Bir lafa bakarım, bir adama...

Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın ‘Bir Konu Bir Konuk’ta moderatör Betül Özseçer’in sorularını cevaplandırdı. Oldukça uzun söyleşiyi okurlarımız için bölümler halinde sunuyoruz.

Başkanım seçim döneminde bizlere 32 projeden bahsettiğiniz ve 1 yıllık bir süreç geçti. Vaad ettiğiniz projelerinizde hangi noktadasınız?

Yani bu projelerimizin önemli bir kısmında epeyi bir mesafe katettiğimizi söyleyebiliriz. Öncelikli olarak projeleri hayata geçirebilmek için mali konularda bir rahatlama döneminin yaşanması bizim için çok önemliydi. Ve önceliği de geldiğimiz ilk günden itibaren mali konulara ayırdık. Bir kere belediyemiz mali açıdan şehir de zaten bunu biliyor, saklamaya gerek yok, ciddi sıkıntılar içerisindeydi. Ama elhamdülillah kısa süre içerisinde diyebileceğimiz, birkaç ay içerisinde belli bir rahatlama sağladık. Geldiğimiz bugün itibariyle elhamdülillah artık yatırımları düşünebilir, yapabilir bir noktaya geldik. Bunu ben çok önemsiyorum. Bir kere o mali konularla ile ilgili verdiğimiz mücadele ilerleyen sorular da var olabilir. O nedenle çok girmiyorum konulara, önemli bir mücadeleydi. O hayal ettiğimiz, bir de benim şiirim vardı hatırlarsanız; ‘’Bir hayalim var. Şöyle bir şehir hayal ediyorum’’ diye. 32 projeyi de bir şiirle yansıtmıştık. Bu projelerimizin, belki en büyüklerinden bir tanesini söyleyim; en azından sorunuz karşılıksız kalmasın. Koçhisar Barajı isale hattının ihalesiydi. Bu birincil öngördüğümüz projeydi. Çünkü 100 milyon TL civarı bir maliyeti olan bir projeydi. Daha önce birtakım hazırlıklar yapılmıştı ama proje ihale aşamasına gelmiş, iptal edilmiş vs. Bizim sıkı takibimizle burada Milletvekillerimizi de, İl Başkanımızı da, Valimizi de anmak istiyorum. Onların da destekleriyle proje ihalesi yapıldı. İhale neticesinde ilgili firma geldi. Onun dışında mesela takip ettiğimiz bir takım yine projelerimiz vardı. Mesela Kongre Kültür Merkezi. Bizim için çok önemli projelerden bir tanesiydi. Şehrin de ihtiyacı olan bir durum arz ediyordu bu konu. Geçtiğimiz günlerde öncelikli olarak stadyumun durumunun halledilmiş olması güzel gelişme. Stadyumun devriyle ilgili olarak Gençlik Spor Bakanlığıyla anlaşmamızın sağlanması ve eski stadyumun yerinin bize devrinin konuşuluyor olması ve orda da netice itibariyle Şehircilik Bakanlığıyla yaptığımız görüşmeler neticesinde, Bakanlığımız 15 milyonunu hibe şeklinde karşılamak üzere bir kongre kültür merkezini şehrimize hayırlı olsun dedik. Ve o konuda çalışmalarımız başladı. Bu da çok önemli olduğunu düşündüğüm bir proje.

KALE YAŞAM ALANI OLACAK

Yani zamanında yetiştirebileceğiz diyorsunuz.

Büyük bir kısmıyla belli bir noktaya geldik açıkçası. Mesela bizim en önemli projelerimizden bir tanesi Çöplük Arastasının restorasyonunun yapılmasıydı. Bununla ilgili gelir gelmez rölöve planlarının çalışmalarını başlattık. O çalışmalar belli bir yere geldi ve o rölöve planları çıkmış durumda. Şehircilik Bakanımız geldiği zaman konuyu bizzat yerinde gösterdik. Ondan sonra rölöve planları hazır olan Çöplü Arastasının restorasyon ve sokak sağlıklaştırmasıyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan 17 milyon bir hibe aldık. Bakanlık, 10 milyonunu oradaki birtakım yapıların kamulaştırma bedeli olarak öngördü. 5 milyonunu uygulama projesi olarak aldık. 2 milyonunu da Sokak Sağlıklaştırması için aldık. Şu anda arkadaşlarımız da bunun uygulama projesi geçmesiyle ilgili önemli adımlar atıyor. Bizim Kale civarında 5 noktada kentsel dönüşüm çalışması yapma arzumuz var. Mimar Sinan, Üçdutların eski dokusunun olduğu bölge, Nadık bölgesi yine Devane’deki ileri etaplarla ilgili olarak sunumlarımızı yaptık. Bakanımızı da bizzat şehrimize getirdik. Kale ve civarının kentsel dönüşüme dahil edilmesi ve bunun da TOKİ marifetiyle yapılması noktasında anlaştık. Şu an o projemizde belli bir noktaya geldik. Kale’nin dışını TOKİ’yle yapacağız. İçiyle ilgili, geçmişten gelen önemli çalışmalar yapılmıştı ama yıkılan bir tane bile bina yoktu. Kale’nin içinde 42 tane farklı birim var. 3 tanesi tarihi değeri olan yapıtlar. Bunlar kalacak ve bunların restorasyonunu yapacağız. 39 binadan 4-5 tanesini yıkmış durumdayız. Geçenlerde gittiğim zaman Kale’nin içinin rahatlamış olduğunu görmek gerçekten bize heyecan verdi. Bu tür restorasyonunu yaptığımız çalışmalarda, buranın bir yaşam alanı olmasını önemsiyoruz. İnşaallah bunu görmek bize nasip olacak.

Ulaşımla ilgili ulaşımı rahatlatacağız diye vadimiz vardı. Bunların içinde en önemlilerden bir tanesi Karakeçili’de açtığımız Gazi Caddesi'ni Fatih Caddesi'ne bağlayan 690 metrelik bir yoldu. Orda nerdeyse hakkında romanlar, hikayeler yazılacak bir ‘yeşil ev’ sendromu vardı. Onu hallettik. Ondan sonra takiplerimiz neticesinde eski BİLSEM ve eski İmam Hatip Ortaokulu binası ile ilgili yıkım kararı geldi. Orayı Allah’ın izniyle açıyoruz. Yine Tuzcular Kavşağı ile ilgili orda biz battı-çıktı yapalım istemiştik. Daha sonra, ulusal trafik mühendisliği işleri yapan bir firma ile çalıştık. Akıllı kavşak diyebileceğimiz bir sistem ama o sistem Malatya'da uygulanmış, başka yerlerde uygulanmış. Orda göbeğin kalktığı, refüjlerin daraldığı ve geçişlerin daha seri bir şekilde yapabileceği bir sistem üzerinde anlaştık. Şu an ihale aşamasındayız. İhalesini yapmak suretiyle orda da trafiği rahatlatacağız.

Anladığım kadarıyla bütçeyle ilgili problemleri çözdünüz.

Evet çözdük.

SÜRPRİZ BORÇLAR ÇIKTI

Peki adaylık döneminizde bütçeyle ilgili bu kadar ciddi bir sıkıntıyla karşılaşacağınızı biliyor muydunuz? Yoksa sürpriz mi oldu?

Şimdi sıkıntı, problem, sorun kelimelerini ben sevmiyorum. Bunlar ancak bize heyecan ve hız verirler. Sorun vardır ama önemli olan o sorunla birlikte mutlaka çözüm de vardır. Peşinde koşmak, heyecan vardır. Elhamdülillah o heyecan bizde var. Arkadaşlarımızda var. Anlatılanlar vardı, bizim vakıf olduğumuz şeyler.  Biz geldikten sonra mesela sürpriz 143 milyon DSİ’ye bizim borcumuz çıktı. Diğerlerini iyi kötü biliyorduk ama. DSİ biliyorsunuz 1997'de ve 2006'da yanlış hatırlamıyorsam iki kez, biri Arif Ersoy döneminde, diğeri Turan Atlamaz döneminde, karşılıklı mutabakatla, suyla ilgili problemler çözülmüş, Belediye de sorunların çözülmesi halinde borcunu ödeyeceğini taahhüt etmiş. O süreç geçmiş. DSİ tarafından hiçbir belediye başkanımızdan bu rakam talep edilmemiş, bize gelince 143 milyon sürpriz oldu. Ama biz bunun 7-8 milyonunu ödüyoruz, Her ay da ödemesini yapıyoruz. Bir sıkıntı yok. Heyecan var, azim var, gayret var. Geldiğimiz nokta da onları sıkıntı olarak görmüyoruz.

Bugüne kadar yaptığınız çalışmaların vatandaşta karşılığını birkaç cümle ile ya da birkaç sözcükte tarifi gerekirse ne dersiniz?

Anketler yapılıyor. Bu anketlerde memnuniyeti görüyoruz. Genel merkezinin yapmış olduğu anketler var, bizim yaptırdığımız anketler var. Yapmamız gereken de çok şey var. Yaptık bitti değil zaten. 11 ay gibi bir süre geçti. Yapacağımız da çok şey var. Ama ben vatandaşın gözündeki o ışıltıyı görüyorum. Masa başında oturan, belediyeden çıkmayan biri değilim. Hemen hemen her gün halkın içindeyim. Camide, caddede, esnafın içinde, cem evinde her yerde Halil İbrahim Aşgın’ı görebilirsiniz. Biz heyecanımızı da vatandaşın gözündeki ışıltıdan, muhabbetten alıyoruz. Büyük bir aşkla ve muhabbetle halkımızı seviyoruz. Halkımızdan da aynı sevgi ve muhabbeti görüyoruz. Bundan da memnunuz açıkçası.

Yeri geliyor belediyeye özel aracınızla gidiyorsunuz. Başkan yardımcılarınız da aynı şekilde. Bazen otostop çektiğiniz basına yansıyor. Sosyal medyayı da çok kullanıyorsunuz.

Büyük oranda kendi aracımı kullanıyorum. Belediye Başkan yardımcılarımız da büyük oranda kendi araçlarını kullanıyor. Doğrusunun da bu olduğuna inanıyorum. Hem şöyle bir rahatlığı oluyor. Mesela ben aracıma biniyorum, yolda giderken biri selam veriyor, iniyorum onunla çay içiyorum, muhabbet ediyorum. Ya da yanımda başka bürokrat, müdür arkadaşlarımız olunca, söyleyemeyeceği şeyleri rahatlıkla ifade ediyor.

TELEFON NUMARAM AYNI

Ve bunu gönül belediyeciliği olarak tarif ediyorsunuz.

Gönlümüzden gelerek yapıyoruz diyelim.

Peki vatandaştaki karşılığı nedir bunun?

Vatandaş kendisi gibi düşünen, inanan, kendisi gibi evinde oturan… Mesela başkanım nerde oturuyorsunuz diyorlar, onlara 40 yıldır nerdeysem orda oturuyorum, Varinli Caddesi, Çatalhavuz’da. Hakikaten insanlar şaşırıyor. Sanki ben başkan olur olmaz başka bir yere taşınmam gerekiyor gibi. Ekmek almaya kendim gidiyorum. Karşıdaki manavdan alışverişimi yapıyorum. Duygu boyutuyla söylüyorum, 11 ay önce ben neysem oyum. Bu noktada da ısrarlı bir şekilde devam etmek istiyorum. Hemşehrilerimizin de bundan memnun olduğunu düşünüyorum. Çünkü aramızda hiçbir sınır yok. Vatandaşımız bana kolayca ulaşabiliyor. Telefon numaram değişmedi. Vatandaşla muhabbetimiz karşılıklı.

VATANDAŞ ‘BİZİM HALİL İBRAHİM’ DİYOR

Belediye’deki sisteme ve her birime hakimim diyebiliyor musunuz?

Bu çok iddialı bir söz olur. Yani biz insanız sonuçta. Her şeye hakim olmak sadece hakimler hakimi Allah’a mahsustur. Gizli ve açıkta olanı, gönülde olanı bilen Allah’tır. Bizim böyle bir iddiamız olamaz. Bizim için imkânsız böyle bir şey. Ama şu var, biliyorsunuz ben yerel yönetimler hocasıyım. Üniversitede uzun yıllar mahalli idarelerle ilgili dersler verdim. Teori kısmıyla çok sıkıntım yok açıkçası. O birikim adaptasyonu hızlandırdı, vukufiyetime katkı sağladı. Belediye’ye yüzde 100 hakimiyet hedef olabilir ama bu imkânsızdır. Ama büyük oranda hakim olduğumuzu düşünüyorum. Tabi 10 ay gibi bir süre geçti. Belediye devasa bir yapı. İnsanın doğumundan ölümüne kadar hizmet veren bir kurum. İnsanların hayatının her aşamasını ilgilendiren faaliyetleri var. Böyle bir kuruma yüzde 100 hakimiyet imkânsız ama şu önemli; biz arkadaşlarımıza güvenmişiz. Yardımcılarımıza, müdürlerimize kendi görev alanlarını vermişiz. Hepsine güvenimiz tam. Bu güven sayesinde bütün birimlere vakıfız diyebiliriz. Eksiğimiz gediğimiz olabilir. Neticede insanız. Bu noktalarda da bize herhangi bir eleştiri geldiği zaman tespit etmemiz gereken bir konu ise tespit ediyoruz, müdahale etmemiz gerekiyorsa ediyoruz. Bu anlamda da hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Şöyle bir avantajım olduğunu düşünüyorum; bu şehirde 17-18 yıl ticaretle uğraştım. Birçok sivil toplum kuruluşunun kuruluşundan gelişimine içerisinde bulundum. Çok fazla insan tanıyorum. Ben Çorumlular’ın ‘bizim Halil İbrahim’i olduğumu düşünüyorum. Kendilerinden gördüğünü düşünüyorum. Hem Belediyemizle ilgili hem yaptığımız işlerle ilgili her türlü bilgiyi, her türlü teklifi rahatlıkla iletişim kurmak suretiyle şahsımıza, arkadaşlarımıza iletebiliyorlar. Biz Allah’ın izniyle gereğini derhal yapıyoruz. Sadece şuna bakıyoruz; yapılan eleştiri haklı mı, değil mi? Adaleti mi öngörüyor ona bakıyoruz. Eğer yapılan teklif hakkaniyetliyse, siyasi mülahazalardan kendimizi kenara çekerek o hakkı, adaleti tesis etmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Akademik geçmişinizden de hareketle Çorum’un gelecek 20-30 yılını nasıl görüyorsunuz?

Çorum’u çok iyi günler bekliyor. Güzel günler görüyoruz, daha da göreceğiz. Çorum’u çevre illerle kıyasladığımızda ticarette elhamdülillah önündeyiz. Sanayide öndeyiz. İhracat rakamları ortada. Kültür, sanatla ilgili bazı noktalarda daha iyi olmamız gerekiyor. Tarihin yeniden ayağa kaldırılması, tarihi ve kültürel değerlerimizin maksimum düzeyde kullanılması noktasında eksiklerimiz var. Eksiğimizi gediğimizi tamamlayarak 30 yıl sonrasında Çorum’u daha iyi noktalarda görüyorum. Hacı Bayram Veli’nin çok güzel bir sözü var; “İnsan taşla toprak arasında şehirleri kurarken, aslında kendisini inşa eder. İnsanın gönlünde ne varsa, şehir diye o görünür. Gönlünde taş olanların şehirleri taş, gönlünde aşk olanların şehri gülistan olur” diyor. Bizim şöyle bir iddiamız var; biz köklü bir medeniyetin çocuklarıyız. Yeryüzüne adaleti hakim kılmak için kültür medeniyeti noktasında büyük eserler vermişiz. Bu farkındalık çok önemli. O taş ve aşk kısmına özellikle vurgu yapıyorum. Yapacağımız her işte, acaba biz taş mı üretiyoruz, yoksa aşkla bu şehre gülistan olacak güzellikler mi üretiyoruz? Bu soruyu soruyorum. Arkadaşlarım bu ısrarımı yavaş yavaş anlamaya başladı. Biz diyelim Hürriyet Parkı’ndaki çok afedersiniz tuvaleti değiştireceğiz. Oraya modern bir tuvalet yapacağız. Onu yaparken bile bizim medeniyet kodlarımıza bakarak, kültürümüze bakarak, bütün işlerimizi gönlümüzdeki aşkı yansıtarak çok güzel şeyler yapabiliriz. Velipaşa Hanı, Kale restorasyonu gibi dışardan gelen insanlara merkezde gezdireceğimiz yapıtlarla, kültürel ögelerle şehri donatmak gibi bir sorumluluğumuz var. 10-15-30 yılı da böyle bir perspektifle, özellikle tarihin, kültürün, medeniyetin bu şehir açısından yeniden ihyası olarak düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

CHP’NİN İDDASININ KARŞILIĞI YOK!

Anketlerde AK Parti’nin oy oranının yüzde 30-35’lere kadar düştüğü iddiası var. Bunun da CHP’yi ümitlendirdiğini söyleyebiliriz.

Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Ya da aç fare rüyasında bir gemi dolusu peynir görürmüş. Bu tür hikayeler geldi aklıma açıkçası. Bu milletin CHP’ye iktidar vermesi mümkün değildir. Onu net olarak söyleyim. Çorum merkez açısından da mahalli idareler seçimlerinde aha alıyoruz, ediyoruz hepsi bir araya geldi biliyorsunuz. İyi Parti ve diğer partilerde oy düşüşleri oldu, CHP’de kısmi bir artış oldu. Ama elhamdülillah bu millet sağduyudan yana, Tayyip Erdoğan’dan yana, O’nun adamlarından yana tavrını net olarak ortaya koydu. Ve yüzde 44 gibi bir oy oranı, 10 bine yakın bir oy farkıyla Belediye’yi tekrar bize verdi. Genel seçimlerde de farklı bir durum olma ihtimali asla yok. Tabi iddia işidir seçimler. İddianız yoksa zaten siyaset yapamazsınız. CHP bu iddiasını neredeyse 100 yıldır devam ettiriyor. İktidara geleceğiz diyor, tosluyor. İktidara geleceğiz demesi normaldir. Siyaset iddia ile yapılır. Ama bu iddianın özellikle şehrimiz açısından hiçbir karşılığının olmayacağını düşünüyorum. Çünkü taş üstüne taş koymamışsınız. Ne yapmış CHP? Ya da şu an bize yapılan eleştirilere bakın. Yok yeğeni, yok meclis üyesinin oğlu falan. Ne bunlar ya? Hizmet konuşalım kardeşim. Siz hangi mahalleye, hangi sokağa, hangi caddeye, şehrin hangi yarasına hangi projeyle geldiniz de biz hayır dedik? Ortada proje yok. Ortada geçmişten gelen şunları şunları yaptık gibi bir cümle kurabilecekleri bir ürün yok. Lafla peynir gemisi yürümez. Bir kere şu an ümmetin son kalesi, insanlığın son kalesi diyoruz. Mazlumların son kalesi diyoruz Türkiye açısından. Recep Tayyip Erdoğan o ‘one minute’den itibaren bir bakın bütün mazlumların hamiliği noktasında bir durum arzeden konuma gelmiştir. Bu millet Tayyip Erdoğan’ı dün nasıl yalnız bırakmadıysa, bugünden sonra da asla bırakmayacaktır. Tabi şu da var; 17-19 yıldır siyasal iktidardasınız. Eksiğiniz olur, fazlanız olur. İktidarın yıpranmışlığı olur. Ama her zaman yenilenmek suretiyle, halkımızı dinleyerek Allah’ın izniyle yeni seçimlerde bizim 2023 hedeflerimiz var. 2053, 2071…Allah’ın izniyle rüzgâr da bizden yana, milletimiz de bizden yana. Biz bir sonraki seçimde CHP iktidarı falan değil, biz 2071’i düşünüyoruz, 1000 yıl sonrasını düşünüyoruz. Alparslan 1000 yıl sonrasını düşünüp Anadolu’ya girmeseydi bugün biz yoktuk. Medeniyetimizin bize verdiği değerler, bizim kendi kültürel duruşumuz nedeniyle bu ülkenin 1000 yıl sonrasını düşünüyoruz. Öyle gündelik siyasetle, dedikoduyla, fitne fesatla asla bizim işimiz olmaz. Biz önümüze bakıyoruz. Gönül belediyeciliği noktasında yaptıklarımız ortada. O anketler de bir algı yönetimi. Dedikoduyla bu işler olmuyor. İktidarı mı hedefliyorsunuz, milletin yanında olacaksınız. FETÖ, PKK gibi terörist gruplarla mesafenizi net koyacaksınız. Millet bunu görecek. Ondan sonra biz aldığımız belediyelerde mesela Tayyip Erdoğan’dan önceki İstanbul Belediyesi’ni düşünün şunları şunları yaptık diyeceksiniz. 94’te İstanbul’da çöp içinde bir belediye, suları akmayan bir belediye. Çorum Belediyesi… Arif Ersoy aldığı zaman fincanlarda su saklıyorduk ki sıkıntı olmasın. Yerel anlamda nasıl almışsanız bitirirken bir felaket olarak bitirmişsiniz. Şu ana kadar ortaya hiçbir şey koyamamışsınız. Bundan sonra da koyamazsınız. Şimdi aldıkları yerler var; İstanbul, Ankara… İstanbul’da görüyoruz, insanlar işten atıldıkları için eylem yapıyorlar. Hani siz emekçiden yanaydınız. Hani bir kişinin dahi ekmeğiyle oynamayacaktınız? Yarısını nerdeyse istihdam dışı bıraktınız. Milletimiz her şeyin çok farkında. Allah’ın izniyle biz 2023, 2053, 2071 hedeflerimize emin adımlarla yürüyoruz.

Bu tür eleştirilere karşı genellikle sessiz kalıyorsunuz. Bu bakış açısından dolayı mı sessiz kalıyorsunuz?

Sükutumuz asaletimizdendir. Önce lafa bakarım laf mı diye… Ya söylemek istemiyorum, ama yok ‘başkan 1 milyon teklif etmiş.’ Bu çocuğun tedavi falan gördüğü ortada. Yerel basında hiçbir karşılığı olmamış. Ulusal basın da mal bulmuş mağribi gibi -Erbakan Hocamız da bir kısım medya derdi- bir kısım medyada yer bulmuş. Ya şimdi ben buna ne diye cevap vereyim ki, nerden tutacağım ki. Tutulacak hiçbir dalı yok. Ben Allah’a hamd ediyorum, eleştiri diye yapılan şeyler, konuşulan şeyler dedikodudan öteye geçmeyen, en ufak yüzde 1 dahi doğruluk ihtimali olmayan konular. Böyle konulara ne diye cevap vereyim? Bir yapana bakıyorum, bu işlerin peşinde olanlara bakıyorum işte adam mı diye. Ondan sonra lafa bakıyorum. Ondan sonra diyorum ki, cevap verirsek değer vermiş oluruz. Milletimiz bunu çok iyi biliyor. Biz yaptığımız icraatlarla, güzelliklerle, yaptığımız ziyaretlerle, şehri bir ve bütün olarak görerek, 267 bin olan nüfusumuzun tamamına refah sağlamak düşüncesiyle biz cevabımızı meydanda, sokakta suları akıtarak, asfaltları dökerek veriyoruz. Cevabımızı hizmetlerimizle veriyoruz. Lafla, sözle, dedikoduyla kaybedecek bir dakikamız bile yok.

Şehrimizin çeşitli sorunları var. Trafik sıkıntısı, çevre yolu şehrin içinden geçiyor. Yaya işgalleri, hava kirliliği ve bazı rutin Belediye hizmetlerinde hızlı müdahalede sorunlar yaşandığına dair şikâyet var. Bunu da ‘sıfır iş sıfır hata’ anlayışına sahip olduğunuzla ilgili ve bazı müdürlerin bundan dolayı işleri daha da yavaştan aldığı söyleniyor. Bu konuyla ilgili ne söylersiniz?

Bu soru için teşekkür ediyorum. Tabi bunların müdürlerimize haksızlık olduğunu düşünüyorum. Mesela işgaller konusu. İşgaller bugün yapılmıyor ki… Geçmişten bugüne gelen ciddi problem. Seyyarların işgalleriyle ilgili son bir ayda eski Kubbeli Caddesi’ndeki işgalleri görüyor musunuz? Belli noktalardaki işgallerle ilgili mesela Mavral Sokak’ta olduğu gibi, eski SGK hastanemiz civarındaki işgallerle ilgili ciddi mesafeler aldık. Ve tam tersi bunu gündeme taşıdık. Öncelikli olarak TSO, ÇESOB destek açıklamaları yaptı. Sıfır işgal de gerçekleştirebiliriz. Ama biz esnafımızın kazanmasını, bazı şeylerin iyilikle, güzellikle halledilmesini istiyoruz. Esnafımızla karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Zafer Çarşısının önünde şu anda hiç seyyar yok. İrade gösterdik, arkasında durduk. Trafik konusu, 5-6 ayın problemi değil. Yıllardır Çorum’da belli noktalarda problem var. Bu noktaları hepimiz biliyoruz. İYC Kavşağı, Tuzcular Kavşağı, Gazi Caddesi ve İnönü Caddesi. Büyük oranda buralar problemli alanlar ve buralarla ilgili olarak da problem şu; mesela belli saatlerde hiç durmadan gidebilirsiniz. Buralarda hiçbir sıkışıklığa rastlamazsınız. Mesela İYC Kavşağında sinyalizasyonla sorunu belli oranda çözdük. Saat Kulesi’nin dibinde refüj koyduk. Eskiden tek şeritten işleyen trafik Saat Kulesi civarında özellikle çift şeritten rahatlıkla işliyor. Orda az da olsa bir iyileşme sağladık. Karakeçili yolunu açtık mesela. Trafikle ilgili çok önemli bir şeydi. Bizim geldiğimizde orada bazı yerler yıkılmış çer çöp, toz toprak içerisindeydi. Asfaltını yaptık. Gazi Caddesi bağlantısını yaptık. Otoparkımızı açtık. Yeni otoparklar gündemde. Dolayısıyla sorunların üzerine üzerine gidiyoruz. İmarla ilgili konular; çözdüğümüz o kadar imar meselesi var ki… Bize çok fazla müracaat geliyor. Geçmiş dönemle ilgili şeylere girmek istemiyorum, ama arkadaşlarımıza diyoruz ki, kimden geldiğine bakmayacaksınız, talep haklı mı, adil mi, olması gereken bir şey mi ona bakacak ve çözeceksiniz. İmarla ilgili de onlarca konuyu karşılıklı mutabakatla çözdük. Sıfır iş, sıfır hata konusuna gelince… Şimdi herkesin bir yoğurt yiyişi vardır. Bizim yoğurt yiyişimiz, Halil İbrahim ve ekibinin yoğurt yiyişi, tevazu, samimiyet, gayret ile önce memleket, önce millet. İkinci olarak da bize çok fazla aracılar koyarak, bir takım insanları devreye koyarak bir takım talepler geliyor. Bütün selamlar başımız üstüne. Hepsine toptan aleykümselam. Ama biz ortaya adalet, liyakat, ehliyet, hakkaniyet ölçülerimizi koyuyoruz, bu ölçülere göre de çözüyoruz. İtiraz edenlere bakıyorum ben bazen. Senin bu talebin haklı bir talep değil, adil bir talep değil. Sen benim babamın oğlu olsan da, sen benim partilim olsan, kuzenim olsan, dostum olsan da bizim yoğurt yiyişimiz böyle. Herkesin alışması lazım. Biz hak ve adalet merkezli düşünüyoruz. Senin talebine tabi red veriyoruz. Böyle taleplerde iş yürümez. Sen hangi adaletli, hakkaniyetli işi talep ettin de, biz o gün onu çözmediysek o konu üzerinden gel. Bu eleştiriyi yapan arkadaşlar konuyu söylesinler. Biz gece bile çözeriz haklı ve adil talebi. Öyle bir alışkanlık ve düşünce var ki, bir talebim var, falancanın da selamını getiriyorum hemen yapılsın. Hiç kusura bakma. Biz hakka yakınız. Halkın emrindeyiz. Hak, adalet, hakkaniyet. Bizim temel ilkelerimiz bunlar. Bütün hemşehrilerimize de burdan seslenmiş olalım; hangi talebiniz varsa adalet hakkaniyetle ilgili olarak, getirin biz onu çözeriz. Ama diğer noktada da bizi yormayın kardeşim.

EVET YAKINIMI İŞE ALDIM, AMA…

Belediye Meclisi üyenizin bir yakınının Özel Kalem Müdürü olarak işe başladığı biliniyor. Son zamanlarda size bayağı yakın isimlerin Belediye’de işe başladığı konuşuluyor. Bunlarla ilgili yorumunuz ne?

Bunlarla ilgili yorumlar, söylentiler olabilir. Konuşulabilir, dedikodular yapılabilir. Ama tamamı haksız dedikodulardır. Evet A.L.İ. olacağız, biz. A.L.İ. olmakta da ısrarlıyız. Adalet, liyakat, istişare bizim temel şiarımız. Bu eleştiriyi yapanlar İtfaiye’ye 9 tane eri alırken -ki hassasiyetimizi belki Türkiye’de örnek olacak bir hassasiyet- takdir ediyorlarsa, buna teşekkür ediyorlarsa ben bu eleştiriyi alır başımın üstüne koyarım. Mezbahaneye yanlış hatırlamıyorsam 13 kasap, 1 elektrikçi aldık. Bunlarla ilgili de ilana çıktık, sınavlar yaptık. Bunu eğer takdir ettiğini ifade ediyorsa, bu eleştirisinin haklılığı var. Çorum Belediyesi farklı istihdam yapmıyor. Başka kurumlar da istihdam yaparken bunlarla ilgili bir tane cümle kurulmuyor da bizimle ilgili kuruluyorsa, bunlar samimi şeyler değil. Biz adaleti önemseyeceğiz. Ben net söyleyim, siz söyleyemediniz. Özel Kalem Müdürü Fatih Özüyağlı. Bir kişi desin ki Fatih Özüyağlı liyakatsızdır. Fatih Özüyağlı denilen adam kardeşimdir benim, tanıdıkça da daha da seviyorum. İyi ki de almışım. Evet bir meclis üyemizin oğlu olabilir. Bunu eleştiren adam kendine baksın bir. Bu arkadaşımız mimarlık bölümü mezunu. Yetmemiş yüksek lisans yapmış. İşi gücü de olan bir adam. Babası Meclis Üyesi Kenan Özüyağlı. Benim Fatih’i  düşündüğümden Kenan Abinin hiç haberi yok. Bir gün öncesinde ben Kenan Özüyağlı’yı aradım. Dedim ki, Abi benim böyle böyle bir düşüncem var. Ben Fatihi çok beğeniyorum. Yıllardır tanıyorum. Özel Kalem Müdürü olarak da çok güzel hizmet edeceğini, liyakatla hizmet edeceğini düşünüyorum. Güler yüzlü, tatlı dilli bir çocuk. İyi niyetli samimi bir çocuk. Onu senden istiyorum dedim. Yemin ederek konuşmayı sevmem. Ama yemin ederek söylüyorum, ilk söylediği ‘Kesinlikle olmaz başkanım. Laf söz olur. Bizim işimiz gücümüz de var. Bizi bulaştırma bu işe” dedi. Olmaz dedim. Benim için önemli. ‘Yav şöyle derler, böyle derler” dedi. Yav ne derse desinler dedim. Biz kalbimize soracacağız. Liyakat var mı, ehliyet var mı. Güven de çok önemli. En sonunda ‘Fatih’e bir sor’ dedi. Fatih’e benimle çalışmak istemez misin dedim. ‘Abi isterim’ dedi. Babası da şaşırdı tabi. Babası da böyle olacağını beklemiyordu. Ben de şu anda çok mutluyum. Liyakat açısından en layık olan adamı ben çalıştırıyorum şu anda. Onun falanca meclis üyesinin oğlu olmasının hiç önemi yok. Kim ne derse desin. Bunun dedikodusunu yapanların çalışma şekillerine bakarsanız tam olarak ne demek istediğimi anlarsınız. Yeğenimin kocasını şoför yapmışım. Sanki ben sıfırdan, sağda solda gezen bir elemanı şoför yapmışım gibi. Ahlaksız kelimesini kullanmayım, ama adalet, liyakat dedik ya, benim şoförüm güveneceğim biri olmalı. Gece gündüz biz yoldayız kardeşim. Çok iyi bir şoför olması lazım. Rektör beyin makam şoförüydü zaten bu adam. Liyakat açısından baktım en iyi makam şoförü kim olabilir diye. Devlet memuru kendisi. Ben kendisine teklif ettiğimde o da önce kabul etmedi. Güven bakımından, makam şoförlüğü bakımından bu işi en iyi yapacak adamsın dedim. Gelmek istemedi. İyi ki getirmişim. İki kararımın da yerinde ve doğru olduğunu, ahlaki ve erdemli olduğunu ve A.L.İ olduğumun da ispatı olduğunu düşünüyorum. Evet ALİ’yim ben kardeşim. Mahalle toplantılarımızda halkın huzurunda 15 mahalle muhtarımın hepsine adaletimizden şüpheniz var mı diyorum. Hiçbiri de bu konuda bir şey demiyor. Siyasette bir felsefemiz, dünya görüşümüz, ahiret görüşümüz var. Bizim siyasetimizi dinimiz, medeniyetimiz belirliyor evet. Öncelikle adil olacağız. Ama insanız tabi hata yapabiliriz. Yaptığımız her şeyin de yüzde yüz adaletli olduğunu iddia etmiyoruz elbet. Ama bizim yönümüz adalet yönüdür. Liyakata önem veriyoruz. Bunu en çok CHP konuşuyorsa bir kere utanması gerekir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni aldılar, yarısını boşalttılar. Hani geldiğinizde kimsenin ekmeğiyle oynamayacaktınız. Liyakattı, ehliyetti, istişareydi bunları bizim üzerimizden eleştirenler kendi partilerinin, kendi konumlarının durumuna baksınlar, ondan sonra konuşsunlar.

Bu tür eleştirilerin sizden önceki dönemle de alakalı olduğunu, bunun da size haksızlık olduğunu düşünüyor musunuz?

17 yıldır Çorum Belediyesi AK Parti’de. Bu anlamda enkaz edebiyatı asla yapmayız. Geçmişte şöyle oldu, böyle oldu bunlara asla girmeyiz. Evet şehrimize çok güzel işler de yapıldı. Elhamdülillah şu an kültür merkezlerimizden tutun, en çok eleştirilen stadyum konusunda bile mesela -öyle ya da böyle, hataydı, şuydu buydu diye düşünenler olabilir- sonuçta bir stadyumumuz oldu yani. Spor salonumuz oldu. Karar verilirken isabetli, değildi, bunları tartışabilirsiniz. Ama baktığınız zaman sonuçta böyle bir eserimiz oldu. Dolayısıyla biz asla devri sabık yaparak, geçmişe atarak tutarak iş yapmıyoruz. Geçmiş bizim geçmişimiz. Hatasıyla, günahıyla sevabıyla biz onu kabul etmişiz. Ama biz geleceğe bakıyoruz. Geleceğe bakarken de 3 ilke, adalet, liyakat, istişare yolumuza ışık tutuyor. Bazen bize çok farklı siyasi görüşten insanlar da geliyorlar. Konuşmaya başlarken bazı eleştiriler de yapıyorlar. Ama diyorlar ki bize, şehirde şu konuşuluyor: “Halil İbrahim Aşgın ve ekibi dürüsttür, ahlaklıdır, adildir.” Bize en muarız olan, en fazla bizi eleştiren, siyaseten muhalif gibi duran insanlar bile dışarda söyler söylemez onu bilmem, ama bizim yanımıza geldikleri zaman hakkı teslim ediyorlar. Bu da bizim için çok önemli. Ölüp gideceğiz ve hesaba çekileceğiz. Ahiret hesabı dışında da hiçbir hesabın içinde asla olmadık, olmayacağız. ‘Geçmiş’ adı üstünde iyisiyle kötüsüyle geçmiştir.

‘GRUP’ DİYE YORUMLAYANLARA YUH OLSUN!

Son zamanlarda Çorum Belediyesi, Valilik ve Hitit Üniversitesi’nin birlikteliği dikkat çekiyor. Ancak bu birliktelik size yakın kesimler tarafından dahi bir ‘grup’ hareketi olarak değerlendiriliyor. Bununla ilgili yorumunuz nedir?

Yani rahatsız mı etmiş insanları? Ben bu yoruma sadece ‘yuh olsun’ derim. Sebebi şu: Belli iktidar odakları vardır. Valilik bunlardan birisidir. Üniversite kendi alanında öyledir. Belediye de, diğer kamu kuruluşları da öyledir. Bunların birlikte yakın çalışması, karşılıklı samimiyetle çalışması ancak gurur duyulacak bir şeydir. Eleştirilecek bir şey değildir. Eğer bizim içimizde bu eleştiriliyorsa onlar bizim içimizde değildir zaten. Onlar sadece bizden gibi görünüp ama bizimle yol yürüyen, Tayyip Erdoğan’la yol yürüyen insanlar asla olamazlar. Ben Valimizi gerçekten çok seviyorum. Rektörümüzü de çok seviyorum. 3 milletvekilimizi gerçekten çok seviyorum. İl Başkanımızı ben gerçekten çok seviyorum. Ve birlikte hareket ediyoruz. Bu birliktelik bir kere alkışlanması gereken bir birliktelik, eleştirilmesi gereken değil. Dışımızdan eleştiriyorlarsa, muhalefet olsun diye eleştiriyorlardır, kayda değer hiçbir yanı yoktur. Ama içimizden eleştirenler varsa da bunlar ahlaki durumlarını, durdukları noktayı, Recep Tayyip Erdoğan’ın adamı olup olmadıklarını gözden geçirsinler. Bu birliktelik şehrin menfaatine mi, değil mi? Bu insanlar hizipçilik yapıp Çorum’a gelmesi gereken yatırımları mı engelliyorlar? Yoksa bu birliktelik sayesinde Çorum’da güzel şeyler mi oluyor? Birliktelikten rahatsız olanlar hain olabilir. İyi niyetli insanlar olamazlar. Bu birliktelik Çorum’a güç verir. Valimiz, rektörümüz, biz çok uyumlu çalışıyoruz. 3 milletvekilimizin de her biri birbirinden kıymetli. Vekillerimizle de yakın temas içindeyiz. İl Başkanımızla da hakeza öyle. Bu birliktelik sayesinde kotardığımız, şehrin menfaatine olan sadece bir şeyden bahsedeyim. 75 milyon civarında borcumuz düştü. Bunda bu birlikteliğin gücünü kullandık. Kimsenin rahatsız olması gerekmiyor bundan. SGK’ya borcumuz vardı bizim 25 milyon. Bu birliktelikle Bakan’la görüştük. Neticede arsa takası karşılığında borcumuzu sıfıra düşürdük. SGK’ya bir kuruş borcumuz kalmadı. Vergi Dairesi’ne borçlarımız vardı. Bu birliktelik sayesinde biz orayı da sıfırladık. Daha böyle birçok konu anlatabilirim. Çevre Şehircilik Bakanının Çorum’a gelmiş olması, Çorum Merkez’le birlikte ilçelerimizin de çok büyük kazanımlar elde etmesi bu birlikteliğin bir neticesi. Dolayısıyla bu birliktelikten rahatsız olduğunu ifade eden niyetini sorgulayacak. İçimizden olduğu halde birlikten rahatsız oluyorsa o da haindir. Bunu net olarak söyleyebilirim. Bu birlikteliğe TSO’muz, ÇESOB’umuz da dahildir. Çünkü bizim olduğumuz yerde muhabbet olur. Biz harç oluruz ve o tuğlaları bir araya getiren harç olma noktasında asla gocunmayız. 72 millete tek gözle bakarız. Hayat felsefemiz böyledir. Bizim bütün uğraşımız bu birlikteliği artırmaya yöneliktir. Bu birlikteliğe zarar vermek isteyenler varsa, içimizdekiler derhal gitmelidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.