‘Yeni bir yapıya ihtiyaç var’

Eğitim-Bir-Sen Çorum 1 Nolu Şube Başkanı Tahir Eşkil, Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç bulunduğunu ifade etti.

04 Ocak 2017 Çarşamba 16:21
  ‘Yeni bir yapıya ihtiyaç var’

Eğitim-Bir-Sen Çorum 1 Nolu Şube Başkanı Tahir Eşkil, Türkiye’de eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç bulunduğunu ifade etti. 

Eşkil, “Eğitim sistemi, bir yandan çoğulcu, demokratik, farklılıklara imkân tanıyan bir çerçeveye, diğer yandan da ortak bir kültür, millet ve vatan etrafında birleşmeyi sağlayacak şekilde yeniden kurgulanmalıdır. Bu çerçevede, eğitim sistemini düzenleyen en üst temel belge olan anayasadan başlanarak ilgili tüm mevzuat değiştirilmelidir” dedi.


50 AKADEMİSYEN VE 400 ÖĞRETMENDEN
OLUŞAN 9 KOMİSYON HAZIRLADI

“Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi” başlığıyla hazırlanan raporun Eğitim Bir Sen Genel Merkezince kamuoyuna açıklandığını söyleyen Eşkil, Raporun, aylarca süren titiz bir çalışma neticesinde, 50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşturulan 9 komisyon marifetiyle; akademik bir arka plana, yetkinliğe ve tutarlılığa sahip olmakla birlikte, pratik alana yönelerek mevcut programlardaki ve bunların uygulamalarındaki sorunların teşhis ve tespitine odaklanarak hazırlandığını kaydetti. Eşkil’in konuya ilişkin açıklaması şöyle:


“Yıllardır, nasıl bir müfredat ve eğitim sistemi istediğimizi, önerilerimizle birlikte dile getiriyoruz. Bugünün ve geleceğin nesillerini yetiştirmenin en değerli yatırım olduğunun bilincinde olarak, eğitim çalışanlarının sosyal ve özlük haklarının yanında her türlü eğitim meselemize ilişkin araştırma ve arayışlara dönük çalışmalar yapmayı da kendimiz için millî bir sorumluluk gördük. İthal programlarla, millî ruhtan yoksun müfredatlarla sorunlarımızı çözemeyeceğimiz, medeniyet değerlerinden habersiz nesillerle muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağımız gerçeğinin altını çizdik. Eğitimin asıl amacı ve işleyişi; çocuklarımıza öğreteceğimiz bilgi, onlara kazandıracağımız erdemli davranışlar, aşılayacağımız millî bir ruh, yerli bir kimlik ve evrensel felsefi değerlerle gelişmiş bir kişilik tamamıyla müfredatla ilgilidir. Bugün ve yarın nasıl bir insan istendiği tasavvurunun gerçeğe dönüşeceği alan müfredattır. Biz, her zaman sadece sorunları tespit etmekle kalmayıp çözüm yolları önermeyi ve alternatifler ortaya koymayı önemseyen bir sendika olarak, müfredat konusunda da kapsamlı bir araştırma yaparak geleceğimiz için bir sorumluluk almak istedik.


EĞİTİM, SEKÜLER BİR TOPLUM VE BİREY İNŞA

ETMENİN TEMEL ARACI OLARAK GÖRÜLDÜ

Modern Türkiye’nin kurulma sürecinde, eğitim siyasal elitlerin elinde çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın, modern, seküler bir toplum ve birey inşa etmenin temel aracı olarak görülmüştür. Cumhuriyet döneminin elitleri, dini bağların güçlü olduğu maneviyatçı bir toplumdan seküler bir ulus inşa etmek hedefiyle hareket etmiş, bu amacı gerçekleştirmek için de, pozitivist bilim anlayışı çerçevesinde modernlik adı altında bir endoktrinasyon sistemi tasarlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir kimlik, ulus ve devletin oluşturulmasını hedefleyen bu modernleşmeci proje, Kemalizm olarak tanımlanmıştır. Kemalizm, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitim sisteminin üzerindeki kurucu etkisini sürdürmüştür. Bu ideoloji, devleti bireye önceleyen, farklılıklara izin vermeyen ve tek tipçi bir eğitim anlayışını dayatmaktadır.


Son yıllarda eğitim sisteminde atılan adımlarla, askeri müdahaleler döneminde kurulan eğitim sistemi restore edilmeye çalışılsa da, halen kurucu yasal belgeler olan Anayasa, İlköğretim, Eğitim Kanunu ve Temel Eğitim Kanunu’ndaki sorunlar var olmaya devam ediyor. Tek tipçi, vesayetçi, doğrudan askeri müdahale dönemlerinin insan anlayışını sürdürmeye dayalı bir endoktrinasyon, eğitim sisteminde hâkimiyetini sürdürmektedir. Başta ilgili mevzuat olmak üzere, eğitim sisteminin insan haklarına duyarlı ve muhtelif toplumsal kesimleri dışlamayacak şekilde yeniden kurgulanmasına ihtiyaç vardır.


Böylece, farklılıklara saygı temelinde Anadolu’da yaşayan bütün vatandaşları birbirine bağlayan ortak bir kültürün inşa edilmesi mümkündür. Yıllar içerisinde görev ve sorumluluklarında bazı değişiklikler ve azalmalar olsa da, Talim ve Terbiye Kurulu çok büyük oranda eğitim programlarının oluşturulması, ders kitaplarının hazırlanması ve onaylanması konularındaki temel aktördür. Kurulun uzun yıllar boyunca, özellikle belli bir ideoloji vurgusunun eğitim programları ve kitaplarda yer almasının sağlanması yönünde özel bir misyon üstlendiği de söylenebilir. Talim ve Terbiye Kurulu’nun görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı; daha nitelikli, demokratik, çoğulcu, farklılıklara imkân veren bir hüviyete kavuşturulmalıdır.

MEVCUT ÖĞRETİM PROGRAMLARININ
İNCELEME VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Programların; temel insan hak ve özgürlükleri yeterince gözetmediği, ayrımcılık içeren hususlar olduğu, amaçlarında öğrenci düzeyine uygunluğu bulunmayan örneklere rastlandığı, belirtilen bazı kazanımların tam olarak anlaşılmadığı, dolayısıyla öğretmen ve öğrenciler tarafından bilimsel olarak yanlış anlamalara sebep olabileceği, muhtelif yerlerinde içeriğin kazanımları yeterince desteklemediği, öğrenci düzeyine uygun olmayan örneklerinin bulunduğu, bazı noktalarda öğrencinin ileri düzey düşünme becerilerinin yeteri kadar dikkate alınmadığı, içeriğinin yaşama yakın ve öğrenmeyi destekleyici niteliğinden eksiklikler olduğu, amaçlarla ilişkili olmayan kazanımlara yer verildiği, kazanımların öğrenci seviyesine uygunluğu açısından sorunlar olduğu, kazanımların güncel gelişmeler ve gündelik hayatla ilişkilerinin yeterince güçlü olmadığı gibi birçok sorunun tespit edildi.


Benimsenen öğretme-öğrenme yaklaşımları ile yürürlükteki öğretim programları, hem sonuç hem de süreç odaklı bir ölçme ve değerlendirme öngörürken, adı geçen merkezî sınavlar yalnızca sonuca odaklanmaktadır” dedi.


ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMALAR IŞIĞINDA

TÜRKİYE’DE DERSLER VE SÜRELERİ

Ülkelerin ilköğretim çağında eğitime ayırdıkları toplam süre derslerin oranına dair karşılaştırmalı güncel veriler OECD tarafından yayımlanan ‘Bir Bakışta Eğitim 2016’ çalışmasında görülebilmektedir. Bu veriler sayesinde, Türkiye’de ilk ve ortaokulda eğitime ayrılan yıllık toplam süre ile OECD ülkelerinde ayrılan sürelerin kıyaslanması mümkündür. Türkiye ilkokulda eğitime yıllık 720 saat ayırmaktayken, OECD ortalamasının yıllık 799 saat olduğu görülmektedir. Öte yandan, Türkiye’de ortaokulda eğitime ayrılan süre yıllık 840 civarında olup OECD ortalamasının (915 saat) altındadır. İlk ve ortaokul birlikte hesaplandığında ise, ilk ve ortaokulu Türkiye’de okuyan bir öğrenci, OECD’deki akranlarına göre toplam 7,5 ay daha az eğitim almaktadır. Bir eğitim-öğretim yılının normalde 180 iş günü, yani 9 ay olduğu düşünüldüğünde, Türkiye ile OECD arasındaki 7,5 aylık sürenin ciddi bir fark olduğu görülmektedir.”

 

Son Güncelleme: 04.01.2017 16:25
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.