ELVAN YILMAZ
elvanyilmaz_19@hotmail.com
Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa şöyle der: “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın.”
Ama hiç kimse taş atmaz/atamaz. Bunun üzerine hiç kimse kadını yargılayamaz ve İsa da kadını affederek gönderir.
İncil’de yazılı ünlü bir anekdottur; “İlk taşı günahsız olan atsın” sözü.“Postmodern zamanlar”da ise bu anekdot çok farklı biçimlerde yaşanıyor.
Uzağa gitmeye gerek yok, şöyle kısa süre içerisinde Çorum’da olanlara/ yaşananlara bakalım. İnsanlar taşları ellerinde bekliyorlar. Birisini yargılamak ve ilk taşı atmak için damarlarında hızla akan vahşi bir hırsla yerlerinde duramıyorlar.
Ve ne yazık ki bazen en yakınındaki kişi atıyor ilk taşı. Taş atmakla da kalmıyorlar, yalnızca kafası dışarıda bütün vücudu toprağa gömülü bir durumda beklerken, koca kayaları yuvarlıyorlar yakınındaki insanın üstüne. Kafatası toz haline getirmeden bırakmıyorlar.
İsa eğer bu çağda yaşasaydı ve aynı olay içinde yaşadığımız konjonktürde gerçekleşseydi, yanında bulunanlar yalnızca kadına taş atmakla kalmazlar, onu parça parça ederlerdi.
İsa’ya da belki, kadının bin parçaya bölünmüş kanlı vücudunun önünde ağlamaktan başka yapabileceği bir şey kalmazdı.
Kimse içinde bulunduğu kendi günahına bakma niyetinde değil. Herkesin gözü ‘ötekinin’ üzerinde. Diğerini taşlamak için fırsat kolluyor.
Ses kayıtlarından, şehrin önde giden birilerinin uygunsuz görüntülerinden falandan- filandan bahsediliyor. Artık bu söylemlerin kontrolü yok, viral olmuş gözüküyor.
Bu ne biçim sunuş, bu ne biçim aktarış? En ufak bir ahlaki bariyer koymadan ‘sellemehüsselâm’ hamaset yapmakla murad edilen nedir? Anakronik fikir ve yöntemlerle edinen amaç nedir.
Yine bir süre önce bazı dostlar, bana bir makam şoförünün yaptıklarından bahsediyordu. Elinde şırınga ile gezip, gözünü kestirdiği birim personellerini k.çlarından kan almakla tehdit edip gezdiğini söylediler. Ki, olayın vahameti çok fena, bu işler avam takımına kadar inmiş. Belediye rögar kapağını açık unutmuş gözüküyor.
Ortaya çıkan durum ister istemez bende, sayısız kez filmlere, teve dizilerine konu olan ‘The Tudors’u hatırlattı. Her türlü entrikanın bol olduğu bu filmde, İngiltere Kralı VIII. Henry’nin üzerindeki İngiliz sarayı anlatılıyor. Aşk, ihanet, diplomasi, din, şantaj, politika, eşcinsellik bulursunuz bu filmde. Doğal olarak hayatta ne varsa, ne yaşanıyorsa, beyazperdeye yansımaktadır.
Görüyoruz ki, birilerinin hayatı Tudors entrikaları örmekle geçiyor.
Enteresandır, kimse ‘ben masumum’ demiyor.
Ama kimse ‘ben günahkârım’ da demiyor.
Hz. İsa’nın kavmi gibi cesur değiliz. Taşı atmayan herkes günahkâr olduğunu itiraf etmişti o zaman.
Bugün olsa, herkes taş yağmuruna tutar o kadını.
Kadının çok günahkâr olduğuna inandığı için değil, kendinin günahkâr olduğunu gizlemek için yapardı bunu.
Sonrasında iş işten geçer, ama velâkin…
Şöyle izah edeyim:
Şair şuara sofralarında, sohbetlerinde bulunmaya can atan bir beyzade, Şair Nefi’nin sohbetini dinlerken epey zorlanmasına rağmen karnındaki gazı içeride tutamamış, çıkarırken de “Zırt, pırt, zart, zurt” gibi sesler de çıkarmış...
Beyzade mahcubiyetten kıpkırmızı, rugan ayakkabılarını birbirine sürterek “garç, gurç, zart zurt” gibi sesler çıkarmaya çabalamış ve başarmış.
Hiciv sanatının büyük ustası Nefi gülümsemiş: Beyzadem, kafiyeyi tutturdun. İyi de kokusunu ne yapacaksın?
Hep birlikte bu şehirde, bu koku içerisinde, tenis maçı izler gibi bu müsamereyi izliyoruz.
Karmakarışık sinirli, güç durum. Korkunç bir anaforun öfkesine kapılmış, sağa sola savrulup duruyorlar.
Altın buzağı çocukları bunlar. Aç, doyumsuz, görgüsüz, arsız ve ahlaksız!
Kemerleri bağlayın yeni bir türbülansa giriyoruz…
EDİT: Yazdıklarımı boş verin. Siz asıl, yazıp yazıp sildiklerimi bir görseniz
Elvan yazdıkların müthiş şırıngayla gezeni ve birde sildiklerini iyice merak etmeye başladım.
adam almış eline bir şırınga lögar kapağının içindeki oynayarak üstüne sıçratıyor.... buna rağmen halen aynı göreve devam etmesine müsade edenlere ne demeli??
Bizim Elvan sahneye çıkmış. Desenize şenlik var. Zamanında bir gençlik spor müdürnün bütün pisliklerini ortaya çıkarmıştı. O müdür çorum da duramamış bırakıp gitmişti. O vakitler Gsm de çalışan personele dorabilirsiniz. Yazdıklarında nasıl dik durduğunu eleştirilerinin arkadının nasıl dolu olduğunu boşa sallamadığını herkes bilir. Nasıl bilirsiniz diye sorulduğunda teretdütsüz Elvan ı iyi biliriz diyen bu şehirde çok insan vardır.
Birde M. K yo savunmaya çukmış elvan . Bence hiç iyi etmemişsin.
Mehmet Karadağ'dan mı emir aldın yazdın Elvan Yılmaz.
Elvan her zaman yaptığın gibi isim vermeden sözüm ona eleştiri yapmış kaç kişi anladı yazdığını. Yani hedefe ulaşamamış bir ok gibi olmuş yazın. Boş laflar
iyide ben köyde yaşayan böylr gizli ifadelerde ne anlasın elvan bey ben cahil köylü olarak bu yazdıkların 30 mart koltukcuları içindir diye düşünüyorum o zamanda diyorumki 30 ocak olaylarıda hiçyakışmadı akpartiye 94 ruhu düşüncesiyle
Elvan Yılmaz sen yazma bari. Canere selam söyle daha fazla söze gerek yok bırak milletin şırıngasını kasetini logar kapağını