Bu yöntem basit olmakla birlikte son derece genel olduğundan zamanı daha kesin sınırlar içinde ölçebilmek için başka gereçlere ihtiyaç duyulmuştur. Bu konuda tarihçi Herodot polos (iç bükey gölge düzlemi) ve gnomon’dan (gölge çubuğu) oluşan bir düzenekle gündüzü 12 saate bölme yöntemini Yunanların Babil’den öğrendiklerini aktarmaktadır.
Güneş saati Arkaik Dönem ’de Hellen Dünyası’na girmiştir (M.Ö. 8.-6. yüzyıl). İlk başlarda birkaç bilim adamı tarafından kullanılan bu araçlar, M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren sıradan yurttaşların da günlük kullanım gereci haline gelmiştir. Güneş saatleri avlular, bahçeler ve mezarların yanı sıra, caddeler, hamamlar, tapınaklar ve resmi alanlara da dikilmiştir.
M.S. 1. yüzyıldan itibaren portatif güneş saati örneklerine rastlanmaktadır. Hellenistik ve Roma dönemlerinde en sık rastlanan tip genellikle 30-
Çeyrek küredeki 11 dikey çizgi gündüzün 12 saatini göstermektedir. Günün ilk saati güneşin doğmasıyla başlayıp, on ikinci saat de güneşin batmasıyla son bulmaktadır. Gün uzunluğu coğrafi enleme bağlı olarak yıl boyunca değiştiğinden, yaz günleriyle kış günlerinin uzunluğu da değişmektedir.
Çeyrek küre formlu güneş saatleri gündüz saatlerini doğruya yakın bir şekilde gösterebilirken, ayların gösteriminde yetersiz kalmaktadır. Birçok güneş saatinde sadece gündönümleriyle ekinokslar belirtilmiştir. Çeyrek küre üzerindeki, yatay duran ay çizgileri, ayların ancak yaklaşık bir şekilde tahmin edilebilmesini olanaklı kılmaktadır.
Çorum Müzesinde sergilenen Güneş Saati, M.S. 3. Yüzyıl’a, Roma Dönemine tarihlenir. Bu Güneş Saati, küresel güneş saatlerindendir. Tek parça mermerden yapılmıştır. Üzerinde “Emekli asker Marcus Baebius Pius” yazısı okunmaktadır.