Matematikte; dokuz sayısı, tek haneli sayıların sonuncusudur. Bir bitişi anlatır? Yani, tamam olmayı betimler. Sıfır rakamı ise hiçliktir.
Boş konuşma’nın çoğu nesnel/sayısal verilere dayanmaktan kaynaklanır. Bir kişiye, “ne kadar, kaç tane, hangi, nasıl, ne ölçüde vs.” gibi soruları sorduğunuzda vereceği cevaplar, dikkate değer bir şeyden mi bahsettiği, yoksa gevezelik mi yaptığı hakkında net fikir verecektir.
Lafı şuraya getireceğim.
Fatih Özcan, son yaptığı basın toplantısında, takımın adının değiştiğinden, siyasetçilerin kendine ayak oyunları oynadığından tutun da, bu sezon takımı 2.lig’e çıkartamazsa başkanlığı bırakacağına kadar bir sürü şeyler anlattı.
Özcan’ın ilk defa basın toplantısına gitmiştim.
Beni çok merak etmiş olmalı, kısa bir araştırma yapmış.
Bunu da ona şöyle izah edeyim.
Çok uğraşma Fatih Özcan.
Ben ötekilerdenim gardaş! Kendi gibi kalanlardan; tahta taburelerde ardı ardına çay, sigara içenlerden, umudunu kaybetmeyenlerdenim.
Descartes felsefesinin “yöntemli şüphe” denilen bir temel ilkesi vardır. Descartes, hiçbir söze, onu elekten geçirmeden inanmamak gerektiğini söylüyordu. “Her şeyden şüphelen” anlamında kabul edebiliriz bunu.
Fatih Özcan da “Kartezyen” bir damar var. O da, her şeyden şüphelenmek gerektiğine inanıyor. Belki “her şey”den önce “herkes”ten şüphelenmeye önem veriyor. Ama bu “Kartezyen” ilkelerle uyuşmayan bir özelliği de var. “Her şeyden şüphelen, ama bir tek kendinden şüphe etme” diyor.
Sadede gelelim.
Peki, niye gittim basın toplantısına?
Bir tarihe tanıklık etmek istedim. Sonuçta takımın adı değişecekti.
Toplantı salonuna geçtik, basın toplantısının yapılacağı saati beklemeye başladık. Amigoları ve bir kısım taraftarları görünce, toplantının şov havasında geçeceği aşikârdı. Öyle ya, amigoların basın toplantısında ne işi vardı?
KONTROLDEN ÇIKAN FATİH ÖZCAN BANA ÇARPTI
Arka kapıdan ilk giren Fatih Özcan oldu. Girdi ama girdiğine pişman oldu. Fatihan havasıyla girdiği odada, ilk gördüğü ben oldum. Morali bozuldu, birden nevri döndü. Bana söyleyeceği başka bir şey olmamış olacak, bundan önce yazdığım yazının başlığına takılmıştı.
Başlığı reddetti ve eleştirdi.
Elbette eleştirmesi normaldir. Ben onu nasıl eleştiriyorsam, o da beni eleştirecektir. Hakkıdır, hak verilmez alınır. Şunu da söyleyeyim, kendimi hiçbir zaman aslan terbiyecisi olarak görmedim.
Bir de onun benimle söyleyişi yapmama sebebiyle böyle bir yazıyı kaleme aldığımı söyledi.
Ancak hafızası kendine küçük bir oyun oynuyor olmalı.
Halbuki iyi bir hafızaya sahip olsa, yine kendisi bir basın toplantısından sonra, Ahmet Kaya’ya beni aratıp, söyleyişi yapmayı kabul edip beni beklediğini, ancak, onun istediği saate müsait olmadığımdan dolayı söyleyişinin gerçekleşmediğini hatırlar idi.
Ahmet Kaya buna şahittir. Orada bulunan diğer basın mensupları arkadaşlarımız da şahittir.
Bay Özcan şunu bilmiyor… Onu depresyona sokan olaylar, bizim rutin hayatımızın bir parçasıdır.
Sürekli konum atıyor.
Konum atmana gerek yok birader, dardasın biliyoruz.
KENDİNİ ÖNEMLİ SANMA HASTALIĞI
Kendisinin basın toplantısında sarf ettiği, siyasi baskılara falan değinmeyeceğim. Sonuçta bütün bunları Adliye maçından sonra açıklayacağını iddia etti. Özellikle Belediyespor adının değişmesini kimin engellediğini ve Belediyespor başkanlığı için kimin siyasilerle pazarlık yaptığını açıklamasını merakla bekliyoruz. Açıklayabilir mi, işte orası biraz story. Bekliyoruz umut ediyoruz.
Tuhaf şeyler söyledi.
Bu tuhaflıkların biri de, yeni stadın ismini taraftarlara soracaklarını, taraftarın belirleyeceği idi.
Çocukken çok acayip güçlerimiz vardı, üç deyince her şeyi yapabilirdik. Fatih Özcan da bir sözüyle her söylediğini yapabileceğini sanıyor.
Stadın belediyenin stadı olduğunu, hala anlayabilmiş değil. Bırakın stadı, tesislerin ismini dahi, belediyeden izin almadan değiştiremez, izin almadan tek çivi çakamaz. Her ikisi de belediyenin mülkiyeti.
Alarmist yaklaşımlar içerisinde bulunduğunun farkında değil.
Her şeye rağmen…
Fatih Özcan’ın bütün bunları söylemesi onu kötü bir adam yapmaz. Samimiyetle söylüyorum, özünde iyi bir adam olduğundan kesinlikle şüphem yok. Duygularının esiri olmaktan, birilerinin gazına gelmekten başka negatiflik içermiyor.
Yine basın toplantısında Türk Milliyetçisi olduğunu üzerine basa basa ifade etti.
Bay Özcan, madem Türk Milliyetçisisin, bilmez misin sen Hüseyin Nihal Atsız’ın, ‘Bozkurtlar Diriliyor’ eserinde yer alan, annesinin Urungu’ya söylediği, ‘Bir Tegin olarak değil, Urungu olarak kal’ sözünü.
Öyle hızlı koşuyorsun ki, ruhun geride kalıyor.
Uzatmayayım…
E diyeceğim odur ki sevgili okur…
Çorumspor’u öldürmeyen Allah, bizi Fatih Özcan’la sınıyor.
#Gittigidiyor.com#
valla ne diyeyim. gayet güzel yazmış.....
500 lira haftslık verdiği amigolardan başka bir dayanağı kalmamış. O 500 lira olmazss ınlarda oraya gelmezdi.
Bu amigolar ne is yapiyorda O kadar coksa parasi Fatih Ozcan in futbolcu alsin
Beğen (3) Beğenmedim! (0)İnsan bir konuyu ancak bu güzel anlatır. Anlatmışta. Yalnız bir sıkıntı var bu yazı yerelde anlaşılmaz. Edebi bir haz var yazıda. yerelde değil genelde daha anlaşılır olabilir.
Abi yüreğine sağlık ne güzel yazı yazmışsın ne güzel sözler bunlar her defasında yeni bir şeyi öğretiyorsun bizlere Allah senden razı olsun kalemini susturmasın
bilmem hangi gazetelerde hangi sitelerde spor yönetmeni diye geçinenler de sizin şu yazdıklarınızdan ilham alıp biraz kaleme dokunabilseler keşke ama nerdeee anca oturup topu yuvarlasınlar kafalarında
Fatih Ozcan; bu zekayla bas edemezsin sen sunu da biliyorum bilipte yazmadigi cok seyde vardir Elvan in
Fatih Özcan’ı çekemeyip boş konuşan insanlar topluluğu madem bu kadar eleştiri yapacaktınız takımın basına siz geçseydiniz adam halen hedefinde ilerleme sağlıyor ve sözlerini tutuyor neyi yediremiyosunuz onu anlamadım biri kuyuya bir tas atıyor buraya yazanlar da kesin senin adamın veya sen yazmıssındır bi tarafdar olarak su yazılar İnan çok boş gözüküyor ciddiyim bakın
urungu nedir? nasıl urungu kalınır?