yol, iki yer arası değildir. yer, iki yol arasıdır. / oruç aruoba

hiçbir cümle - mana itibariyle- tümel değildir

entelektüellerimizin tek bildiği şey oyun oynamak, teologlarımızın yegane eğlencesi ellerindeki din, dillerinde ise sadece hayız - nifas ulemalığı!

ekonomistlerimiz ceplerindeki bozuk paraları eritip altına çeviren simyanın peşinde, eğiti(m)ciler kariyer hararetiyle birer patoza dönüştü, tıpçılarımız nefesleri yetse dünyanın bütün otlarını ve ağaçlarını kurutacak.! gençlerin ise vasati bir çöp. ıslanmış karton(lar)a benziyor birçoğu. buna mukabil damarları ihtirastan patladı patlayacak gibi. üniversiteler, dağ yürüyüşlerini zemheride kaf dağına yapılan rıhleler gibi pazarlıyor. halk içinde tek muteber nesne ise konfor...

coğrafyamız, kafası hiçveasla, aslavehiç bir konuda karışmayan insanların çelişkisiz hayatıyla iklimlendi. doğal bitki örtümüz, nasipsizlik (insaniyetten, merhametten, sevgiden, aştan, rahmetten)


büklerin içinden geçerek gidiyoruz bakalım. elimiz, yüzümüzdeki bükyırtığı yerleri makyajla ve simlerle modern çağın ilahileriyle örtüyorlar. üstelik toprağımız, mevlanın kayıracağı bir halde olmaktan fersah fersah uzak. birbirinin gözünü oymak üzere tetikte bekleyenlerin ustalığıysa hayranlık verici! siyasa ise…

kimsenin ele avuca sığası yok. kendince her hangi bir hakikate teslim olanları ve diz kıranları recm etmek için elinde taşla bekleyenler amip gibi çoğalıyor.

türkiye’nin halinin güzeleceğine (yazım yanlışı yok) dair işaretler keenlemyekün.

bunlar, bakınca görülen… peki; nasıl elifleşecek her şey? sorusuna eğitimle, yasalarla, intizamla, teknik ve kurusiyasayla yahut kargışla diye cevap verenler aslında yukarıda saydığımız illetleri besleyenlerin bizatihi kendileri.

bu hızla “hastalıkyaratveilaçüret” çağına teslim olmuş akıllıların işaret ettiği yerden gidersek bir uçurumdan düşmeyeceğiz. daha fenası başımıza gelecek şey şu; bir uçurumu, dağıyla birlikte üstümüze atacaklar.

çürümenin kitabını yazıyoruz milletçe. böyle giderse ahir zaman, ölümden sonrasını değil bizi ifade eden bir denkleme dönüşecek. bütün bu olan biten, olmayan ve bitmeyen kargaşadan bizi çıkartacak yegane şey geleceğe dönmek değil “geleneğe” dönmektir.

hararetle başladığımız amok koşusuna, son vermek zorundayız ve buna mecburuz. yoksa otobanda çatlayıp kalacağız. bu topraklara ait kaygılarımızı dağıtmaya çalışanların alkışları bizi kendimizden geçiriyor. daha hızlı koşturuyorlar bizi. daha hızlı. nasıl çatlayacaksak o kadar koşturuyorlar .

türkiye’nin meselelerini çözmekle kendini mükellef kılan siyaset(çiler), bizi amok koşusundan kurtarmak zorunda. hem de acilen kurtarmak zorunda…

siyaset, elinin altında bulunan potansiyeli yollar, köprüler, tren rayları, şehirler yapmaya da harcamalı elbet ama farzdan önce farzın olduğunu unutmamalı. farzdan önceki farzın ne olduğunu bilecek kudret ak parti’de fazlasıyla var veya var olmak zorunda…

gayri safi milli hasıla ve mevsimsel verilerden arındırılmış dış - iç ticaret hacminden çok daha elzem bir meselemiz var: bu topraklarda biriken “özü, ruhu, hamuru, asılı, kökü, tözü, cevheri, mayayı, tini, canı, ahlakı, edebi, irfanı” hepsini yeşertmek durumundayız. asla yeniden inşa etmek değil. zira ne can, ne kök, ne tin, ne cevher, ne töz, ne ahlak hiç biri yeniden inşa edilemez. hatta inşa edilemez… sadece yeşerebilir. sadece yeşertilebilir…

anlamsız ve işe yaramaz öze dönüş projelerinden söz etmiyorum. zira dönecek bir öz kalmadı. ak parti; kim “özü, ruhu, hamuru, asılı, kökü, tözü, cevheri, mayası, tini, canı, ahlakı, edebi, irfanı” ile bu toprağa sarılıyorsa onların eli – dili – gönlüyle “iş görmeye devam etmeli. yeni gelin nazıyla kendini süsleyen işkilli elitlerin felsefesi ile değil.

yoksa icbar edildiğimiz koşu, damarlarımızın içeriden çatlamasıyla çok ağır hitam bulacak.

hamiş;

işaret parmağını diline götürüp, ıslatan ve yere dökülen ekmek ufağını ağzına almaktan çekinmeyen adam ve kadınlarla “toprak – ekmek ve varlık” korunur. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.