Semboller, komutlar, devreler, yongalar, duyargalardan ve kodlardan oluşan bu bilişim çağı, kendi içinde yüksek bir uyum ve güçlü yönetişimle adeta gözle görülemeyen, hissedilemeyen; ancak somut olarak sonuçlarıyla algılanabilen bir sanal dünyayla insanlığı buluşturmak üzere.
Aslında bu çağ; insanın düşünme biçim ve yapısını çözümlemek ve buna benzer işlevlere sahip bir “yapay zekâ” oluşturmak üzere yapılan çalışmalarla başlamıştı. Buna göre bu çalışmaların amacı; bir bakıma “insan gibi düşünen, (mekanikte olsa) hisseden ya da insan gibi karar alan ve insan zihninin çalışma biçimi’ne benzer özellikte davranan makineleri ortaya çıkartmaktı.
Kaynağını bilimden alarak bilgi ve iletişim teknolojileriyle öğrenen ve karar alarak somut işler yapmaya başlayan aygıtların ortaya çıkmasıyla hayat bulan bu süreç; bir bakıma bir makinenin, bir bilgisayarın; bir insan gibi düşünerek ne yapacağına karar verme sürecini çözmek ve açıklamakla ilgiliydi.
İşte yapay zekâ oluşturma girişimleri bir bütün olarak; insan zekâsına özgü niteliklerden olan verileri enformasyona, enformasyonu bilgiye dönüştürmek, bilgiyi almak, olanı algılamak, görsel olarak okumak, kaydetmek, geri çağırmak, öğrenmek, düşünmek ve karar vermek gibi işlevlere sahip olan makine demekti.
Hayatı etkileyen gelişmeler
Gelişme süreklidir ancak esas olan gelişmenin hızı ve zaman kullanımıdır. Ya gelişmeleri geriden takip edersiniz, ya da siz takip edilirsiniz. Tercih edilen takip edilen olmaktır. Çünkü gelişmenin nimetlerinden yararlanmak için teknoloji üretmekte öncü olmaktır. Türkiye son on yıldaki araştırma ve geliştirmeye ayırdığı kaynakları birkaç kat artırarak bilim ve teknoloji üretiminde çok önemli bir potansiyel oluşturmuştur. Bu yazıyı kaleme aldığımız beş yıl kadar önce yine bilim dünyasında sanal alemle ilgili gelişmeler yer alıyordu. O günlerde ulusal basında konuyla ilgili olarak “Türk Bilim Adamları düşünceyi okuyan program geliştirdi!” gibi bazı haberler yer aldı. İlgi haberlerde ODTÜ ve Koç Üniversitesi öğretim üyelerinin (Dr. F.Vural ve Dr.İ.Öztekin), insan beyninin verilerini kullanarak zihinden geçenleri okuyabilen bilgisayar programı geliştirmek yönünde önemli mesafeler kat etmiş olduklarını belirtiyordu.
Yine diğer bazı ülkelerde de bu alana yönelik çeşitli gelişmeler gündemde yer alıyordu. Bilişim sektöründeki öncü yerini korumak yönünde strateji izleyen Google; bilişim dünyasının bir fenomeni olarak Türkiye’deki bu bilimsel çalışmaya da kaynak sağlıyordu ve ''Beyin Verilerini Kullanarak Zihinden Geçenleri Kestiren Bilgisayar Programı'' adlı bu proje ile gelecekte ''akıl okuyabilen sistemlerin geliştirilmesi” hedefleniyordu. Bu çerçevede araştırıcılar insanların çeşitli duygularını canlandırarak beyin sinyallerini kaydedip, bu verileri bilgisayar ortamında modelleyerek; kişiden gelen soyut duygu durumlarından hareketle kişinin mutlu, neşeli, yılgın, üzüntülü ve sinirli gibi duygusal durumlarını saptıyorlardı. Bunun yanında sistem; renkleri, nesneleri, hayvanları, giysileri, sebze ve meyveler gibi akıldan geçen somut nesneleri de okuyabiliyor ve doğru tahmin edebiliyorlardı. Dahası Google, yakın gelecekte düşünce ile yönetilen arama motorları geliştirebilmek ve arama motorlarını kişinin o anki duygu ve düşüncelerine göre yönlendirebilmek amacıyla bu önemli projeye de destek sağlıyordu.
DEVAM EDECEK