Türkiye’de eskiden beri modadır; yeryüzünün başına bela olan meseleleri, batının ve batılıların başımıza sardığını dillendirmek. Gerek Türkiye’nin ve gerekse İran, Irak, Suriye gibi daha çok Arap ülkelerinin burnunu sürten sorunları batı peyda ediyor demek, sadece kolaycılık. Batının mezkûr coğrafyalarda fitne çıkartıp seyrettiğini kabul etmek kendi faziletsizliğimizi, nasıl olsa ortadan kaldırıyor. Ayrıca batının insan yiyen bir tür canavar olduğunu ifade etmek, insanların nereye buğz etmesi gerektiğinin yönünü de tayine diyor. Gerçekten öyle midir? Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin problemlerinin kaynağı, yalnızca batı mıdır? 

Hayır. Bu bölgenin tarihine bakın. Mesela Türkiye… Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kabul edilen yeni paradigmanın, bizzat Türkiyelileri canından bezdirmesi ve burada yaşayan herkese fenalığının dokunması sadece batının suçu olmasa gerek. Yine İran, Irak, Suriye ve diğer Arap ülkelerinin kendi tebaasına ettiği mezalimin yegane sebebi batı filan değildir. Yönetici zevatın devletin kadim imkânlarıyla beslendikçe kendilerine biçtiği, halkını bilinçlendirme ve değiştirme payesi, bu memleketlerin aklını olduğu gibi hayatlarını da iğdiş etmiştir. 

Bin yıldır yaşayıp, huyunu suyunu bellediği, hemen her yerine kendi gönlünün ve dilinin döndüğü adı verdiği toprakları, bin yıl sonra batının verdiği adlarla anmak başlı başına utanılacak bir durum. Bunların en bariz örneklerinden biri Ortadoğu kavramı. Bunun gibi daha binlerce kelime ve kavram var. Kendi eşiğimizi ve beşiğimizi, evimizi ve barkımızı, eşyamızı ve hatta hanemizdekileri batının adıyla fısıldamak bölgemizdeki fesadın ana nedenlerinden biridir. Bizatihi kendi taşlarımızla, kendi harcımızla, kendi estetiğimizle ördüğümüz duvarları, batının boyasıyla boyamak, batılıların suçu olamaz.  

Böyle bir kaosun, açmazın, formsuzluğun neticesi olarak kan gölüne dönen topraklarda asıl yapılmak istenen nedir ve bundan sonra ne olacaktır? Bu soruya binlerce, siyasi, ekonomik, literal, estetik ve sosyolojik cevaplar verilebilir. Verilen cevapların hiç biri hakikati ifade etmeyecektir. Tam aksine, başımıza bela saranların, bela sarma kabiliyetini artıracaktır.

Türkiye’de PKK, CEMAAT ve İslam’ın temel kavramlarıyla hayatlarını idame ettiren irili ufaklı tarikat benzeri bazı yapılar, Suriye, İran, Irak vs gibi ülkelerde yapılanan IŞİD vs gibi köktenci grupların anarşisinin tek bir sonucu var aslında; “geleneği yok etmek” oradan da “geleceği yok etmek”. Bir başka ifadeyle; İslam adına elimizde ne varsa hepsinin canına okumak. Zira batılıların Ortadoğu dedikleri topraklardaki savaşın karakteri yok. Bölgede dökülen kan sadece insan kanı değil aynı zamanda camilerin, mabetlerin, kutlu yerlerin, mezarların, türbelerin, kütüphanelerin, ilim merkezlerinin, kitapların kanı da ırmak ırmak akıtılıyor. 

Türkiye cumhuriyetin ilanında reddettiği gelenek, öyle ya da böyle yaşadığımız çağa taşınmış ve bir yaptırım gücü olarak halkın arasındaydı. Diğer Arap Ülkelerinden farklı olarak Türkiye’de ki geleneği daha dinsel ve daha meşru sayılabilecek materyallerle yok ediyorlar. Bu istilanın baş figüranı ise şüphesiz PKK ve cemaat. Daha önceleri darbelerle, 15 – 20 yıldır da Cemaatin eliyle İslam inancımızın ve itikadımızın, geleneğimizin kılcal damarlarına zehir şırınga edilmekte. PKK ile Müslüman Kürtler ve sınır komşularımızla gerçekleşen gelenek naklini durdurmak gerekirse nakil esnasında imha edilmek isteniyor. 

Araplar ise kendi iktidarlarını korumak uğruna, topraklarının iffetine göz diktiği her halinden belli insanlara teslim ediyor. Arap dünyası İslam büyüklerine, İslam’ı yaşanabilir bir din olarak içinde bulunduğumuz çağa taşıyan ne varsa yakılmasını şehvetle seyrediyor. PKK iddia ettiği gibi, Kürtlerin sıkıntılarına çare olacak bir mücadele sergilemiyor. Öyle bir derdi de hiç olmadı. IŞİD ise asla İslami değerlerin egemenliği adına çalışmıyor. Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve öteki Arap devletlerinde dökülen kanın nedeni, İslam’ı transparan bir dine dönüştürmek. Böyle bir İslam konformizm’in ve postmoderliğin zevklerine ve ihtişamına engel olmayacaktır. Aksine yontulmuş! bir İslam herkese yapmak istediğini yaptırtan motivasyon manzumesine dönüşecektir. 

Türkiye’de de diğer İslam ülkelerinde de insanı canından bezdiren hadiselerin sebebi; eylemlerimizi, söylemlerimizi, aklımızı, vicdanımızı, kalbimizi, ferasetimizi şekillendiren DİNİ yani İSLAM’I renksiz, kokusuz bir forma sokmak. Tanrısızlığa asla alışamayacak toprakları, kanla besleyip, camileri, külliyeleri yıkıp, secde ettiğimiz ve tam alnımızın geldiği noktaya çiviler çakıyorlar. Olan biten budur. 

Cemaat, PKK, IŞİD, ÖSO, şu bu vs gibi kümelerle İslam, kitap, din, iman, gelenek, ilim, irfan ne varsa ateşe verilmektedir. Herkesin, özgürlük-insan hakları- demokrasi- İslam mücadelesi veriyoruz dediği şey ise kefareti mümkün olmayan ucuz ve aşağılık yalandan başka şey değildir. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
MUSTAFA YILMAZ 2014-10-22 10:58:41

yazarın kaygılarını ve i̇slam akidesiyle geleneğin (saf dinin ters düşmeyen boyutları şerhiyle) birbiriyle örüntüsünün i̇slam coğrafyasından uzaklaştırılmasına karşı ortaya koyduğu tepki anlamlı ve sarsıcı gerçekten.ne varki yazının gelişme bölümünde konu, tutarlılık bağlamında bir karışıklığa yol almış gözükmekte.araplar zaten hiç bir şeyin değerini bilmezler,dolayısıyla müstehaklar kıvamında örtük bir yerellik de içeren kısımda batılı kavramsallaştırmalara dikkat çekilirken, ışid ile pkk aynı kefeye konulmuş.doğrusu sosyolojik ve tarihsel açıdan ısid ve pkk eşitlemesi bizi küresel emperyalizmin küfür dolu ufkuna hapseder.
ortadoğu kaosu tanımlaması genel ve muğlak kaldığı için okuyucuda "ortadoğu zaten bataklık ve kaostan ibaret, gelişmeler beni ilgilendirmez"konformizmini besliyor. yine öso, ışid,pkk ve cemaati eşitleyen ve kaosun,kötülüklerin faili denklemi gerçekliğe tekabul etmemiş. öso ile ışid, öso ile pkk aynı safta değiller ki eşitlensin!
hülasa, yazarımız ne öneriyor?

Avatar
hudayi nabit 2014-10-22 11:20:43

yazarın aslında bir şey önerdiği yok. yalnızca gelenek ve geleceği elbirliğiyle öldürüldüğünden dem vuruyor. muğlaklıklara gelince evet farkındayım. hocaefendinin ifadesiyle demedim, diyemedim tarafları var. eşitleme meselesine gelince, evet böyle bir anlamın çıktığı doğru. hepsi ayrı birer facia. ve fakat ortak noktası islam adına elimizde olanları katletmek olduğunu dile getirmeye çalıştımdı. yazamadım belki. ortadoğu kavramı demişsiniz. bu bile bir literatür kontrolü. dolayısıyla herkesin (islamcılar dahil) orta doğu dediği mekana, bunu demenin yanlış olduğunu söyleyen biri sanırım oraya bataklık gözüyle bakmaz. ortadoğu kavramıyla kastedilen anlamın içinde tek bir mana var: "kan ve terör". ben bu kavramı kullanmanın haram olduğuna hükmeden biriyim. dolaysıyla bataklık olarak görmenin de haram olduğunu idrak ettim sanıyorum. eleştiriniz için teşekkür ederim. keşke olurup halleşebilsek. baki selam, mustafa yılmaz...