 Yazarı Av. Ömer Kılıç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oylanacağı referandum öncesinde ‘EVET’in gerekçelerini, ‘Hayır’cıların da muhalefetinin nedenlerini yorumlayan bir yazı kaleme aldı.

İşte ‘SON VİRAJ’ başlıklı o yazı:


Muhalefetin, anayasa değişiklik paketi görüşmelerini rejim tartışmasına dönüştürerek 
cepheyi genişletme stratejisi, bürokrasideki geleneksel müttefikleri eski güçlerinde olmadıkları için bir sonuç vermedi. O yüzden iyice şirazeden çıktılar da, meclisin kendi tarihine ihanet ettiğini bile söylüyorlar. Referandumdan evet çıktığında milletin kendi kendine ihanet ettiği şeklinde sözler işiteceğiz herhalde.

Kendileri uzaydan gelmiş bu azınlığa göre millet, kendi hayrına olan şeyin ne 
olduğunu dahi bilmeyen, yüzyıldır bir türlü reşit olamamış, elinden tutulmazsa nereye gideceği, ne yapacağı kestirilemeyecek aklı kıt bir insan kalabalığı. Kimilerine bıkkınlık verecek kadar üzerinde durduğumuz vesayet sistemi tam da bu işte.

Ama artık sürecin sonuna doğru hızla yol alıyoruz. Meclisten geçirtmeyiz, yaparız, 
yaptırmayız tartışmaları arasında, anayasa değişiklik paketinin oylanarak cumhurbaşkanınca onaylanmasıyla önemli bir aşama geride kaldı. Artık Nisan’ın ortasında referanduma gidileceği kesinleşti.

Bir önceki yazımda başkanlık sistemine geçilmesi ile büyük ölçüde sorunlar ortadan 
kalkacak demiştim. Bir okuyucu haklı olarak sistem değişince ne, nasıl değişecek, bütün sorunlar nasıl olacak da ortadan kalkacak diye sormuş. Haklı olarak diyorum çünkü, “sistem değişince bütün sorunlar ortadan kalkacak” cümlesi tek başına doğru değil elbette.Yani referandumdan istenilen sonuç alınarak cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinin ertesi gün sorunsuz bir Türkiye’ye uyanacağız, ya da sistem değişsin Türkiye ertesi gün cennet olacak gibi bir şey yok. Yine problemlerimiz olacak elbette. Yine dışarıdan içeriden saldırılar devam edecek, hatta belki artarak devam edecek.

Biz iddialarımızdan vazgeçerek eski günlerdeki gibi batının itaatkar çocuğu olmayı 
kabul etmediğimiz, küresel sistem karşısında diz çökmediğimiz, aksine Asya’yı, Afrika’yı dolaşıp, dünyanın bu beşli çete düzenine karşı el alemi uyandırmaya çalıştığımız sürece saldırılar artarak devam edecektir, bundan hiç kuşkumuz yok.

Ama batıcı azınlığın büyük itirazlarına neden olan anayasa değişikliği ile çok önemli 
şeyler olacak. En başta, yıllardır adeta gölge boksu yaparak enerjimizi tüketen, tek partili iktidarların milletin dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiklerini hoyratça yiyip tüketen o koalisyonlu dönemlerden kurtulacağız. Yani iki adım ileri bir adım geri durumu kalıcı olarak sona erecek.

Yine mesela bir seçim yapıldıktan sonra aylarca hükümet kurulmasını beklemeyeceğiz, 
ertesi gün iş başı yapılacak. Devlet çarkı hızlanacak. Oligarşik bürokrasinin beli kırılacak, zira artık sığınabileceği bir merci, iş yapmamak, işleri savsaklamak için ileri sürebileceği bir mazereti kalmayacak. Bırakalım koalisyon dönemlerini bir yana, her ikisi de yürütmenin başı olduğu için çift başlılıktan doğan sorunlar sona erecek. Az şey mi bunlar?

Hatırlayalım Ahmet Davutoğlu’nun istifası olayını. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en 
çalışkan başbakanı olan A. Davutoğlu neden istifa etmek zorunda kalmıştı. Kim söyleyebilir Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanından daha az memleket sevdalısı olduğunu. Ama iş memleket için yanıp tutuşmakla olmuyor. Çift başlılıktan dolayı üst düzey bürokrat atamaları konusunda aralarında yaşanan sorunlar devlet çarkını durma noktasına getirince, cumhurbaşkanı mecbur kalmıştı başbakanın istifasını istemeye. Kaldı ki her ikisi de aynı misyondan gelen samimi birer dava adamı oldukları halde oldu bütün bunlar. İki farklı partiden gelen bir başbakanla cumhurbaşkanının yönettiği bir Türkiye’yi düşünmek bile kabus.

Bürokratik iktidar, siyasi erkin içinde bulduğu en küçük bir zaafı değerlendirerek 
oradan kendisine alan açmaya çalışır. Bunun için koalisyon hükümetlerini, o da olmazsa çift başlı iktidarları çok sever. Ak Parti hükümetlerini 2002’den bu güne en fazla uğraştıran, hızını kesen, zaman zaman darbe tehditlerine maruz bırakan işte bu bürokratik yapıdır. Ak Parti, on dört yıllık iktidarında bürokrasiyi geriletebildiği oranda kendi iktidar alanını genişletebilmiştir. Ama bu zorlu süreç göstermiştir ki, sistemde köklü reform yapılmadığı sürece seçilmişlerin tam anlamıyla devlete hakim olabilmesi imkansızdır. Çünkü bürokratik iktidar, eğer işine gelmiyorsa siyasetin aldığı en radikal kararları bile kendi karanlık dehlizlerinde döndürüp dolaştırarak kadük bırakır.

CHP ve bileşenlerinin feryad figan etmelerinin nedeni işte başkanlık sistemine 
geçilmesi ile bu durumun artık kalıcı olarak değişecek olmasıdır. Yıllardır sandıktan yüz bulamayanların devlette bu kadar etkili olmalarını sağlayan, sistemin bu vesayetçi yapısıdır.

Onun için bugüne kadar seçim kaybetmeyi bile çok fazla önemsemediler. Zira vesayetlerini 
sürdürebilecekleri kadar oy almaları yeterliydi. Sayısal olarak çok küçük bir azınlık oldukları halde siyasal olarak hep iktidar olmaya alıştıkları için şimdi rejim değişiyor, memleket diktatörlüğe gidiyor, parti devleti haline geliyoruz diyerek ortalığı velveleye veriyorlar Buna karşılık, “diktatörlükten bahseden CHP, dönsün de kendi tek partili iktidar yıllarına baksın” deyince bundan rahatsız oluyorlar. 

“Aradan şu kadar yıl geçtikten sonra bunu hatırlatmanın ne âlemi var” diyorlar. “Kabuk bağlamış yaraları niye yeniden kanatıyoruz ki, geçmiş geçmişte kaldı, unutalım gitsin, önümüzdeki günlere bakalım, o günün şartları falan, feşmekan” gibi ilk bakışta doğru görünen öylesine aldatıcı bir dil kullanıyorlar ki, bizim cenahtan bile buna kananlar çıkıyor. İyi güzel de, siz bir gün olsun o yıllarda yanlış yaptığınızı kabul edip, bir kez olsun milletten özür dilemediniz ki. Bir kez olsun, “evet, kabul ediyoruz biz bu milletin dinine, inancına, tarihine, kültürüne düşmanlık yaptık, Kuran’ı, ezanı yasakladık, camileri ahıra çevirdik, millete sürü muamelesi yaptık, aç bıraktık, kötü yönettik, bunlar affedilmez yanlışlardı, kabul ediyoruz” deyin. Siz bir kez bunu yapın, biz de bir daha bunları başınıza kakarsak namerdiz.

Ama bunu yapmadığınız sürece (ki hiç yapmaya niyetiniz yok, aksine o yılları asrı 
saadet gibi görüp hasretle anıyorsunuz ) biz özellikle de bu dönemde bunları hatırlatmaya mecburuz. Çünkü millet bunları unutur ve es kaza sizin yalanlarınıza kanar da, referandumdan hayır çıkarsa, bir gün iktidar olma ihtimaliniz hala var demektir. Millet, o kapıyı iki ay sonra bir daha açılmamak üzere kapatacak, inşaallah. Omerkilic91@hotmail.com


Son Güncelleme: 10.02.2017 22:04
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
My 2017-02-10 22:30:56

Allah Zihni'ni açık etsin
(Yazılarınızı biraz daha sıklıkla yazarsanız inşallah)

Avatar
Abdullah Erikli 2017-02-11 13:17:08

önceki yazınıza yaptığım yoruma cevabınız için teşekkür ederim. bu yazınızı da ilgiyle okudum. çok doğru noktalara değinmişsiniz. neden evet'i çok güzel ve demokratik olarak izah etmişsiniz. hayır için ise aynı şeyi söyleyemeceğim. öte yandan bu yazınızda ciddi şekilde muhalefete yükleniyorsunuz. vesayet düzeninin bitirilmesi hepimizin ümididir. muhalefet her ne kadar parti yönetimi olarak en basit ifadeyle "takdir edilemeyecek" bir yapı olsa da, bu ülkede milyonlarca insanı temsil etmektedir. yaptığınız yorumlara bakınca muhalefete bir yaşam hakkı vermediğiniz görülüyor. yani meclise girse de tamamen etkisiz bir muhalefet olacak. peki bu durum bu yapının temsil ettiği milyonlar için de bir temsil oluşturmayacak mı?

Avatar
davut ahmetoğlu 2017-02-11 20:05:27

ömer bey evetin sebepleri ve hayır sebeplerini çok güzel anlatmışsınız iki cümle ile özet: evet sebebi bürokratik oligarşi, vesayet, dayatmacılık, milli iradeye rağmen duruşları vs vs vs, sona erdirme gayesi, hayırcılar ise ellerinde kalan bürokratik güç imkan fırsat vs vs vs korumanın derdindeler, hayırcılar millete rağmeni savunurken evetciler milletle beraberi savunmaktadır

Avatar
Sungurlu 2017-02-11 21:40:37

İyi yazar Ömer bey, tebrik ederim.

Avatar
m.tilci 2017-02-13 00:43:32

bunlar belli belli de. mhp nin icindeki hayırcılar icinde biseyler söyleseydin abi.heralde bunlarda aynı kemalist damardan gelenler.

Avatar
Okur yazar 2017-02-13 08:20:25

bürokratik oligarşinin seçilmiş iktidarın önünü tıkadığı ve yanlışa sürüklediği bir gerçek. bugün de 15 temmuuz sonrası toplumsal vicdanı yaralayan bazı uyumalarda bu kesimin imzası olduğuda açık...